Hukuk Bölümü         2002/98 E.  ,  2002/96 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı           : TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü

Vekili              : Av. N.T.

Davalı            : İçişleri  Bakanlığı

             O  L  A  Y       :TCDD Bingöl-Genç Şubesi 5. Bölge Şefliğinde görevli işçi F.A.’un, 2.8.1993 tarihinde köprü tamiratına gidildiği sırada demiryolunu kesen teröristlerin treni ateşli silahla taramaları sonucunda ölmesi nedeniyle, mirasçıları tarafından İşletme aleyhine açılan tazminat davasında; ANKARA 11. İŞ MAHKEMESİ, 24.12.1997 gün ve E:1997/618, K:1997/701 sayı ile, davalı İşletmece İçişleri Bakanlığına ihbar olunan davada, bilirkişi tarafından tanzim olunan rapora göre tespit edilen tazminatın, BK. 44/2. maddesi uyarınca hakkaniyet indirimi yapılarak %80 kusur oranına göre tahsiline, davacılardan ölenin eşi ve çocukları için toplam 3.397.434.171.-lira tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacılara hisseleri oranında verilmesine, davacıların fazlaya ilişkin taleplerinin reddine, diğer davacılar yönünden davanın reddine karar vermiş; bu karar YARGITAY 21. HUKUK DAİRESİ’ nin 19.3.1998 gün ve 1998/1685-1955 sayılı kararıyla onanmak suretiyle kesinleşmiştir.

            Anılan yargı kararı gereğince haksahiplerine 8.730.456.000.-TL. ödemede bulunan TCDD İşletmesi vekili tarafından, olayda teröristlerce verilen zarardan yurdun iç güvenliğini ve asayişini korumakla görevli olması nedeniyle sorumlu bulunduğu ileri sürülerek davanın ihbar edildiği İçişleri Bakanlığından, İşletmece ödenmiş olan miktarın, ödeme tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte rücuen tahsiline hükmedilmesi istemiyle, 31.7.1998 gününde adli yargı yerinde dava açılmıştır.

            ANKARA 22. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ (HAKEM SIFATIYLA); 15.3.1999 gün ve E:1998/423, K:1999/21 sayı ile, Ankara 11. İş Mahkemesinin 1997/618-701 sayılı dosyasında İçişleri Bakanlığı taraf olmadığından, davacı tarafın ödediği tazminatı talep etmesinin rucuen alacak olmadığı; iddianın İçişleri Bakanlığının hizmet kusuru olduğu noktasında toplandığı; davalı Bakanlığın, yurdun güvenliğini ve asayişini koruması kanundan kaynaklanan hizmet görevi olduğu; 2577 sayılı Kanun’un 2. maddesi gereğince davalı Bakanlığın hizmet görevini yerine getirip getirmediği veya kusurunun olup olmadığı hususunun denetimi idari yargıya ait olduğundan Mahkemenin görevsizliği nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar vermiş; bu karar, yapılan itirazın MAHKEME’ce 6.7.1999 günlü kararla reddi suretiyle kesinleşmiştir.

            Davacı İşletme vekili, bu kez, aynı istekle, 11.8.1999 gününde idari yargı yerinde dava açmıştır.

            (Ankara 7. İdare Mahkemesi’nin 30.6.2000 gün ve E:1999/1124, K:2000/651 sayılı yetki ret kararı üzerine) MALATYA İDARE MAHKEMESİ; 14.12.2000 gün ve E:2000/1215, K:2000/1214 sayı ile, olayda ölen işçinin mirasçılarının tazminat istemi adli yargı yerinde açılan davada tamamen karşılandığından ve sözkonusu davada verilmiş herhangi bir görevsizlik kararı bulunmadığından, ortada idari yargı yerince çözümlenecek bir tam yargı davası bulunmadığı; diğer taraftan, davacı İşletmece, adli yargı yerinde açılan tazminat davasında ödediği miktara ilişkin olarak açılan bu dava, bir rücu davası olup Borçlar Kanunu hükümlerine göre adli yargı yerince çözümlenmesinin gerektiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir.

            Bu karar, davacı İşletmenin temyizi üzerine DANIŞTAY ONUNCU DAİRE’ nin 8.5.2002 gün ve E:2001/1262, K:2002/1426 sayılı kararıyla, adli yargı yerinin görevsizlik kararı üzerine açılan davada Malatya İdare Mahkemesi adli yargının görevli olduğu gerekçesiyle kendisini görevsiz gördüğüne göre, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesi uyarınca gerekçeli bir karar ile görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesi gerekirken davanın görev yönünden reddi ile yetinilmesinde mevzuat hükümlerine uyarlık görülmediği gerekçesiyle bozulmuştur.

            MALATYA İDARE MAHKEMESİ, 24.10.2002 gün ve E:2002/1335 sayı ile, Danıştay bozma kararına uymak suretiyle ve görevsizlik kararındaki gerekçeyle, görevli yargı yerinin belirlenmesi için 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurulmasına, bu konuda verilecek karara değin davanın incelenmesinin ertelenmesine karar vermiştir.

