T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2016 / 622

            KARAR NO  : 2017 / 27

            KARAR TR   : 20.02.2017

ÖZET: Davalı İdarenin yol yapımı suretiyle dava konusu taşınmaza kamulaştırmasız el atmasından doğan zararın tazminine yönelik bulunan davanın haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

                                                          

 

K  A  R  A  R

 

Davacılar        : 1 – İ.A.

                          2 – O.A.

                          3 – A.A.

Vekili              : Av. Ö. Y. Külekçi

Davalı             : Kovanlık Belediye Başkanlığı

 

O L A Y         : Davacılar vekili, dava dilekçesinde özetle; Davacıların Giresun ili Bulancak ilçesi Kovanlık Merkez Mahallesi Deregözü mevkiinde 290 ada 74 parsel G40-a-23-D-3 de kayıtlı taşınmazın sahipleri olduğunu, Belediye Başkanlığı tarafından yürütülen yol çalışması sırasında hiç bir tedbir alınmadığını, söz konusu çalışmalar sırasında davacılara ait taşınmazın zarar gördüğünü, iki dönüme yakın arazinin ve arazi üzerinde bulunan 200 adet fındık ağacının yok olduğunu belirterek davanın kabulü ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00-TL maddi tazminatın işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ederek, adli yargı yerinde dava açmıştır.

BULANCAK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 08.02.2013 gün ve E:2012/343, K:2013/76 sayı ile “Davalı Belediye bir mahalli idare olup idare aleyhine açılan davalara bakma görevi idare mahkemelerine aittir. Eylem idarenin organları tarafından hizmetin ifası sırasında gerçekleştirilen hizmet kusurundan gerçekleştiğinden ve idare için gerçek ve özel hukuk kişileri için geçerli olan haksız fiil olgusuna dayanılamayacağından, İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 2/1-b maddesi uyarınca bu davanın İdari Yargıda Tam Yargı davası olarak görülmesi gerektiği” gerekçesiyle Yargı Yolu nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar vermiş, karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacılar vekili bu kez aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

Ordu İdare Mahkemesi: 29.01.2016 gün ve E:2013/733, K:2016/80 sayı ile Davanın Kabulüne ve 30.665,44 TL tazminatın davacılara ödenmesine karar vermiş, davalı karara itiraz etmiştir.

Ordu Bölge İdare Mahkemesi: 14.07.2016 gün ve E:2016/710, K:2016/943 sayı ile “Anayasanın 125. maddesinin son fıkrasında; "İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür." hükmü yer almaktadır.

İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, suyolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari işlem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine aittir

Öte yandan, Yüksek Mahkeme içtihatlarında ve öğretide, idarenin yasal bir dayanak olmaksızın, hukuka uygun usuller kullanmadan, belirli bir bedel ödemediği halde, özel mülkiyette bulunan bir taşınmazın tamamını veya bir kısmını işgal etmesi, kamulaştırmasız el atma olarak nitelendirilmekte, mülkiyet hakkının açık bir yolsuzluk ve hukuka aykırılık ile ihlali sonucunu doğuran bu eylem de fiili yol olarak tanımlanmaktadır. Mülkiyet hakkının ihlali, olaydaki hukuka aykırılığı çok açık bir hale getirdiğinden, eylem, idari işlem ve eylem olmaktan çıkarak, bir başka deyişle, eylemdeki idarilik vasfı yok olarak haksız fiile dönüşmekte ve bu uyuşmazlıklar adli yargı mercilerinde çözümlenmektedir.

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 11.2.1959 günlü, E: 1958/17, K: 1959/15 sayılı kararının III. bölümünde, “İstimlaksız el atma halinde amme teşekkülü İstimlak Kanunu’na uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir.” görüşüne yer verilmiştir.

Olayda, her ne kadar Bulancak Asliye Hukuk Mahkemesince, idare aleyhine açılan davalara bakma görevinin İdare Mahkemelerine ait olduğu, zararın idarenin organları tarafından bir hizmetin ifası sırasında hizmet kusurundan kaynaklandığı ve gerçek ve özel hukuk kişileri için geçerli olan haksız fiil olgusuna dayanılamayacağı gerekçesiyle görev ret kararı verilmiş ise de, idarenin hukuka uygun usuller kullanmadan, kamu hizmeti ile bağlantısı bulunmayan eylem veya işlemlerini idari işlem veya eylem olarak kabul etmeye hukuken olanak bulunmamaktadır.

Bu durumda, davacılara ait taşınmazdan yol geçirilmesi nedeniyle oluştuğu öne sürülerek tazmini istenen zararın, idarenin hizmet kusurundan kaynaklanmadığı, idarenin kamulaştırmasız el atma yoluyla vermiş olduğu bir zarar olduğu ve bu tür uyuşmazlıkların da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği açık olduğundan, görev hususu aşılarak işin esası hakkında verilen itiraza konu kararda usul ve hukuka uyarlık bulunmamıştır.

Nitekim Uyuşmazlık Mahkemesinin 05.05.2014 tarih ve E:2014/187, K:2014/505 sayılı kararı ve Danıştay 10. Dairesinin 23.10.2014 tarih ve E:2012/906, K:2014/6110 sayılı kararı da bu yöndedir.

Açıklanan nedenlerle, itirazın kabulüne, davanın kabulüne dair itiraza konu Ordu İdare Mahkemesi Hâkimliği ’nin 29.01.2016 tarih ve E:2013/733, K:2016/80 sayılı kararının bozulmasına ve 2577 sayılı Yasanın 45/4.maddesi ile 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun ilgili hükümleri uyarınca yukarıda belirtilen hususlar dikkate alınarak yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine” karar vermiştir.

ORDU İDARE MAHKEMESİ: 24.10.2016 gün ve E:2016/1031 sayı ile “Yüksek Mahkeme içtihatlarında ve öğretide, idarenin yasal bir dayanak olmaksızın, hukuka uygun usuller kullanmadan, belirli bir bedel ödemediği halde, özel mülkiyette bulunan bir taşınmazın tamamını veya bir kısmını işgal etmesi, kamulaştırmasız el atma olarak nitelendirilmekte, mülkiyet hakkının açık bir yolsuzluk ve hukuka aykırılık ile ihlali sonucunu doğuran bu eylem de fiili yol olarak tanımlanmaktadır. Mülkiyet hakkının ihlali, olaydaki hukuka aykırılığı çok açık bir hale getirdiğinden, eylem, idari işlem ve eylem olmaktan çıkarak, bir başka deyişle, eylemdeki idarilik vasfı yok olarak haksız fiile dönüşmekte ve bu uyuşmazlıklar adli yargı mercilerinde çözümlenmektedir.

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 11.2.1959 günlü, E: 1958/17, K: 1959/15 sayılı kararının III. bölümünde, “İstimlaksız el atma halinde amme teşekkülü İstimlak Kanunu’na uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir.” görüşüne yer verilmiştir.

Olayda, her ne kadar Bulancak Asliye Hukuk Mahkemesince, idare aleyhine açılan davalara bakma görevinin İdare Mahkemelerine ait olduğu, zararın idarenin organları tarafından bir hizmetin ifası sırasında hizmet kusurundan kaynaklandığı ve gerçek ve özel hukuk kişileri için geçerli olan haksız fiil olgusuna dayanılamayacağı gerekçesiyle görev ret kararı verilmiş ise de, idarenin hukuka uygun usuller kullanmadan, kamu hizmeti ile bağlantısı bulunmayan eylem veya işlemlerini idari işlem veya eylem olarak kabul etmeye hukuken olanak bulunmamaktadır.

Bu durumda, davacılara ait taşınmazdan yol geçirilmesi nedeniyle oluştuğu öne sürülerek tazmini istenen zararın, idarenin hizmet kusurundan kaynaklanmadığı, idarenin kamulaştırmasız el atma(fıili olarak) yoluyla vermiş olduğu bir zarar olduğu ve bu tür uyuşmazlıkların da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği açık olduğundan, görev hususu aşılarak işin esası hakkında verilen itiraza konu kararda usul ve hukuka uyarlık bulunmamıştır.

Nitekim Uyuşmazlık Mahkemesinin 05.05.2014 tarih ve E:2014/187, K:2014/505 sayılı kararı ve Danıştay 10. Dairesinin 23.10.2014 tarih ve E:2012/906, K:2014/6110 sayılı kararı da bu yöndedir.

Diğer yandan; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 19'uncu maddesinin birinci fıkrasında, "Adlî, İdarî, askerî yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler." hükmüne yer verilmiş, aynı maddenin (23/07/2008 gün ve 5791 sayılı Kanun'un 9'uncu maddesiyle değişik) ikinci fıkrasında ise, yargı merciince, önceki görevsizlik kararma ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyalarının Uyuşmazlık Mahkemesine gönderileceği belirtilmiştir.

Açıklanan nedenlerle; 2247 sayılı Kanun'un 19'uncu maddesi uyarınca, bakılan davada görevli yargı yerinin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasına, bakılan davaya ait dosya ile birlikte Bulancak Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2012/343 sayılı dosyasının asıllarının Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, Uyuşmazlık Mahkemesince bir karar verilinceye değin bakılan davanın incelenmesinin ertelenmesine” karar vermiştir.   

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU ’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ ın katılımlarıyla yapılan 20.2.2017 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU ’nun, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davalı belediyenin gerçekleştiği yol yapımı sırasında davacıların malik olduğu taşınmaza kamulaştırma yapmaksızın fiilen el attığından bahisle açılan tazminat istemine ilişkindir.

Dava dosyalarında mevcut bilgi ve belgelerin (keşif zaptı, bilirkişi raporu, davalının 06/05/2016 tarihli itiraz dilekçesi) incelenmesi sonucunda, davalı Kovanlık Belediyesinin yürüttüğü yol yapım çalışmaları sırasında davacıların mülkiyetinde bulunan Giresun ili Bulancak İlçesi Kovanlık Beldesi Deregözü Mevkii 290 ada 74 parselde bulunan taşınmazın arazi dengesinin bozulduğu, taşınmaz üzerinde heyelanlar meydana geldiği, 95 adet fındık ocağının zarar görerek telef olduğu, 663,00 metreküp tarım toprağının kaybolduğu, davalının da sözkonusu işlemin yol ihtiyacı ve kamu yararı gözetilerek yapıldığını kabul ettiği, ancak bilirkişi raporunda belirtilen zarar miktarı ila taşınmaz değerinin fahiş olarak belirlendiğini ileri sürdüğü anlaşılmaktadır.

İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men’i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Nitekim yukarıda belirtilen genel kabul doğrultusundaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 11.2.1959 günlü, E:1958/17, K:1959/15 sayılı kararının III. bölümünde,  “İstimlaksız el atma halinde amme teşekkülü İstimlak Kanununa uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir.” görüşüne yer verilmiştir.

İdarenin dava konusu taşınmaza kamulaştırmasız el atmasından doğan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, davalı idarece kamulaştırma yapılmaksızın üzerinde yol yapılması suretiyle taşınmaza fiilen el atılması karşısında, haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünün adli yargı yerinin görevine girdiği anlaşılmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, Ordu İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile Bulancak Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 08.02.2013 gün ve E:2012/343, K:2013/76 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç: Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ordu İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Bulancak Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 08.02.2013 gün, E:2012/343, K:2013/76 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 20.02.2017 günü OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN