T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS       NO : 2016/334

          KARAR   NO : 2016/609

          KARAR   TR  : 26.12.2016

 

 

ÖZET: Kontrolsüz demiryolu geçidinde, trenin çarptığı motosiklette bulunan davacının oğlunun hayatını kaybetmesi nedeniyle uğranıldığı iddia olunan maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılan davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı           : A.Ç.             

Vekili            : Av. İ.İ.

Davalılar       : 1-TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü

Vekili            : Av. E.Y.

  2-Manisa Belediye Başkanlığı

Vekili            : Av.S.B.

 

O L A Y       : Davacı vekili dilekçesinde; İsmail Eren’in makinistliğini yaptığı İzmir- Ankara seferini yapmakta olan Mavi Trenin, 30.11.2010 tarihinde saat 21.10 sıralarında Manisa Barbaros Mahallesi, Cider Yağ Fabrikası arkasında bulunan hemzemin geçitte, motosikletle evlerine gitmekte olan müşteki müvekkilinin oğlu Ayhan Çınar ve arkasında oturmakta olan H.N.’e çarparak her ikisinin ölümüne sebebiyet verdiğini; Manisa Cumhuriyet Başsavcılığının yapmış olduğu soruşturmada, davalıların olayın meydana gelmesinde 7/8 oranında kusurlu olduğu ileri sürülmüş ise de Manisa Valiliğinin “ Kovuşturma İzni “ vermemesi nedeniyle sorumlular hakkında ceza davası açılamadığını, “Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar” a yaptıkları itirazlarının, Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddedildiğini, böylece ceza soruşturmasının sonuçlandığını; olayın meydana geldiği hemzemin geçidin; Barbaros Mahallesi ile Manisa Şehir Merkezi arasında gelip-gitmeyi sağlayan, başta Mahalle sakinleri olmak üzere, oradan geçenlerin devamlı suretle kullandıktan bir geçiş yolu olduğunu, aynı yerde daha önce de kazalar meydana geldiğini; mahalle sakinlerinin bu geçitte önlem alınması için protesto gösterileri yaptığını; ölen Ayhan Çınar’ın, başka geçiş yolu olmadığı için diğer mahalle sakinleri gibi her gün bu geçişten geçerek işine ve evine gittiğini;  olayın, yetkili ve sorumlu kurumların/davalıların gerekli önlemleri almamaları nedeniyle meydana geldiğini, bu nedenle davalıların kusurlu sorumluluğu ve aynı zamanda işleten ve gözeten sıfatları ile kusursuz sorumluluklarının bulunduğunu; daha önce annesi ölen Ayhan Çınar’ın babası ile birlikte oturduğunu, aldığı ücret ile babasının geçimine katkıda bulunduğunu; müvekkilinin, oğlunun ölmesiyle bu destekten yoksun kaldığını,  kazanın meydana gelmesinde kusurlu ve kusursuz sorumlulukları bulunan davalılarca maddi tazminatın karşılanması gerektiğini; müvekkilinin aynı zamanda evlat acısı nedeniyle manevi zarara da uğradığını ifade ederek; fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak üzere 50.000,00TL manevi, 40.000,00 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilin tahsiline karar verilmesi istemiyle 28.11.2014 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı İdarelerin vekilleri, savunma dilekçelerinde, davada idari yargının görevli olduğunu ileri sürerek görev itirazında bulunmuşlardır.

MANİSA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 20.10.2015 gün ve E:2014/1298 sayı ile, yargı yolu itirazının reddine karar vermiştir.

Davalılardan TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü vekilinin olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması yolundaki dilekçesi üzerine, dava dosyası örneği Danıştay Başsavcılığı’na gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; “(…) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun "Görevli ve Yetkili Mahkeme" başlıklı 11.01.2011 tarihli, 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde; "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır..." hükmü getirilmiş olduğundan; kaza yerinin hemzemin geçit olup olmaması görevli yargı yerini belirlemek açısından önem arz etmektedir.

