Hukuk Bölümü         2013/1613 E.  ,  2013/1826 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı   : S.E.Kendi adına asaleten B.A.E. ve M.E. Adına velayeten

Vekili      : Av. B.Ö.

Davalı      : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

Vekili     : Av. A.S.U. 

O L A Y  : Davacılar vekili, müvekkili S.E.'in eşi M.E.’in, Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekat Daire Başkanlığında görev yapmakta iken, 2009 yılı genel atama döneminde Kars Emniyet Müdürlüğü kadrosuna atamasının yapıldığını; 16.06.2009 tarihinde ilişiğini keserek mehil müddeti içerisinde 01.07.2009 tarihinde görev yerine başlamak üzere polis memuru arkadaşının kullandığı özel otomobil ile 30.06.2009 tarihinde Ankara'dan yola çıktığını ve görev yerine giderken Kars yolu üzerinde Sivas ili Zara ilçesinde saat 23.00'da trafik kazası geçirerek vefat ettiğini;  murisin, görev yerinde giderken bu kazayı yaptığını, bu sebeple 5510 Sayılı Sosyal Sigorta ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 47 maddesi kapsamında vazife malulü olarak kabul edilerek, bağlanan aylık ve diğer özlük haklarının düzeltilmesi için yapılan başvurunun davalı idare tarafından reddedildiğini; davalı idarenin işleminin açıkça hukuka aykırı olduğunu; Yasanın 47. maddesinin; “4 üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamındaki kamu görevlileri için 13 üncü maddede yazılı iş kazası; vazifelerini yaptıkları sırada vazifelerinden veya vazifeleri dışında kurumların verdiği herhangi bir kuruma ait başka işleri yaparken bu işlerden veya kurumların menfaatini korumak maksadıyla bir iş yaparken ya da görevleriyle ilgili olarak işe gelişi ve işten dönüşü sırasında doğmuş olursa vazife malûllüğü ve bunlara uğrayanlara da vazife malulü denir.” Şeklinde olduğunu; Yasada belirtildiği üzere, meydana gelen kazanın, müvekkilinin göreviyle ilgili olarak tayin edilen yere giderken meydana geldiğini, hatta aynı kazada vefat eden diğer arkadaşının görev yeri aynı yer olduğundan birlikte yola çıktıklarını, müvekkilinin vefatı sebebiyle vazife malulü olarak kabul edilmesini talep ettiklerini;  AYİM 'in 92/723 Esas ve 93/149 Karar sayılı kararında; “KPDS sınavına girmek için Kıt'asından izinli olarak Ankara'ya giden ve sınav sonrası birliğine dönmek üzere bindiği sivil otobüsün yolda kaza yapması sonucu sakatlanan davacının, vazife malulüyeti hükümlerinden yararlandırılması gerektiği, görev yerinden ayrılan ve daha sonra kaza geçiren davacının, vazife maluliyeti hükümlerinden yararlandırılması gerektiği” yönünde karar verdiğini ifade ederek;   SGK Başkanlığı Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüğü Kamu Görevlileri Emeklilik İşlemleri Daire Başkanlığının, 25.09.2009 tarihli 775 sayılı kararının iptali ile müvekkillerin murisi M.E.'in vefatı sebebiyle vazife malullüğü hükümlerinin uygulanmasına ve müvekkili ve diğer mirasçılarının emeklilik ve diğer özlük haklarının bu şekilde yararlandırılmasına karar verilmesi istemiyle 26.11.2009 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 14.İDARE MAHKEMESİ: 4.12.2009 gün ve E:2009/1425, K: 2009/1411 sayı ile, 5754 sayılı Kanun'la bir çok hükmü değiştirilen ve değiştirilen hükümleri ile beraber 01/10/2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun “Vazife Malûllüğü “ başlıklı 47.maddesinde, "Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra ilk defa 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında sigortalı olanlar için aşağıdaki hallerde vazife malûllüğü hükümleri uygulanır. 25 inci maddede belirtilen malûllük; sigortalıların vazifelerini yaptıkları sırada veya vazifeleri dışında idarelerince görevlendirildikleri herhangi bir kamu idaresine ait başka işleri yaparken bu işlerden veya kurumlarının menfaatini korumak maksadıyla bir iş yaparken ya da idarelerince sağlanan bir taşıtla işe gelişi ve işten dönüşü sırasında veya işyerinde meydana gelen kazadan doğmuş olursa, buna vazife malûllüğü ve bunlara uğrayanlara da vazife malûlü denir. Vazife malûllükleri;

