T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS NO      : 2016 / 500

          KARAR NO : 2016 / 507

          KARAR TR   : 24.10.2016

ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazası nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın davalı idarece giderilmesi istemiyle açılan tazminat davasının, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı   lar    : 1-E. K.

 2-Y.Ç.

 3-A.Ç.

 4-T.Ç.’a velayeten A. Ç.ve Y.Ç.

 5-S.Ç.

 6-S. A.

 7-Z.A.

Vekilleri       : Av. A.Ö., Av. S. C.O.

Davalı         : Karayolları Genel Müdürlüğü

Vekili          : Av. N.F. G.

 

O L A Y     : Davacılar vekili dilekçesinde; müteveffa T. K.’ın yönetiminde olan 07 … 253 plakalı aracın, 13.7.2014 tarihinde Afyonkarahisar'dan Ankara istikametine doğru seyrederken 70. Km’de yolun sağında bulunan şarampole girip sürüklenerek köprüye bağlanan yolun kenarındaki toprak yığınına çarpması şeklinde tek taraflı trafik kazası meydana geldiğini; kazada müvekkillerden Ali Çakır ile Yurdakul Çakır’ın müşterek çocukları olan ve aynı zamanda T. ve S.Ç.’ın kardeşleri S. Ç.’ın vefat ettiğini; ayrıca davacı E. K.’ın kardeşleri S.K., E.K., babası T. K.ve annesi L. K.’ın da aynı kazada vefat ettiğini, vefat edenlerden S. ve E., müvekkilleri S. ve Z.A.’ın torunları, L. K.’ın ise kızları olduğunu; kaza tespit tutanağı incelendiğinde, kazanın meydana geldiği yerde ışıklı sesli herhangi bir trafik işaretinin ve aydınlatmanın olmadığının görüldüğünü; 2918 sayılı Kanunda Karayolları Genel Müdürlüğünün görevlerinin belirtildiğini;  olayın meydana gelmesinde tam kusurlu olan davalı Karayolları Genel Müdürlüğünün, doğan zararı tazminle yükümlü olacağını; olayın meydana geldiği yerde, yolun altından geçen menfezin mevcudiyetine dair görevli olan Karayolları Genel Müdürlüğünün, olası kazaları önlemek adına herhangi bir işaretleme yapmadığını, normal hız sınırı dahilinde hareket eden müvekkillerin desteğinin, yolun yapısından kaynaklı sebeplerle direksiyon hakimiyetini kaybederek önce yan taraftaki toprak zemine girdiğini, bilahare de menfeze çarpması sonucu kazanın meydana geldiğini; (TBK 53). madde çerçevesinde hesaplanacak destekten yoksun kalma tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ettiklerini; kazanın meydana geldiği aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısının, Sompo Japan Sigorta A.Ş. olduğunu, bu nedenle temerrüt tarihinden işletilecek faiziyle birlikte limiti dâhilinde tazminata hükmedilmesinin istenildiğini; tabir edilemez derecede acı elem duyan, en yakınındaki insanları kaybeden, ailesi yok olan insanların acılarını bir nebze olsun gidermesi bakımından manevi tazminat da talep ettiklerini; Uyuşmazlık mahkemesi kararlarında ve uygulamada, Karayolları idaresi ile birlikte sigorta şirketlerine karşı Asliye Hukuk Mahkemelerinde davaların açıldığının görüldüğünü ifade ederek; her bir müvekkili açısından 50.000’er TL olmak üzere toplam 350.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı Karayolları Genel Müdürlüğünden tahsiline; fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla her bir müvekkili açısından şimdilik 1.000’er TL olmak üzere şimdilik 7.000 TL maddi tazminatın olay tarihinden, sigortacı yönünden temerrüt tarihinden işletilecek yasal faizi ile birlikte ortaklaşa ve zincirleme sorumlu olarak tahsiline karar verilmesi istemiyle Karayolları Genel Müdürlüğü ile Sompo Japan Sigorta A.Ş.’ne karşı 9.1.2015 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

Ankara 27.Asliye Hukuk Mahkemesi: 12.1.2015 gün ve E: 2015/10, K.2015/3 sayı ile, davaya bakmakta Asliye Ticaret Mahkemesi görevli mahkeme olduğundan, H.M.K.’nun 114 ve 115/2 maddesi gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle davanın görev yönünden usulden reddine karar vermiş; hüküm davalı Karayolları Genel. Müdürlüğü vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Yargıtay 17.Hukuk Dairesi: 5.11.2015 gün ve E:2015/12303, K:2015/11695 sayı ile, “(…) Bir kamu kuruluşu tarafından, kamu yasaları uyarınca tesis yapma, yapılmış olan tesislere bakma ve o tesisleri kullanma yükümlülüğü yine kamu yasalarından kaynaklanan bir yükümlülüktür. O halde, anılan nitelikteki bir kamu tesisinin gerek yapılmasındaki, gerekse kullanılması veya muhafazasındaki kusurdan doğan zararlar, idari karar ve eylemlerden doğan zararlar niteliğinde bulunduğundan zararın ödetilmesi istekleri 11.02.1959 günlü ve 17/15 sayılı Yargıtay içtihadı Birleştirme kararının 2. bendi hükmünce tam yargı davasının konusunu oluşturur. Bu davaların ise 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesi hükmünce idari yargı yerinde açılması gerekir. (HGK'nun 4.11.2015 tarih, 2015/17-86 E, 2015/2364 K sayılı ilamı) Yargı yolu dava şartlarından olup kamu düzenine ilişkin bulunduğundan açıkça veya hiç ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında mahkemelerce kendiliğinden gözetilmelidir.

Kaldı ki somut olayda davalı Karayolları Genel Müdürlüğü vekili, idari yargı mahkemelerinin görevli olduğunu, davada hizmet kusuruna dayanıldığını bildirmiştir.

Bu durumda mahkemece, davalı Karayolları Genel Müdürlüğü yönünden davanın tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydedilip yargı yolu bakımından mahkemenin görevsiz olması nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekirken davalı Karayolları Genel Müdürlüğü yönünden de davanın ticari dava olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmesi doğru değildir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Karayolları Genel Müdürlüğü vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA…” karar vermiştir.

ANKARA 27.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 21.03.2016 gün ve E:2016/87, K.2016/123 sayı ile, “(…) Asıl davada dava aynı zamanda sigorta şirketine de yöneltildiğinden davaya bakmaya Ticaret Mahkemeleri görevli olduğundan davanın görev yönünden reddine dair Mahkememizin 14/01/2015 tarih 2015/10 esas 2015/3 karar sayılı dosyası davalı vekili tarafından 11/02/2015 tarihinde temyiz edilmekle Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2015/12303 esas 2015/11695 karar sayılı ilamı ile (…)bozularak mahkememize iadesi üzerine bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda;

Dava; meydana gelen trafik kazası nedeni ile maddi tazminat istemine ilişkindir.

Bozmaya uyulmakla Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda Sigorta Şirketi aleyhine açılan dava dosyamızdan ayrılarak davacının Karayolları aleyhine açtığı davasının yargı yolunun caiz olmaması nedeni ile H.M.K.'nun 114/b ve 115/2 maddesi gereğince usulden reddine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmakla;

HÜKÜM :

1-İdari Yargı Yeri görevli mahkeme olduğundan HMK.nun 114/c ve 115/2 maddeleri gereğince dava şartı yokluğu nedeni ile davacının davasının USULDEN REDDİNE(…)” karar vermiş, Karayolları Genel Müdürlüğü yönünden verilen bu görevsizlik kararı temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacılar vekili bu kez; aynı somut olay nedeniyle her bir davacı için 50.000,00-TL olmak üzere 350.000,00-TL manevi ve fazlaya ilişkin haklar saklı olmak üzere her bir davacı için 4.000,00-TL olmak üzere 28.000,00-TL maddi, toplam olarak 378.000,00-TL zararın yasal faizi ile birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle Karayolları Genel Müdürlüğüne karşı 13.6.2016 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

Ankara 5.İdare Mahkemesi; 22.6.2016 gün ve E:2016/2589, K:2016/2172 sayı ile, 2577 sayılı Kanunun 15/1-a maddesi uyarınca davanın yetki yönünden reddine karar vermiştir.

AFYONKARAHİSAR İDARE MAHKEMESİ: 27.7.2016 gün ve E:2016/403 sayı ile,”(…) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 11.01.2011 tarih ve 6099 sayılı Kanunla değişik 110.maddesinde; "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür." hükmüne yer verilmiş olup; bu açık hüküm gereğince, karayolunda meydana gelen trafik kazasından kaynaklı sorumluluk davalarının adli yargının görev alanına girdiği, yasa metni tüm sorumluluk davalarını kapsayıcı lafza sahip olduğundan, bu davanın da görüm ve çözümünün adli yargı merciilerinin görevine girdiği sonucuna ulaşılmıştır.