03.01.1996 tarih ve 22512 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Hemzemin Geçitlerin Korunması Bakımı Ve Yönetimi İle Geçit Bekçilerinin Görevlerine Ait Yönetmelik'in 3. maddesinde; "Hemzemin Geçit: Karayolunun, Demiryolunu ray seviyesinden herhangi bir açıda geçtiği yer" olarak tanımlanmış, 4. maddesinde hemzemin geçitte uyulması gereken mesafeler, boşluk ölçüm ve asfalt uzunlukları, bulunması gereken tabelalar ve bakımının hangi şekilde yapılacağı düzenlenmiş devamı maddelerde ise hemzemin geçitlerin çeşitlerinden ve uyulması gereken kriterlerden bahsedilmiştir.

03.07.2013 tarihli, 28696 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Demiryolu Hemzemin Geçitlerinde Alınacak Tedbirler Ve Uygulama Esasları Hakkında Yönetmelik'te ise; demiryolu hemzemin geçitlerinin çeşitleri ve bunlara ait koruma sistemlerinin yapımına, bakımına, işletilmesine ve işaretlemesine ilişkin standartlar, usul ve esaslar yeniden belirlenerek mevcut hemzemin geçitlerin yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç yıl içinde uygun hale getirilmesi gerektiği hüküm altına getirilmiştir.

28.10.1984 tarih ve 18559 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü (TCDD) Ana Statüsünün "Amaç ve Kapsam" başlıklı 1'inci maddesi, "Bu Ana Statünün amacı; 8.6.1984 tarih ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabi olarak söz konusu Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinde faaliyette bulunmak üzere Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü adı altında teşkil olunan Kamu İktisadi Kuruluşunun hukuki bünye, amaç ve faaliyet konuları, organları ve teşkilat yapısı, müessese, bağlı ortaklık ve iştirakleri ile bunlar arasındaki ilişkileri ve ilgili diğer hususları düzenlemektir..." hükmünü taşımakta; "Hukuki Bünye" başlıklı 3'üncü maddesinde, bu Ana Statü ile teşkil olunan TCDD İşletmesinin, sermayesinin tamamı Devlete ait, tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir "Kamu İktisadi Kuruluşu" olduğuna ve 233 sayılı Kamu iktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile bu Ana Statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabi bulunduğuna işaret edilmekte; 4'üncü maddesinde de, sayılan kuruluş amaç ve faaliyet konularının tamamına yakınının "tekel" kapsamında işler olduğu belirtilmekte; kuruluşu, yönetimi ve denetimi konularında 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine paralel düzenlemelere yer verilmekte olup; buna göre, TCDD İşletmesinin, tekel kapsamında kamu hizmeti yürüten, tüzel kişiliğe sahip bir kamu kurumu olduğu tartışmasızdır.

233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Ana Statü ile özerk bir tarzda ve ekonomik gereklere uygun olarak kârlılık ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda yönetilmesi amacıyla, İşletmenin iktisadi faaliyetleri bakımından özel hukuk hükümlerine tabi kılınmış olması, onun kamu hizmeti yürütmesine ve kamu kurumu niteliğine engel teşkil etmemektedir.

İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, suyolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi, bakım ve onarımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların; Anayasa'nın 125'inci maddesinin son fıkrasında yer alan, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kuralı ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin l1inci fıkrasının (b) bendindeki, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davalarına idari yargı yerlerinde bakılacağı yolundaki düzenleme uyarınca, İdari Yargının görevinde bulunmaktadır.

