T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2021/187

KARAR NO  : 2021/268     

KARAR TR  : 03/05/2021

ÖZET: Karayolunda meydana gelen trafik kazasında uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi kapsamında ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

K A R A R

 

Davacılar      : 1-M. P.ve diğ.

Vekili             : Av. D. A.

Davalılar       : 1- İçişleri Bakanlığı

Vekili             : Av. T.K.

                        2- İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekili             : Av. M.Z.A.

                        3-Ü.İnş.San.Tic. A.Ş

Vekili             : Av. E.S.T.

 

I. DAVA KONUSU OLAY

 

1. Davacılar vekili, 03/12/2001 tarihinde saat 21:30 sıralarında İstanbul İli. Pendik İlçesi, sahil yolu Kartal, Tuzla, Pendik istikameti, Pendik İETT otobüs durakları karşısında yol çalışması nedeniyle bölünmüş yolun kapatılarak, Tuzla Pendik istikametindeki şeritten trafiğin verildiğini,havanın yağışlı olması nedeniyle yol zemininin ıslak olduğunu, bu sırada B. P.'un sevk ve idaresindeki 34 ... 6378 plakalı araç ile M. A.Ş.'in sevk ve idaresindeki 34 ... 5806 plakalı aracın Tuzla istikametine seyir halindeyken, Büyükşehir Belediyesi Alt Yapı Koordinasyon Müdürlüğü tarafından Ü.nşaat San. ve Tic. A.Ş.'ye yaptırılan dere ıslah çalışması nedeniyle açılan çukura, 200 metre geriden yapılan yol kapama işaret ve işaretleme levhalarını aşarak düştüklerini, bunun sonucunda her iki sürücünün de vefat ettiğini, olayda davalıların kusur ve sorumluluğunun bulunduğunu ifade ederek; fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, toplam 69.000 TL maddi ve manevi tazminatın faizi ile birlikte davalılardan tahsili istemiyle 14/01/2002 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

 

Davacılar vekili davasını 22/07/2011 tarihi itibariyle ıslah etmiştir.

 

II. UYUŞMAZLIĞA İLİŞKİN BAŞVURU SÜRECİ

 

A. Adli Yargıda

 

2. Pendik 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29/11/2011 tarihli ve E.2002/51, K.2011/741 sayılı dosyasında, uyuşmazlığın esası incelenerek davanın İçişleri Bakanlığı yönünden reddine, manevi tazminat davasının kısmen kabulüne,maddi tazminat davasının kabulüne karar verilmiş, temyiz yoluna başvurulması üzerine; Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 19/04/2012 tarihli ve E.2012/4440, K.2012/6920 sayılı dosyasında, davalı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının kamu kurumu olduğu, İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesi gereğince idareye karşı, idari yargı yerinde tam yargı davası açılması gerektiği ve Mahkemece, yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esasının çözümlenmesinin usul ve yasaya mutlak aykırılık oluşturduğu gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

 

3. İstanbul Anadolu 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 05/04/2013 tarihli ve E.2012/701, K.2013/226 sayılı dosyasında, bozma kararına direnilmiş; davalı İçişleri Bakanlığı yönünden karar kesinleştiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına, manevi tazminat davasının kısmen kabulüne, maddi tazminat davasının kabulüne karar verilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

 

"Dava, haksız fiil nedeniyle tazminat isteminden ibarettir.

Davanın yasal dayanağı 818 s. BK.nun 41. ve 47. maddeleridir.

Dosya tarafların kusur durumlarının tespiti amacıyla bilirkişi kuruluna sunulmuş, bilirkişi kurulu sundukları 29.11.2010 tarihli raporlarında; olaylar ayrı ayrı değerlendirilerek, her bir olaya göre davalı Ünivar şirketinin 4/8 oranında kusurlu olduklarını bildirmiştir. Ceza yargılaması sonucu verilen karardaki kusur oranı da bu yönde olup, ceza dosyasında alınan Adli Tıp Kurumu raporu da bu şekildedir. Böylece bilirkişi raporunun olaylara, dosya kapsamına ve yasal mevzuata uygun olduğu kanaatine varılmıştır.

Bu şekli ile BK.nun 41 ve 55. maddelerinde düzenlenen sorumluluk ilkeleri çerçevesinde alt işveren(taşeron) davalı Ünivar şirketi ile üst işveren olan davalı İBB'nin sorumluluğu söz konusudur. Çünkü işi yaparken gerekli güvenlik önlemlerini almayan ve bu nedenle her bir olayda 4/8 oranında kusurlu olan alt işveren Ünivar şirketi ile sözleşme gereği alt yükleniciye emir ve talimat verme, yapılan işi kontrol ve denetleme yetkileri bulunan üst işveren İBB, alt işverenin verdiği zarardan BK.nun 51/2 ve 55. maddeleri gereği müteselsil sorumludurlar.

Karar, "Davalı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın kamu kurumu niteliğinde olduğu; davaya konu yol yapım çalışmasının, bakım ve korunmasının da görevleri arasında bulunduğu açıktır. Diğer yandan, bir kamu kurumu tarafından kamu yasaları uyarınca yapılmış olan tesislere bakma ve o tesisleri kullanma yükümlülüğü yine kamu yasalarından doğan bir yükümlülüktür. O halde, anılan nitelikteki bir kamu tesisinin gerek yapılmasındaki, gerekse kullanılması veya korunmasındaki kusurdan doğan zararlar; idari karar ve eylemlerden doğan zararlar niteliğinde bulunduğundan ödetilmesi istekleri 11.2.1959 günlü ve 17/15 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın II. bendi hükmünce tam yargı davasının konusunu oluştururlar. Bu nitelikteki davaların ise idari yargı yerinde açılması gerekir." gerekçesi ile bozulmuştur.

Davalı İBB'nin kamu hizmeti gördüğü, bu hizmetin görülmesi esnasında verilen zararın hizmet kusurundan doğması halinde idari yargı yerinin görevli olduğu açık olmakla birlikte, işi istisna sözleşmesi ile özel hukuk kişisine yaptırdığı, zararın bu işin alt işveren tarafından yapılması sırasında meydana geldiği, alt işveren yönünden adli yargı yerinin görevli olduğu ve davalı Ü. ile İBB arasında imzalanan getirtilen ihale sözleşmesine göre, tarafların aralarında çıkabilecek uyuşmazlıklarda adli yargı yerinin görevli olduğunu kararlaştırdıkları hususları dikkate alındığında idari yargı yerinin görevli olmadığı kanaatine varılmıştır.

Ayrıca bozma ilamı Anayasanın 36. maddesinde düzenlenen 'hak arama hürriyetine' ve 10.3.1954 tarihli 6366 Sayılı Kanun ile onaylanan ve Anayasanın 90/son maddesi gereği kanun hükmünde olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi(AİHS)'nin 6. maddesinde düzenlenen 'adil yargılanma hakkına’ aykırılık teşkil eder. Çünkü olay 03.12.2001 tarihinde gerçekleşmiş, dava 14.1.2002 tarihinde açılmış, ilk karar 29.11.2011 tarihinde verilmiştir. Aradan 10 yıldan fazla bir süre geçtikten sonra kişiden idari yargıda yeniden dava açmasını istemenin adil olmadığı, davaların ‘makül süre içerisinde bitirilmesi' ilkesine aykırı olduğu açıktır. "

 

4. Bu karara karşı temyiz isteminde bulunulması üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27/06/2018 tarihli ve E.2017/4-1382, K.2018/1252 sayılı dosyasında, davalı Ü. İnşaat San. ve Tic. A.Ş. vekilinin temyiz isteminin hukuki yarar yokluğundan reddine, davalı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekilinin temyiz itirazların kabulü ile direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

 

"Somut olayda; davalı Belediye Başkanlığının yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu proje çerçevesinde yol çalışması yaptığından ve yol çalışması sırasında yeterli önlemlerin alınmadığı gibi uyarı işaret ve levhalarının eksik konulmasından zararın doğduğu ileri sürüldüğünden, dava, hizmet kusuruna dayanmakta olup, tam yargı davası niteliğindedir. Böyle bir uyuşmazlığın ise idari yargı yerinde çözümlenmesi gerekir.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bazı üyelerce, davalı idarenin söz konusu işi taşeron bir firmaya yaptırdığı ve davaya konu zararın taşeron firma tarafından meydana getirildiğinden, Borçlar Kanunu’nun adam çalıştıranın sorumluluğu ilkelerine göre, eldeki uyuşmazlığın çözüm yerinin adli yargı olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

Yukarıda belirtilen maddî ve yasal olgular dikkate alındığında; mahkemece Büyükşehir Belediye Başkanlığı yönünden davanın yargı yolu bakımından reddine karar verilmesi gerekirken esasının incelenmesi doğru değildir.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır."

 

5. Bu karara karşı karar düzeltme isteminde bulunulması üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30/04/2019 tarihli ve E.2018/4-1036, K.2019/493 sayılı dosyasında, karar düzeltme isteminin reddine kesin olarak karar verilmiştir.

 

6. İstanbul Anadolu 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 04/10/2019 tarihli ve E.2019/266, K.2019/302 sayılı dosyasında, bozma ilamına uyularak davaya bakma görevinin idari yargıda olduğu gerekçesiyle, davanın görev yönünden reddine karar verilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

 

"Dava, haksız fiil nedeniyle tazminat istemine ilişkindir.

Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda davanın İçişleri Bakanlığı yönünden reddine, davalı İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Ü. İnş. ve San. Tic. A.Ş. yönünden kısmen kabulüne dair karar verildiği verilen bu kararın temyiz edilmesi sonucu Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 19.04.2012 gün ve 2012/4440 E., 2012/6920 K. sayılı kararı ile bozulduğu görülmüştür.

Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 19.04.2012 gün ve 2012/4440 E., 2012/6920 K. Sayılı bozma ilamında "...tazminat istemine konu olayın, kamu hizmetinin görüldüğü bir sırada ve hizmet ile ilgili bulunduğu kabul edilmelidir. İdare’nin hizmet kusuru niteliğindeki eylemi sonucu meydana gelen zararlardan dolayı; İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 2/1-b maddesi gereğince İdare’ye karşı, idari yargı yerinde tam yargı davası açılması gerekir. Mahkemece, yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esasının çözümlenmesi; usul ve yasaya mutlak aykırılık oluşturup, bozmayı gerektirmiştir..." denildiği görülmüştür.

Mahkememizce Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 19.04.2012 gün ve 2012/4440 E., 2012/6920 K. Sayılı bozma ilamına karşı direnme kararı verilmiş ve Mahkememizin ilk kararına direnildiği görülmüştür.

Direnme kararı üzerine Yargıtay Genel Kurulu 27.06.2018 tarihli ve 2017/4-1382 E., 2018/1252 K. sayılı kararında "...Somut olayda; davalı Belediye Başkanlığının yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu proje çerçevesinde yol çalışması yaptığından ve yol çalışması sırasında yeterli önlemlerin alınmadığı gibi uyarı işaret ve levhalarının eksik konulmasından zararın doğduğu ileri sürüldüğünden, dava, hizmet kusuruna dayanmakta olup, tam yargı davası niteliğindedir. Böyle bir uyuşmazlığın ise idari yargı yerinde çözümlenmesi gerekir...." denilerek Mahkememiz kararının bozulduğu ve görevli Mahkemenin idare mahkemesi olduğuna karar verildiği görülmüştür.

Bu itibarla; Yargıtay Hukuk Genel kurulunun bozma ilamı doğrultusunda davaya konu taleplerin idari yargıda çözümlenmesi gereken talepler olduğu anlaşıldığından davanın görev yönünden reddine..."

 

7. Bu karara karşı temyiz isteminde bulunulması üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 25/06/2020 tarihli ve E.2020/1924, K.2020/2313 sayılı dosyasında, Mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi olanağı bulunmadığı gerekçesiyle, tarafların yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün onanmasına karar verilmiş; kararın düzeltilmesi istemi de aynı Dairenin 27/01/2021tarihli ve E.2020/3184, K.2021/259 sayılı dosyasında reddedilmiş ve görevsizlik kararı kesinleşmiştir.

 

8. Davacı vekili bu kez, aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

 

B. İdari Yargıda

 

9. İstanbul 10. İdare Mahkemesinin 03/03/2021 tarihli ve E.2021/300 sayılı dosyasında, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 1., 2., 10., 19/01/2011 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanun'un 14. maddesiyle değişik 110. maddesi hükmüne yer verildikten sonra; görevli merciin belirlenmesi için dosyanın uyuşmazlık mahkemesi'ne gönderilmesine, davanın incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesi kararı gelinceye kadar ertelenmesine karar verilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

 

“Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde, 2918 sayılı kanun kapsamındaki sorumluluk çerçevesinde meydana geldiği anlaşılan zararların tazmini istemiyle açılan davanın adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır."

 

III. İLGİLİ HUKUK

 

A. Mevzuat

 

10. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 1. maddesinde, Kanun'un amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanun'un trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiştir.

 

11. 2918 sayılı Kanun'un 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu ifade edilmiştir.

 

12. 2918 sayılı Kanun'un “Karayolu trafik güvenliği” başlıklı 13.maddesinde de, karayolunun yapımı, bakımı, işletilmesi ile görevli ve sorumlu bütün kuruluşların, karayolu yapısını, trafik güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmakla yükümlü oldukları belirtilmiştir.

 

13. 2918 sayılı Kanun'un 19/01/2011 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanun'un 14. maddesiyle değişik 110. maddesi şöyledir:

 

“İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”

 

14. 2918 sayılı Kanun'un Geçici 21. maddesi şöyledir:

 

“Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz”

 

B. Yargı Kararları

 

15. Anayasa Mahkemesinin 26/12/2013 tarihli ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı (R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147) kararının ilgili kısmı şöyledir:

 

“… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

 

A. İlk İnceleme

 

16. Uyuşmazlık Mahkemesinin Celal Mümtaz AKINCI’nın başkanlığında, Üyeler Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 03/05/2021 tarihli toplantısında; dosya üzerinde 2247 sayılı Kanun'un 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, İdare Mahkemesince, Kanun'un 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

 

B. Esasın İncelenmesi

 

17. Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ileRaportör-Hakim Mevlüt DÖNERTAŞ'ın sözlü açıklamaları ve dosyadaki belgeler okunduktan, ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

 

18. Dava, karayolunda meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle oluştuğu ileri sürülen maddi ve manevi zararların, davalı idarece tazmin edilmesi istemiyle açılmıştır.

 

19. 2918 sayılı Kanun'un 110. maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2. Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, 15.paragrafta belirtilen gerekçesi ile anılan kuralı Anayasa'ya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir.

 

20. Anayasa’nın 158. maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesinin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, kanun koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanun'un 110. maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158. maddesi uyarınca, başta Uyuşmazlık Mahkemesi olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

 

21. Bu durumda, 2918 sayılı Kanun'un 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesinin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanun'un, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

22. Yukarıda belirtilen hususlar göz önünde bulundurularak; İstanbul 10. İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile İstanbul Anadolu4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 04/10/2019 tarihli ve E.2019/266, K.2019/302 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

V. HÜKÜM

 

Açıklanan gerekçelerle;

 

A. Davanın çözümünde ADLİ YARGININ GÖREVLİ OLDUĞUNA,

 

B. İstanbul 10. İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile İstanbul Anadolu4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 04/10/2019 tarihli ve E.2019/266, K.2019/302 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA,

 

03/05/2021 tarihinde, Üye Ahmet ARSLAN'ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

Başkan

Celal Mümtaz

AKINCI

Üye

Şükrü

BOZER

Üye

Mehmet

AKSU

Üye

Birol

SONER

 

 

 

 

 

Üye

Aydemir

TUNÇ

Üye

Nurdane

TOPUZ

Üye

Ahmet

ARSLAN

 

 

 

 

 

 

 

K A R Ş IO Y

 

İdarenin kendi kuruluş kanununda belirlenen ve 2918 sayılı Kanun'da tekrarlanan görevlerinden, yani; yol yapım, bakım, işletme, trafik güvenliğini sağlama şeklinde yürütülen kamu hizmetlerinden kaynaklanan hukuki sorumluluğunun idare hukuku ilke ve kurallarına göre belirlenmesi; uyuşmazlığın, özel hukuktaki araç işletenin hukuki sorumluluğundan değil, davalı idare tarafından görevlerinin tam ve eksiksiz yerine getirilmediği, dolayısıyla yürütülen hizmetlerin kusurlu işletildiği, meydana gelen zararda hizmet kusuru bulunduğu iddiasından kaynaklanması karşısında uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görevinde bulunduğu sonucuna ulaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde adli yargıyı görevli kabul eden çoğunluğun kararına katılmıyorum. 03/05/2021

 

 

 

                                                       ÜYE

                                                  Ahmet ARSLAN