            İNCELEME VE GEREKÇE   :Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün Ali HÜNER’in Başkanlığında, Üyeler: Dr. Mustafa KILIÇOĞLU, Ümran SAYIŞ, Bekir AKSOYLU, Ayla ALKIVILCIM, Ertuğrul TAKA ve Dr.Serdar ÖZGÜLDÜR’ün katılımlarıyla yapılan 23.12.2002 günlü toplantısında, Raportör-Hakim İsa YEĞENOĞLU’nun davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Emin Celalettin ÖZKAN’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

            USULE İLİŞKİN İNCELEME         :

            Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, İdare Mahkemesi’nce anılan Yasa’nın 19.maddesinde öngörülen usul ve yönteme uygun biçimde başvuruda bulunulduğu anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık görülmemiş olup, esas inceleme yapılmasına oybirliği ile karar verildi.

            ESASA İLİŞKİN İNCELEME  :

            Dava, yargı kararı ile tazminle yükümlü tutulan TCDD İşletmesi tarafından, İşletmece ödenmiş olan tazminatın, davanın ihbar edildiği İçişleri Bakanlığından rücuen tahsili isteminden ibarettir.  

            Olayda, görevi esnasında teröristlerce öldürülen İşletme işçisinin mirasçıları tarafından, İşletme aleyhine tazminat davası açıldığı; davanın İçişleri Bakanlığına ihbar olunduğu; Mahkemece hükmolunan tazminatın davalı TCDD İşletmesine yüklendiği ve bu yoldaki kararın derecattan geçerek kesinleştiği anlaşılmaktadır.

Tazminat davasına bakan Mahkemece, davanın ihbar olunduğu İçişleri Bakanlığının sorumluluğunun hizmet kusuru niteliğinde olduğu nedeniyle zararın idare hukuku ilkelerine göre idari yargı yerinde saptanmasının gerekeceği yolunda bir görevsizlik kararı verilmediğine ve hükmolunan  tazminat da tamamen ödenmiş olduğuna göre, olayda ölenin mirasçıları olan davacı taraf yönünden, ortada tazminat davasında giderilmemiş bir alacak bulunduğundan sözedilemeyeceği gibi , 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b. maddesinde belirtilen "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında, zarar gören tarafından idari yargı yerinde açılacak bir idari dava yoluyla giderilmesi gereken zarar da kalmamıştır.

Tazminat davası tümüyle adli yargı yerinde çözümlendiğine ve kaybeden taraf davayı İçişleri Bakanlığına ihbar etmiş olduğuna göre, TCDD İşletmesi tarafından İçişleri Bakanlığı aleyhine açılan alacak davasının bir rücu davası olduğu tartışmasızdır.

            Nitekim, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’ nun 49. maddesinin birinci fıkrasında “ İki taraftan biri davayı kaybettiği takdirde üçüncü şahsa rücu hakkı olduğu mülâhazasında bulunursa makamına kaim olarak davayı takip veya davada üçüncü şahıs sıfatıyla kendisine iltihak etmesi lüzumunu o şahsa ihbar edebilir” denilmekte; aynı Kanun’ un 51. maddesinde de “ Üçüncü şahıs ihbar eden kimsenin makamına kaim olarak davayı takip veya davaya müdahale eylemediği halde bu hususu ihbar eden kimse davada bulunmaya mecburdur. Şu kadar ki ihbar tarihinden itibaren üçüncü şahsa karşı yalnız hilesinden veya ağır kusurundan mesuldür.” hükmüne yer verilmektedir.

            Bu hükümlerden, davayı kaybettiği takdirde üçüncü kişiye rücu hakkı olduğunu düşünen tarafın, davayı üçüncü kişiye ihbar edebileceği; kendisine dava ihbar edilen üçüncü kişi  davaya müdahale etmez ya da ihbar edenin temsilcisi gibi davayı takip etmez ise, ihbar edenin davayı takip etmekle yükümlü olduğu; ancak, ihbar eden tarafın, davayı kaybetmesi halinde üçüncü kişi aleyhine rücu davası açabileceği ve davayı kaybetmesinden dolayı üçüncü kişiye karşı yalnız hilesi ve ağır kusurunun bulunması halinde sorumlu olacağı anlaşılmaktadır.

            Buna göre, dava ihbar edilen üçüncü kişinin istekli olmaması halinde, mahkemece hakkında davaya katılması ya da müdahil sıfatı kazanması yolunda hiçbir işlem yapılamayacağı gibi, aleyhine hüküm  verilmesine de olanak bulunmamaktadır.

            Şu halde, tazminat davasında kendisine dava ihbar edilmiş olmasına karşın müdahil olmayan ve davayı takip etmeyen üçüncü kişi konumundaki İçişleri Bakanlığı aleyhine açılan rücuen alacak  davasında, davanın ihbarının hukuki sonuçları itibariyle, birinci davada aleyhine hüküm verilmiş olması koşulunun aranmayacağı açıktır.

            Öte yandan,ortada, Devlete, il özel idarelerine ve belediyelere ait akitten, haksız fiil ve haksız iktisaptan doğanlar dışındaki alacakların tahsil usulünü düzenleyen 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamına giren bir kamu alacağı da bulunmamaktadır.

            Belirtilen tüm bu hususlara göre, tam yargı davası niteliği taşımayan ve konusu bir kamu alacağı olmayan rücu davasının, Borçlar Kanunu hükümlerine göre adli yargı yerince çözümlenmesi; bu nedenle, Malatya İdare Mahkemesi’nce yapılan başvurunun kabulü ile  Ankara 22. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmektedir.

SONUÇ         : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Malatya İdare Mahkemesi’nin başvurusunun KABULÜ İLE Ankara 22. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (Hakem Sıfatıyla) 15.3.1999 gün ve E:1998/423, K:1999/21 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 23.12.2002 gününde KESİN OLARAK OYBİRLİĞİ İLE  karar verildi.