Dosyanın incelenmesinden; dava dilekçesinde kaza yerinin hemzemin geçit olduğunun belirtilmesi nedeniyle davayı gören mahkemenin; her iki idareye de olay yerinin hemzemin geçit olup olmadığının tespit edilmesi yolundaki müzekkeresine verilen cevaplarda davalı Manisa Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nca kaza yerinin; imar yolu niteliğinde olmayıp eski kadastro yollarının demiryolları ile kesiştiği, yayalara ve trafiğe kapalı, mülkiyetinin TCDD’ye ait hemzemin geçit olduğu; diğer davalı TCDD tarafından ise; kazanın meydana geldiği mahaldeki demiryollarının Osmanlı Dönemi'nden beri mevcut olup yerleşim yerlerinin sonradan demiryolu etrafında oluştuğu; kaza yerinin hemzemin geçit olmayıp, her defasında kapatılmasına rağmen vatandaşlar tarafından sürekli açılmak suretiyle gayrıresmi geçit yapıldığı, kaza yerinin 305 metre gerisinde km 64+590'de hemzemin geçit bulunduğunun belirtildiği; dosyada mevcut Manisa İl Trafik Komisyonu'nun 30 Aralık 1997 günlü kararında; bahse konu yerden kontrolsuz hemzemin geçit olarak ve kapatılması gerektiğinden bahsedildiği; TCDD personelince düzenlenen 18.09.2008 tarihli tutanakta ise; bahsi geçen 1997 yılı il trafik komisyon kararı üzerine geçidin araç trafiğine kapatıldığı, ancak 17.09.2008 tarihinde yapılan kontrolde kapama malzemelerinin sökülerek araç geçişine açıldığının tespitiyle 18.09.2008 günü Manisa Belediyesi ile yapılan çalışma ile araç giriş-çıkışına kapatıldığının ve yine kazadan sonra 01.12.2010 tarihinde düzenlenen tutanakta da, kontrolsüz geçiş noktasının, Demiryolu ve Belediye ekiplerince her iki yönden 4 adet beton blok bariyerlerle araçların geçemeyeceği şekilde trafiğe kapatıldığının belirtildiği anlaşılmıştır.

Davalı belediye tarafından bildirildiğine göre; bahse konu yerde plan gereği oluşturulan bir araç yolu olmadığı gibi yaya yolu dahi bulunmamaktadır. Eski kadastro yollarının demiryolu ile kesiştiği yerde vatandaş tarafından açıldığı iddia edilen kontrolsüz geçidin, "hemzemin geçit" olarak kabulü mümkün görülmemektedir.

Olayda; zararı doğuran kazanın trene biniş, iniş veya trenle yolculuk sırasındaya da hemzemin geçitte meydana gelmediğinin anlaşılması karşısında; taraflar arasında yolcu taşıma sözleşmesi hükümlerinden veya 2918 sayılı Kanunun uygulanmasını gerektiren bir hukuki ilişkinin varlığından söz edilmesi de mümkün olmamaktadır.

Bu durumda; işbu uyuşmazlığın çözümünün, TCDD İşletmesinin görevinde olan kamu hizmetini yürütmek amacıyla kurmuş olduğu demiryolu hattı boyunca aldığı önlemler yönünden kusurunun ya da gayri resmi de olsa fiilen mevcut olan kontrolsüz geçitte TCDD'nin ve/veya belediyenin sorumluluğunu gerektirecek başka bir nedenin bulunup bulunmadığının belirlenmesine bağlı bulunduğu; bu belirleme ise, yukarıda açıklanan Anayasa ve yasa hükümleri çerçevesinde idari yargı yerlerince yapılabilecek nitelikte olduğundan; davanın görüm ve çözümü İdari Yargının görev alanına girmektedir.

SONUÇ: Açıklanan nedenle, 2247 sayılı Yasanın 10'uncu maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine…”  karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; “(…) Anayasanın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-b. maddesinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, "Bu Kanunun amacı, karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlamak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemektir.'' 2. maddesinde, " Bu Kanun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsar. / Bu Kanun, karayollarında uygulanır. ..." şeklinde düzenleme mevcuttur.

Öte yandan 2918 sayılı Kanunun 19/01/2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunun 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. / Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir’’;\ Geçici 21. maddesinde de Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz’’; denilmiştir.

Dosya kapsamında yapılan incelemede; davayı gören mahkemenin her iki idareye de olay yerinin hemzemin geçit olup olmadığının tespit edilmesi istemli müzekkeresine verilen cevaplarda, davalı Manisa Büyükşehir Belediye Başkanlığınca, kaza yerinin imar yolu niteliğinde olmayıp eski kadastro yollarının demiryolları ile kesiştiği, yayalara ve trafiğe kapalı, mülkiyeti TCDD'ye ait hemzemin geçit olduğunun; davalı TCDD tarafından ise, kaza yerinin hemzemin geçit olmayıp, her defasında kapatılmasına rağmen vatandaşlar tarafından sürekli açılmak suretiyle gayrıresmi geçit yapıldığı, kaza yerinin 305 metre gerisinde hemzemin geçit bulunduğunun bildirildiği anlaşılmıştır. TCDD personeli tarafından düzenlenen 18/09/2008 tarihli tutanakta, 1997 tarihli il trafik komisyonu kararı üzerine geçidin araç trafiğine kapatıldığı, ancak 17/09/2008 tarihinde yapılan kontrolde kapama malzemelerinin sökülerek araç geçişine açıldığının tespitiyle 18/09/2008 günü Manisa Belediyesi ile yapılan çalışmayla araç giriş-çıkışının kapatıldığının belirtildiği, kazadan sonra düzenlenen 01/12/20110 tarihli tutanakta ise kontrolsüz geçiş noktasının, TCDD ve Belediye ekipleri tarafından her iki yönden dört adet beton blok bariyerlerle araçların geçemeyeceği şekilde trafiğe kapatıldığının belirtildiği anlaşılmıştır.

Dosya kapsamında bulunan ve yukarıda bahsedilen bilgi ve belge içeriklerinden; dava konusu olayın meydana geldiği yerin hemzemin geçit olmadığı açıktır. Dolayısıyla taraflar arasında yolcu taşıma sözleşmesinin veya 2918 sayılı Yasanın uygulanmasını gerektiren bir hukuki ilişkinin varlığından söz edilmesi de mümkün olmayacaktır.

Diğer yandan, 08/10/1984 tarih ve 18559 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü (T.C.D.D.) Ana Statüsü'nün "Amaç ve Kapsam" başlıklı birinci maddesinde, "Bu Ana Statünün amacı; 08/06/1984 tarih ve 233 sayılı Kamu iktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabi olarak söz konusu Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinde faaliyette bulunmak üzere Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları işletmesi Genel Müdürlüğü adı altında teşkil olunan Kamu İktisadi Kuruluşunun hukuki bünye, amaç ve faaliyet konuları, organları ve teşkilat yapısı, müessese, bağlı ortaklık ve iştirakleri ile bunlar arasındaki ilişkileri ve ilgili diğer hususları düzenlemektir..." hükmüne yer verilmiş; "hukuki bünye" başlıklı üçüncü maddesinde ise, bu Ana Statü ile teşkil olunan T.C.D.D. işletmesinin, sermayesinin tamamı Devlete ait, tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir "Kamu iktisadi Kuruluşu" olduğu ve 233 sayılı Kamu iktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile bu Ana Statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabi bulunduğu belirtilmiş; dördüncü maddesinde de, sayılan kuruluş amaç ve faaliyet konularının tamamına yakınının "tekel" kapsamında işler olduğu belirtilmiş; kuruluşu, yönetimi ve denetimi konularında 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine benzer düzenlemelere yer verilmiştir. Bu düzenlemelerden, TCDD işletmesinin, tekel kapsamında kamu hizmeti yürüten, tüzel kişiliğe sahip bir kamu kurumu olduğu sonucu doğmaktadır.

Uyuşmazlık Mahkemesinin bir çok kararında da vurgulandığı üzere; 233 sayılı Kamu iktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Ana Statü ile özerk bir tarzda ve ekonomik gereklere uygun olarak kârlılık ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda yönetilmesi amacıyla, işletmenin iktisadi faaliyetleri bakımından özel hukuk hükümlerine tabi kılınmış olması, onun kamu hizmeti yürütmesine ve kamu kurumu niteliğine engel teşkil etmemektedir.

İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak yerine getirdiği işlemler sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerleri görevli bulunmaktadır.

Bu bakımdan; dosyadaki uyuşmazlığın çözümünün, TCDD işletmesinin görevinde olan kamu hizmetini yürütmek amacıyla kurmuş olduğu demiryolu hattı boyunca aldığı önlemler yönünden kusurunun ya da idarenin sorumluluğunu gerektirecek başka bir nedenin bulunup bulunmadığının belirlenmesine bağlı bulunduğu; bu belirleme ise, yukarıda açıklanan Anayasa ve kanun hükümleri çerçevesinde idari yargı yerlerince yapılabilecek nitelikte olduğundan; davanın görüm ve çözümü İdari Yargının görev alanına girmektedir.

Bu nedenle, Danıştay Başsavcılığının 2247 sayılı Kanunun 10. maddesi gereğince yapmış olduğu başvurunun kabulü ile Manisa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 20/10/2015 tarih ve 2014/1298 Esas sayılı görevlilik kararının kaldırılmasına karar verilmesi…” gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir.

     İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 26.12.2016 günlü toplantısında;

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalılardan TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü vekilinin anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine, anılan İdare yönünden Danıştay Başsavcısı’nca, 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, kontrolsüz demiryolu geçidinde, trenin çarptığı motosiklette bulunan davacının oğlunun hayatını kaybetmesi nedeniyle, maddi ve manevi tazminatın davalılardan tahsili istemiyle açılmış; davalılardan TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü tarafından olumlu görev uyuşmazlığı doğmuştur.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2.maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacının oğlu olan Ayhan Çınar'ın, kullandığı motosikletle Manisa Merkez Barbaros Mahallesi Pınar Sokak km 64+895'te bulunan kontrolsüz geçiş noktasından geçmeye çalışırken, İzmir-Ankara seferini yapmakta olan trenin çarpması sonucu, arkasında yolcu olarak bulunan H.N.'le birlikte öldüğü;  olayda, davacının kaza nedeniyle uğradığı maddi ve manevi zararlarının tazmini istemiyle dava açıldığı; görevli yargı yerinin saptanması açısından önem taşıyan olay yerinin hemzemin geçit olup olmadığına ilişkin olarak; davalı Manisa Büyükşehir Belediye Başkanlığınca, kaza yerinin; imar yolu niteliğinde olmayıp eski kadastro yollarının demiryolları ile kesiştiği, yayalara ve trafiğe kapalı, mülkiyetinin TCDD’ye ait hemzemin geçit olduğu; diğer davalı TCDD tarafından ise; kazanın meydana geldiği mahaldeki demiryollarının Osmanlı Dönemi'nden beri mevcut olup yerleşim yerlerinin sonradan demiryolu etrafında oluştuğu; kaza yerinin hemzemin geçit olmayıp, her defasında kapatılmasına rağmen vatandaşlar tarafından sürekli açılmak suretiyle gayri resmi geçit yapıldığı, kaza yerinin 305 metre gerisinde km 64+590'de hemzemin geçit bulunduğunun ifade edildiği; dosyada mevcut Manisa İl Trafik Komisyonu'nun 30 Aralık 1997 günlü kararında, bahse konu yerden kontrolsüz hemzemin geçit olarak ve kapatılması gerektiğinden bahsedildiği; TCDD personelince düzenlenen 18.09.2008 tarihli tutanakta ise; bahsi geçen 1997 yılı il trafik komisyon kararı üzerine geçidin araç trafiğine kapatıldığı, ancak 17.09.2008 tarihinde yapılan kontrolde kapatma malzemelerinin sökülerek araç geçişine açıldığının tespitiyle 18.09.2008 günü Manisa Belediyesi ile yapılan çalışma ile araç giriş-çıkışına kapatıldığının ve yine kazadan sonra 01.12.2010 tarihinde düzenlenen tutanakta da, kontrolsüz geçiş noktasının, Demiryolu ve Belediye ekiplerince her iki yönden 4 adet beton blok bariyerlerle araçların geçemeyeceği şekilde trafiğe kapatıldığının belirtildiği; dolayısıyla, eski kadastro yollarının demiryolu ile kesiştiği yerde vatandaş tarafından açıldığı iddia edilen kontrolsüz geçidin, "hemzemin geçit" niteliğinin bulunmadığı anlaşılmıştır.

Bu durumda dava konusu olayın, trene biniş, iniş veya trenle yolculuk sırasında ya da hemzemin geçitte meydana gelmediği açıktır. Dolayısıyla taraflar arasında yolcu taşıma sözleşmesinin veya 2918 sayılı Yasanın uygulanmasını gerektiren bir hukuki ilişkinin varlığından söz edilmesi de mümkün olmayacaktır.

Diğer yandan, 08.10.1984 tarih ve 18559 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü (T.C.D.D.) Ana Statüsü'nün "Amaç ve Kapsam" başlıklı 1 'inci maddesi, "Bu Ana Statünün amacı; 8.6.1984 tarih ve 233 sayılı Kamu iktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabi olarak söz konusu Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinde faaliyette bulunmak üzere Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü adı altında teşkil olunan Kamu İktisadi Kuruluşunun hukuki bünye, amaç ve faaliyet konuları, organları ve teşkilat yapısı, müessese, bağlı ortaklık ve iştirakleri ile bunlar arasındaki ilişkileri ve ilgili diğer hususları düzenlemektir..." hükmünü taşımakta; "Hukuki Bünye" başlıklı 3'üncü maddesinde, bu Ana Statü ile teşkil olunan T.C.D.D. işletmesinin, sermayesinin tamamı Devlete ait, tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir "Kamu iktisadi Kuruluşu" olduğuna ve 233 sayılı Kamu iktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile bu Ana Statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabi bulunduğuna işaret edilmekte; 4'üncü maddesinde de, sayılan kuruluş amaç ve faaliyet konularının tamamına yakınının "tekel" kapsamında işler olduğu belirtilmekte; kuruluşu, yönetimi ve denetimi konularında 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine paralel düzenlemelere yer verilmekte olup; buna göre, T.C.D.D. İşletmesinin, tekel kapsamında kamu hizmeti yürüten, tüzel kişiliğe sahip bir kamu kurumu olduğu tartışmasızdır.

233 sayılı Kamu iktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Ana Statü ile özerk bir tarzda ve ekonomik gereklere uygun olarak kârlılık ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda yönetilmesi amacıyla, işletmenin iktisadi faaliyetleri bakımından özel hukuk hükümlerine tabi kılınmış olması, onun kamu hizmeti yürütmesine ve kamu kurumu niteliğine engel teşkil etmemektedir.

İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi, bakım ve onarımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların; Anayasa'nın 125'inci maddesinin son fıkrasında yer alan, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kuralı ile 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin 1 'inci fıkrasının (b) bendindeki, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davalarına idari yargı yerlerinde bakılacağı yolundaki düzenleme uyarınca, İdari Yargı'nın görevinde bulunmaktadır.

Bu bakımdan; dosyadaki uyuşmazlığın çözümünün, T.C.D.D. İşletmesinin görevinde olan kamu hizmetini yürütmek amacıyla kurmuş olduğu demiryolu hattı boyunca aldığı önlemler yönünden kusurunun ya da idarenin sorumluluğunu gerektirecek başka bir nedenin bulunup bulunmadığının belirlenmesine bağlı bulunduğu; bu belirleme ise, yukarıda açıklanan Anayasa ve yasa hükümleri çerçevesinde idari yargı yerlerince yapılabilecek nitelikte olduğundan; davanın görüm ve çözümü İdari Yargı'nın görev alanına girmektedir.

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun kabulü ile davalılardan TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü vekilinin görev itirazının reddine ilişkin Manisa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 20.10.2015 gün ve E:2014/1298 sayılı kararının kaldırılması gerekmiştir.

S O N U Ç  : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile davalılardan TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü vekilinin GÖREV İTİRAZININ REDDİNE İLİŞKİN Manisa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 20.10.2015 gün ve E:2014/1298 sayılı KARARININ KALDIRILMASINA, 26.12.2016 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN