T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2016 / 99

            KARAR NO : 2016 / 146

            KARAR TR   : 14.03.2016

 

ÖZET: Davacı şirkete kasko sigortası ile sigortalı bulunan araçta; davalı idarelerin bakım ve gözetim sorumluluğunda olan yolda yağmur sularının birikmesinden dolayı sular altında kalması nedeniyle meydana geldiği iddia edilen zararın, olayda kusuru bulunan davalıdan rücuen tazmini istemi ile açılan davanın, 2918 sayılı Kanun’un 110. Maddesi gereğince, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı                         : R. Sigorta A.Ş.

Vekili                          : Av.Y.E.D.

Davalı                         : Adana Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü  

Vekili                          : Av.P.K.

Dahili Davalılar          : 1.Adana B.B.B.

Vekili                         : Av.B. (Y.) E.

                                     2.Çukurova B.B.

Vekili                          : Av.İ.Ö.

             

                        

O L A Y         : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 06.06.2014 tarihinde, davacı şirkete sigortalı olan 01….. plakalı araçta; Adana ili Yurt Mahallesinde 71423 sokak üzerinde seyir halinde iken        yan sokaklardan gelen yağmur suları ile birlikte su seviyesinin yükselmesi neticesinde, su altında kalması nedeniyle maddi hasar meydana geldiğini; kazanın davalının sorumluluğunda bulunan yolda suların yükseldiği cadde ve sokakta yağmur sularının tahliyesini sağlayacak altyapının oluşturulmamış olması nedeniyle meydana gelen kaza sonucu araçta oluşan ve sigorta şirketi tarafından sigortalıya ödenen zarar bedelinin davalı tarafından rucuen karşılanması gerektiğini belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 15.400,00 TL’si tazminatın, 04.07.2014 ödeme tarihinden itibaren işleyen avans faizi ile birlikte davalıdan rucuen tahsili ile davacıya verilmesi istemi ile 29.09.2014 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

Adana 2.İdare Mahkemesi: 11.12.2014 gün ve 2014/2281 Esas sayılı hasım düzeltme kararı ile; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 15.maddesinin 1/c bendi uyarınca Adana Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü’nün yanında Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın da hasım mevkiine alınmasına, dava dilekçesi ve eklerinin bu kararla birlikte Adana Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü ve Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na tebliğ edilmek suretiyle dava dosyasının tekemmül ettirilmesine ve kararın bir örneğinin davacıya tebliğine karar vermiştir.

Adana 2.İdare Mahkemesi: 26.06.2015 tarih ve 2014/2281 Esas sayılı hasım düzeltme kararı ile; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 15.maddesinin 1/c bendi uyarınca Adana Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü ve Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın yanında Çukurova Belediye Başkanlığı’nın da hasım mevkiine alınmasına, dava dilekçesi ve eklerinin bu kararla birlikte Çukurova Belediye Başkanlığı’na tebliğ edilmek suretiyle dava dosyasının tekemmül ettirilmesine ve kararın bir örneğinin davacıya tebliğine karar vermiştir.

Davalılardan Adana Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü vekili süresi içinde verdiği cevap dilekçesinde özetle; görev itirazında bulunmuştur.

            Adana 2.İdare Mahkemesi: 26.06.2015 gün ve 2014/2281 Esas sayılı kararı ile aynen; “Dava konusu hadisede, davalı idarelerin sorumluluk sınırları dahilindeki yolun ve kanalizasyonun yapım, bakım ve onarımı ile trafik düzenlemesinin gerektirdiği bütün işler kapsamında olmak üzere, yağmur sularının tahliyesini sağlayacak altyapının oluşturulmadığından ve gerekli önlemlerin alınmadığından bahisle meydana geldiği ileri sürülen maddi zararın giderilmesinin amaçlanmış olması karşısında, idarenin görevinde olan kamu hizmetini yürüttüğü sırada kişilere verdiği iddia edilen zararın tazminine yönelik bulunan uyuşmazlık konusu davanın, olayda kamu hizmetinin yönteminin ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, hizmet kusuru veya idarenin sorumluluğunu gerektiren bir husus olup olmadığının saptanmasında esas alınan idare hukuku ilkelerine göre ve 2577 sayılı Kanun'un 2/1-b maddesinde sayılan tam yargı davası kapsamında görüm ve çözümünde idari yargı yerleri görevli bulunmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, sigortalı aracın uğradığı hasarı ödeyen sigorta şirketi tarafından, kanuni halef sıfatıyla, hizmet kusuru esasına dayanılarak, zararın kusur ve sorumluluk oranına göre idarece giderilmesi istemiyle açılan tam yargı davasının görüm ve çözümü idari yargının görev alanında bulunduğundan, davalı idarenin görev itirazının reddine” karar vermiştir.

Davalı Adana Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü vekilinin adli yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresi içinde verdiği dilekçe üzerine, dava dosyasının onaylı bir örneği Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı: 14.01.2016 gün ve 2015/346714 sayılı yazısında aynen; “Bilindiği gibi, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 85. maddesinin birinci fıkrasında, "Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar” hükmüne, beşinci fıkrasında ise “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur" hükmüne yer verilmiştir. Aynı Kanunun 106. maddesinde ise "Genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelere, il özel idarelerine ve belediyelere, kamu iktisadi teşebbüslerine ve kamu kuruluşlarına ait motorlu araçların sebep oldukları zararlardan dolayı, bu Kanunun işletenin hukuki sorumluluğuna ilişkin hükümleri uygulanır" hükmü getirilmiştir..

Öte yandan, 2918 sayılı Kanunun 6099 sayılı Kanunun 14 maddesiyle değişik 110. maddesinde, “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafık kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. / Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir” hükmü bulunmaktadır.

Uyuşmazlık Mahkemesinin başta 02/03/2015 tarih ve 2014/834 Esas ve 2015/79 Karar sayılı, 02/02/2015 tarih ve 2015/1 Esas 2015/43 Karar sayılı, 29/12/2014 tarih ve 2014/1141 Esas ve 2014/1182 Karar sayılı kararlarında da "2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği" vurgulanmıştır.

Yukarıdaki açıklamalara göre, 2918 sayılı Kanunun 110. maddesinde yapılan değişiklikle, karayollarında meydana gelen trafik kazalarından doğan sorumluluk davalarında araç işletenin bir kamu kuruluşu olması halinde bile davaya adli yargı yerinde bakılması gerekeceğinden, somut olaya ilişkin davanın da özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde görülmesi gerektiği düşünülmektedir.”şeklindeki gerekçe ile 2247 sayılı Kanun'un 10. ve 13 maddeleri gereğince, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 14.03.2016 günlü toplantısında:

Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı Adana Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü vekilinin anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nca, davalı Adana Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü bakımından 10.maddede öngörülen biçimde, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Birgül YİĞİT’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN’un adli yargı, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacı şirkete kasko sigortası ile sigortalı bulunan 01 SG 040 plakalı araçta; davalı ve dahili davalı idarelerin bakım ve gözetim sorumluluğunda olan yolda yağmur sularının birikmesinden dolayı sular altında kalması nedeniyle meydana geldiği iddia edilen zararın, olayda kusuru bulunan davalıdan rücuen tazmini istemi ile açılmıştır.

20.11.1981 gün ve 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un 1. maddesinde, İstanbul Büyük Şehir Belediyesinin su ve kanalizasyon hizmetlerini yürütmek ve bu amaçla gereken her türlü tesisi kurmak, kurulu olanları devralmak ve bir elden işletmek üzere İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü kurulduğu, İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi’nin, İstanbul Büyük Şehir Belediyesine bağlı müstakil bütçeli ve kamu tüzel kişiliğini haiz bir kuruluş olduğu, İSKİ personelinin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümlerine tabi bulunduğu belirtilmiş; 2. maddesinin (b) bendinde “b) Kullanılmış sular ile yağış sularının toplanması, yerleşim yerlerinden uzaklaştırılması ve zararsız bir biçimde boşaltma yerine ulaştırılması veya bu sulardan yeniden yararlanılması için abonelerden başlanarak bu suların toplanacakları veya bırakılacakları noktaya kadar her türlü tesisin etüt ve projesini yapmak veya yaptırmak; gerektiğinde bu projelere göre tesisleri kurmak ya da kurdurmak; kurulu olanları devralıp işletmek ve bunların bakım ve onarımını yapmak, yaptırmak ve gerekli yenilemelere girişmek”, (d) bendinde “ Su ve kanalizasyon hizmetleri konusunda hizmet alanı içindeki belediyelere verilen görevleri yürütmek ve bu konulardaki yetkileri kullanmak”, İSKİ'nin görev ve yetkileri arasında sayılmış; 4. maddesinde, İstanbul Büyük Şehir Belediye Meclisinin, İSKİ Genel Kurulu olarak görevli ve yetkili olduğu açıklanmış, ek 5. maddesinde (5/6/1986 - 3305/3 md. ile gelen Ek 4 üncü madde hükmü olup madde numarası teselsül ettirilmiştir.), bu Kanunun diğer büyükşehir belediyelerinde de uygulanacağı belirtilmiştir.