Nitekim Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 06/06/2016 günlü ve E:2016/302, K:2016/348 sayılı kararında da bu yönde tespitlere yer verilmiştir.

Bu durumda, Mahkememizin uyuşmazlığa bakmakla görevli olmaması ve görevli yargı yerinin adli yargı mahkemeleri olması yanında Ankara 27. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 21/03/2016 tarih ve E:2016/87, K:2016/123 sayılı görevsizlik kararının kesinleşmesi üzerine uyuşmazlığa karşı Mahkememizde dava açıldığı anlaşıldığından, hangi Mahkemenin görevli olduğunun belirtilmesi için 2247 sayılı Kanun'un 19. maddesi uyarınca Mahkememizce Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurulmasına, Ankara 27. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2016/87 sayılı dosyası temin edilerek anılan dosyanın ve dava dosyasının gerekçeli kararımızla birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine, uyuşmazlığın incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesi'nin kararına kadar ertelenmesine…” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 24.10.2016 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, adli ve idari yargı yerleri arasında, Karayolları Genel Müdürlüğüne karşı açılan davalar yönünden olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu; idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargı, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, karayolunda meydana gelen tek taraflı trafik kazası nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın davalı idarece tazmin edilmesi istemiyle açılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiş; aynı Kanunun,  “Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri” başlıklı 7. maddesinde; “ Karayolları Genel Müdürlüğünün bu Kanunla ilgili görev ve yetkileri şunlardır:

a) Yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak,

b) Tüm karayollarındaki işaretleme standartlarını tespit etmek, yayınlamak ve kontrol etmek,

c) (Mülga: 17/10/1996 - 4199/47 md.)

d) Trafik ve araç tekniğine ait görüş bildirmek, karayolu güvenliğini ilgilendiren konulardaki projeleri incelemek ve onaylamak,

e) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında, İçişleri Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle, yönetmelikte belirlenen hız sınırlarının üstünde veya altında hız sınırları belirlemek ve işaretlemek,

f) Trafik kazalarının oluş nedenlerine göre verileri hazırlamak ve karayollarında, gerekli önleyici teknik tedbirleri almak veya aldırmak,

g) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında trafik güvenliğini ilgilendiren kavşak, durak yeri, aydınlatma, yol dışı park yerleri ve benzeri tesisleri yapmak, yaptırmak veya diğer kuruluşlarca hazırlanan projeleri tetkik ve uygun olanları tasdik etmek,

h) Yetkili birimlerce veya trafik zabıtasınca tespit edilen trafik kaza analizi sonucu, altyapı ve yolun fiziki yapısı ile işaretlemeye dayalı kaza sebepleri göz önünde bulundurularak önerilen gerekli önlemleri almak veya aldırmak,

i) (Mülga: 3/5/2006 – 5495/4 md.)

j) (Değişik: 17/10/1996 - 4199/5 md.) Trafik zabıtasının görev ve yetkileri saklı kalmak üzere Bu Kanunun 13,14,16,17,18,47/a ve 65 inci maddeleri hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında suç veya ceza tutanağı düzenlemek; 47 nci maddenin (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen kural ihlallerinin tespiti halinde, durumu bir tutanakla belirlemek ve gerekli işlemin yapılması için en yakın trafik kuruluşuna teslim etmek,

k) Bu Kanunla ve bu Kanuna göre çıkarılmış olan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmaktır.

(Son fıkra Mülga : 28/3/1985 - 3176/16 md.)”  hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; 13.07.2014 günü Afyonkarahisar-Ankara karayolunun 70. kilometresinde meydana gelen trafik kazasında, davacıların yakınlarının vefatında davalı idarenin yol işaretlemelerini gerektiği gibi yapmamış olması nedeniyle hizmet kusuru bulunduğundan bahisle, uğranıldığı ileri sürülen maddi ve manevi zararların tazmini istemiyle dava açıldığı anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, davanın görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli olduğundan; Afyonkarahisar İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile, Ankara 27.Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.03.2016 gün ve E:2016/87, K.2016/123 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Afyonkarahisar İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Ankara 27.Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.03.2016 gün ve E:2016/87, K.2016/123 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 24.10.2016  gününde, Üye Süleyman Hilmi AYDIN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN

 

 

                                                   

                                                                 KARŞI OY

 

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/580 K:2015/592 sayılı kararında belirtmiş olduğum düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 24.10.2016

 

    

                                                               ÜYE

                                                  Süleyman Hilmi AYDIN