a) Keyif verici içki ve her çeşit maddeler kullanmaktan,

b) Kanun, tüzük ve emir dışında hareket etmiş olmaktan,

c) Yasak fiilleri yapmaktan,

d) İntihara teşebbüsten,

e) Her ne suretle olursa olsun kendisine veya başkalarına menfaat sağlama veya zarar verme amacından,

doğmuş olursa bunlara uğrayanlar hakkında vazife malûllüğü hükümleri uygulanmaz." hükmüne yer verilmiş olduğu; 101. maddesinde de bu Kanun'da aksine hüküm bulunmayan hâllerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceğinin ifade edildiği;  dava dilekçesi ve eklerinin incelenmesinden; davacının eşinin, Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekat Daire Başkanlığı emrinde görev yapmakta iken 2009 yılı genel atama döneminde Kars Emniyet Müdürlüğü’ne atamasının yapıldığı, 30/06/2009 tarihinde görev yerine başlamak için özel oto ile Ankara İlinden Kars İline seyir halinde iken meydana gelen trafik kazası sonucu hayatını kaybettiği, bunun üzerine davacının, eşinin vazife malulü sayılması yolundaki başvurusunun reddi üzerine bakılan davanın açıldığının anlaşıldığı;  bu durumda; işbu davaya konu uyuşmazlığın, 5510 sayılı Kanunun vazife malullüğü ile ilgili hükümlerinin uygulanmasından kaynaklanması ve Kanun'un 101 'inci maddesinde de aksine bir hüküm olmaması hâlinde bu Kanun'un uygulanmasından kaynaklanan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceğinin belirtilmiş bulunması karşısında; bakılan davanın görüm ve çözümünde (5510 sayılı Kanun hükmü ile özel olarak görevlendirilmiş olan) iş mahkemelerinin görevli bulunduğu gerekçesiyle;  2577 sayılı Kanun'un 15/1-a maddesi uyarınca davanın görev yönünden reddine karar vermiş; bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez, aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Ankara 7.İş Mahkemesi: 30.11.2011 gün, E:2010/89, K:2011/794 sayı ile davanın kabulüne karar vermiş olup, yapılan temyiz başvurusu üzerine Yargıtay 21. Hukuk Dairesi; 9.5.2013 gün, E:2012/3038, K:2013/9363 sayı ile özetle, uyuşmazlığın, 5510 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girdiği 01.10.2008 tarihinden önce Emekli Sandığı iştirakçisi olan davacılar murisinin vazife malullüğü haklarından yararlandırılmamasın yönelik Kurum işleminden kaynaklandığı,  uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görev alanına girdiği gözetilerek 6100 sayılı HMK'nın 114/1-b maddesine göre dava şartı olan "yargı yolunun caiz olmaması" nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken işin esasın girilerek yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle;  hükmün BOZULMASINA karar vermiştir.

ANKARA 7.İŞ MAHKEMESİ: 12.9.2013 gün ve E:2013/1206, K: 2013/849 sayı ile, Mahkemelerinin 30.11.2011 Tarih 2010/89 Es. - 2011/794 Kr. sayılı davanın kabulüne dair kararının Yargıtay 21.Hukuk Dairesi'nin 09.05.2013 Tarih 2012/3038 Es. - 2013/9363 Kr. sayılı ilamı ile "...Somut olayda uyuşmazlığın, 5510 Sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 01.10.2008 tarihinden önce Emekli Sandığı iştirakçisi olan davacılar murisinin vazife malullüğü haklarından yararlandırılmamasına yönelik kurum işleminden kaynaklandığı anlaşılmakla uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görev alanına girdiği gözetilerek 6100 Sayılı HMK'nun 114/1 -b maddesine göre dava şartı olan yargı yolunur caiz olmaması nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği..." sebebiyle bozulmasına karar verildiği, mahkemelerince 12.09.2013 tarihli oturumda bozma ilamına uyulduğu, yeniden yapılan yargılamada;  bozma ilamı doğrultusunda davanın idari yargının görev alanına girdiği  gerekçesiyle; taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görev alanına girdiği anlaşıldığından 6100 Sayılı HMK'nun 114/1-b maddesine göre dava şartı olan yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle davanın usulden reddine karar vermiş; bu karar, temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR,  Ali ÇOLAK, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 30.12.2013 günlü toplantısında;