Adana Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (ASKİ), Adana Büyükşehir Belediyesinin Su ve Kanalizasyon Hizmetlerini yürütmek ve bu amaçla gereken her türlü tesisi kurmak, kurulu olanları devralmak ve bir elden işletmek, 2560 sayılı kanun (2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun, 05.06.1986 tarihli 3305 sayılı kanunun 3.maddesi ile gelen Ek 4 ve 5. maddeleri yollaması ile bütün belediyelere ait su ve kanalizasyon idaresi genel müdürlükleri için uygulanmaktadır.) ve bu kanunda değişiklik yapan 3009 sayılı kanunda belirtilen görevleri yerine getirmek üzere 3305 sayılı Kanun uyarınca 1996 yılında kurulmuş olup, 2560 sayılı Kanunun 3009 sayılı kanunla değişik 1.maddesinin 4.fıkrası uyarınca kamu tüzel kişisidir.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.  

Dosyanın incelenmesinden, davacı sigorta şirketinin kasko sigortalısı olan 01 SG 040 plakalı aracın seyir halinde iken,  aşırı yağan yağmur suları nedeni ile su seviyesinin yükselmesi sonucu meydana gelen zararın sigortalıya ödenmesi sonrasında; rücuen davalı idare tarafından tazmini istemiyle  idari yargı yerinde 29.09.2014 tarihinde dava açıldığı; davalı Adana Su ve Kanalizasyon İdaresi Başkanlığı’nın davada adli yargının görevli olduğuna ilişkin itirazın Adana 2. İdare Mahkemesi’nce reddedilmesi üzerine dosyanın olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması istemi ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildiği ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından da davada adli yargının görevli olduğu belirtilerek 2247 sayılı Kanun’un 10. Maddesi kapsamında Mahkememize müracaat edildiği anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayrımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Her ne kadar  Adana 2. İdare Mahkemesi görevlilik kararında;  davaya konu zararın davalı idarelerin sorumluluk sınırları dahilindeki yolun ve kanalizasyonun yapımı, bakımı ve onarımı ile trafik düzenlemesinin gerektirdiği bütün işler kapsamında olmak üzere, yağmur sularının tahliyesini sağlayacak altyapının oluşturulmaması ve gerekli önlemlerin alınmaması nedeni ile meydana gelmiş olmasını dikkate alarak davanın kamu hizmetinin yürütülmesi sırasında kişilere verilen zararların giderilmesi kapsamında idari yargı yerinde görülmesi gerektiğini belirtmiş ise de ve davaya konu olayda hizmet kusuruna dayanılmış olduğu konusunda bir tereddüt bulunmasa da; 2918 Kanun’un gerekçesi, 2918 sayılı Kanun’un 110. Maddesinde herhangi bir ayrım yapılmaksızın bu kanunun uygulanmasından kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının  adli yargı yerinde görüleceğinin düzenlenmiş olması ve Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda incelenen kararları bir bütün olarak değerlendirildiğinde; aynı konuya ilişkin farklı yargı kollarında görülen davaların tek bir yargı kolunda toplanması ve bu şekilde  içtihat birliğini ile usul ekonomisinin sağlanması amaçlandığı ve bu nedenle davaya konu uyuşmazlığın özel bir kanun olması nedeni ile öncelikli uygulanması gereken 2918 sayılı Yasa’nın 110. Maddesi çerçevesinde adli yargı yerinde görülmesi gerektiği  sonucuna ulaşılmakla; davada idari yargının görevli olduğu yolundaki Adana 2. İdare Mahkemesi kararı yerinde görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nca yapılan başvurunun kabulü ile, davalı Adana Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü vekilinin görev itirazının reddine ilişkin Adana 2.İdare Mahkemesi’nin 26.06.2015 gün ve 2014/2281 Esas sayılı kararının, 2247 sayılı Kanunun 12.maddesi gereğince müracaatta bulunan Adana Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü yönünden kaldırılması gerekmiştir.

S O N U Ç      : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nca yapılan BAŞVURUNUN KABULÜ İLE, davalı Adana Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü vekilinin GÖREV İTİRAZININ REDDİNE İLİŞKİN Adana 2.İdare Mahkemesi’nin 26.06.2015 gün ve 2014/2281 Esas sayılı KARARININ, 2247 sayılı Kanunun 12.maddesi gereğince müracaatta bulunan Adana Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü yönünden KALDIRILMASINA, 14.03.2016 gününde, Üye Süleyman Hilmi AYDIN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

 

 

 

 

 

 

 

 

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

               Üye

Yüksel

DOĞAN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                        

                                                                      KARŞI OY

 

            Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.9.2015 gün ve E:2015/670, K:2015/671 sayılı kararında belirtmiş olduğum düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.14.03.2016

 

                                                                ÜYE

                                                   Süleyman Hilmi AYDIN