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece, ekinde idari yargı dosyasının onaylı bir örneği ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

                II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Davacının, Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekat Daire Başkanlığı emrinde polis memuru olarak görev yapmakta iken geçirdiği trafik kazası sonucu vefat eden eşi hakkında vazife malûllüğü hükümlerinin uygulanması istemiyle yaptığı başvurusunun reddine ilişkin, SGK Başkanlığı Vazife Malullüğü Tespit Kurulunun 25.09.2009 tarih ve 775 sayılı kararının; haksız ve hukuka aykırı olduğu, zira trafik kazasının görev yerine giderken meydana geldiği, bu suretle 5510 sayılı Kanunun 47.maddesi uyarınca murisin vazife malûlü sayılması gerektiği ileri sürülerek iptali istemiyle açılmıştır.

Dava dosyasında bulunan davalı idarenin cevap dilekçesinde; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun Geçici 4 üncü maddesinin 3 üncü fıkrası ile 5434 sayılı Kanuna göre iştirakçi olup bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine tabi olarak çalışmaya başlayanlardan vazife malullüğü kapsamına girenler hakkında, bu Kanunun 47 inci maddesinin birinci fıkrasına göre işlem yapılacağı; yine aynı Kanunun 47 inci maddesinin 1 inci fıkrası ile; bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra ilk defa 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında sigortalı olanlar için aşağıdaki hallerde vazife malullüğü hükümlerinin uygulanacağı; 25 inci madde de belirtilen malullük; sigortalıların vazifelerini yaptıkları sırada veya vazifeleri dışında idarelerince görevlendirildikleri herhangi bir kamu idaresine ait başka işleri yaparken bu işlerden veya kuramlarının menfaatini korumak maksadıyla bir iş yaparken ya da idarelerince sağlanan bir taşıtla işe gelişi ve işten dönüşü sırasında veya işyerinde meydana gelen kazdan doğmuş olursa, buna vazife malullüğü ve bunlara uğrayanlara da vazife malulü denileceğinin hüküm altına alındığı; buna göre, emeklilik sicil dosyasının tetkikinde; Emniyet Genel Müdürlüğünün 15/07/2009 tarihli yazısı ile ilgilinin 01/07/2009 tarihinde tayin esnasında (trafik kazası sonucu) vefat ettiği ve dul ve yetimlerine aylık bağlanması talebi üzerine 22/07/2009 tarihli ve 987315 sayılı işlemle 5434 sayılı Yasanın 66. maddesi gereğince 15/07/2009 tarihi itibariyle adı geçenin dul ve yetimlerine aylık bağlandığı, bilahare ilgilinin eşi Sultan ESER’in bağlanan aylıkların vazife malullüğü aylığına dönüştürülmesi talebi üzerine ilgilinin durumunun Vazife Malullüğü Tespit Kurulun yönünden incelenmek üzere Vazife Malullüğü Tespit Kuruluna havale edildiği, Vazife Malullüğü Tespit Kurulunun 25/09/2009 tarihli ve 775 sayı ile; “...5510 sayılı Kanunun 47 inci maddesinin 1 nci fıkrasının vazife malullüğü hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığına...” şeklinde karar verdiği ve anılan kararın 29/09/2009 tarihli yazı ile Emniyet Genel Müdürlüğüne ve ilgiliye bildirildiği;  Vazife Malullüğü Tespit Kurulunun malul olamadığı yönünde kararı dikkate alınarak ilgilinin dul yetimlerine hakkında vazife malullüğü hükümlerinin uygulanmasının hususunda Kurumlarınca yapılan işlemlerde herhangi bir yanlışlık bulunmadığı savunulmuştur.

31.5.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Kanunlar kapsamındaki hizmet akdine göre ücretle çalışanlar (Sosyal Sigortalılar), kendi hesabına çalışanlar (Bağ-Kur’lular), tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar (Tarım Bağ-Kur’luları), tarım işlerinde ücretle çalışanlar, (Tarım sigortalıları), devlet memurları ve diğer kamu görevlilerini (Emekli Sandığı İştirakçileri), geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme tabi tutmuş, beş farklı emeklilik rejimini aktüeryal olarak hak ve hükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplamıştır.

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 47.maddesi ''Vazife Malullüğü'' nü düzenlemekte olup, maddenin 1.fıkrasında; ''...25 inci maddede belirtilen malûllük; sigortalıların vazifelerini yaptıkları sırada veya vazifeleri dışında idarelerince görevlendirildikleri herhangi bir kamu idaresine ait başka işleri yaparken bu işlerden veya kurumlarının menfaatini korumak maksadıyla bir iş yaparken ya da idarelerince sağlanan bir taşıtla işe gelişi ve işten dönüşü sırasında veya işyerinde meydana gelen kazadan doğmuş olursa, buna vazife malûllüğü ve bunlara uğrayanlara da vazife malûlü denir.'' hükmü yer almaktadır.

5510 sayılı Kanunun iptali amacıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi, 15.12.2006 tarih ve E: 2006/111, K: 2006/112 sayılı kararıyla, anılan Kanunun birçok maddesi ile birlikte, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak görev yapmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlilerini diğer sigortalılarla aynı sisteme tabi kılan (başta 4/c maddesi) hükümlerin iptaline karar vermiş; bu karardan sonra kabul edilen 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanunda düzenlemeler yapılmış ve anılan Kanuna eklenen Geçici 1 nci ve Geçici 4 ncü maddelerle, 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olanlar (memurlar ile diğer kamu görevlileri) ile bunların dul ve yetimleri hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 5754 sayılı Kanunun kimi hükümlerinin iptali istemiyle açılan dava Anayasa Mahkemesi’nin 30.3.2011 tarih ve E: 2008/56, K:2011/58 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

5510 sayılı Kanunun 101 nci maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda Anayasa Mahkemesi, 22.12.2011 tarih ve E: 2010/65, K: 2011/169 sayılı kararıyla (RG. 25.1.2012, Sayı: 28184) davayı redle sonuçlandırmakla birlikte; söz konusu kararın Mahkememiz önündeki uyuşmazlığa I.tutacak şekilde şu gerekçeye dayandırmıştır: “…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık Sosyal Sigortacılık esasına göre faaliyet gösteren ve yaptığı, tesis ettiği işlem ve muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli olmaya devam edecektir… Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, prim esasına dayalı yani sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla, yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde bulanan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…”

Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümlerinin ve Anayasa Mahkemesi kararının birlikte değerlendirilmesinden, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, daha önce olduğu üzere 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacakları gibi bunların emeklilikleri bakımından da aynı Kanun hükümlerinin uygulanmaya devam edileceği; ancak, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanunun değil 5510 sayılı Kanunun öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği açıktır.

 Kaldı ki; T.C. Anayasası’nın 158.maddesindeki “…diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır ” hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesi kararının bu uyuşmazlığın çözümünde esas alınacağı tartışmasızdır.

Dava dosyasındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden, vefat eden polis memuru Mucip Eser’in 11.6.1999 tarihinde, aday polis memuru olarak kamu görevine başladığı anlaşılmıştır.

Bu durumda, 5510 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamında bulunan, 5754 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce emekli sandığı iştirakçisi olan müteveffanın eşi olan davacı tarafından açılan davanın, görüm ve çözümünde idari yargının görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Ankara 14. İdare Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir. 

SONUÇ   : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 14. İdare Mahkemesi’nin 4.12.2009 gün ve E:2009/1425, K: 2009/1411 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 30.12.2013 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.