T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS NO     : 2018 / 398

          KARAR NO : 2018 / 394

          KARAR TR : 25.6.2018

ÖZET : Sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini  ödeyen sigorta şirketinin, zararın idarece giderilmesi istemiyle açtığı davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

  

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı      : E. Sigorta A.Ş.

Vekili          : Av. E.U.

Davalı          : Üsküdar Belediye Başkanlığı

Vekili           : Av. A.B.

 

O L A Y       : Davacı vekili dilekçesinde; müvekkili şirkete sigortalı 34 D... plaka sayılı aracın, 27.12.2014 tarihinde saat 12.17de Üsküdar Güzide sokağı üzeri no:26 önünde, sürücüsünün sevk ve idaresindeyken Karayolları Trafik Kanunu gereğince bakımı ve onarımı davalıya ait yolda bulunan çukura sol iki teker kısmı ile düşmesi neticesinde maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini; maddi hasarlı trafik kazası tespit tutanağına göre, kazanın oluşumunda sürücünün kusurunun bulunmadığı, yolun yapımı, bakımı ve onarımından sorumlu kuruluş olan davalı belediyenin asli kusurlu olduğunun tespit edildiğini; sigortalı araçta meydana gelen 3.344,80 TL'lik hasar miktarının  müvekkili şirket  tarafından karşılandığını; ödenen tazminatın, olayda kusuru bulunan davalı İdareden kusuru, oranında rücuen tahsili talepli başvurularının reddedildiğini; davalı belediyenin, yapım ve bakımından sorumlu olduğu yolu trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmadığını, trafik ışıklı işareti, işaret levhaları ve yer işaretlemelerini yapmadığını,  yol üzerinde gerekli tedbirleri almayarak kazanın meydana gelmesine kusuruyla sebebiyet verdiğini; meydana gelen hasar neticesinde sigortalısına tazminat ödeyen müvekkili şirketin, TTK 1472 maddesine, göre Ödediği tazminat tutarında sigortalısının talep ve dava haklarına kanunen halef olduğunu ifade ederek; fazlaya dair talep ve hakları saklı kalmak kaydı  ile 3,344,80,- T.L tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı belediyeden tahsiline karar  verilmesi istemiyle 25.11.2015 tarihinde  adli yargı yerinde dava açmıştır.

İstanbul Anadolu 6.Asliye Hukuk Mahkemesi; 24.1.2017 gün ve E:2015/430, K:2017/13 sayı ile uyuşmazlığın esasını inceleyerek davanın kabulüne karar vermiş, bu karara karşı istinaf yoluna başvurulmuştur.

İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 9.HUKUK DAİRESİ; 9.2.2018 gün ve E:2017/889, K:2018/162 sayı ile “(…) Dava, hizmet kusuruna dayanılarak, davalı belediye aleyhine yöneltilen rücuen tazminat istemine ilişkindir.

Uyuşmazlığa hangi yargı kolunda bakılacağı hususu, dava şartlarından olup, mahkemece re'sen dikkate alınması gereklidir. Kamu hizmeti görmekle yükümlü olan Üsküdar Belediye Başkanlığı, kamu hizmeti sırasında verdiği zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi değildir. Hizmet kusurundan dolayı açılan davaların İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun'un 2. maddesi uyarınca tam yargı davası olarak ikame edilmesi gerekmektedir. Görev kuralları, kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden dikkate alınması zorunludur. Esasen 2918 sayılı KTK'nun hukuki sorumluluğa ilişkin 85. ve devamı maddelerinde, araç işletenin sorumluluğu düzenlenmiş olup, idarenin hizmet kusurundan kaynaklanan sorumluluğu bu yasa kapsamı dışında tutulmuştur.

Davacı tarafça, davalı Belediye Başkanlığı'nın yapım ve bakımından sorumlu olduğu yolu, trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmadığı, trafik ışıklı işareti, işaret levhaları ve yer işaretlemeleri yapmadığı, yol üzerinde gerekli tedbirleri almayarak, kazanın meydana gelmesine kusura ile sebebiyet verdiği iddia edilerek, davalıya husumet yöneltilmiş olduğundan, belediyenin hizmet kusuru iddiasına dayalı olarak açılan davada, İlk Derece Mahkemesince, davanın HMK 114/1-b maddesi gereğince yargı yolu caiz olmadığından, HMK 115/2. maddesi gereğince, dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken, davanın esastan karara bağlanması doğru görülmemiştir.

Her ne kadar yargı yolu hususu, istinaf sebebi yapılmamış ise de, uyuşmazlığa hangi yargı kolunda bakılacağı, dava şartlarından olup, kamu düzenine ilişkin bulunduğundan, Dairemizce, HMK'nın 355. Maddesi uyarınca res'en incelenmiştir.

Bu nedenle, İstanbul Anadolu 6. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2015/430 E. - 2017/13 K. Sayılı kararının HMK'nın 353/1 (a)4. Maddesi uyarınca kaldırılarak, yeniden yargılama yapılması gerekmediğinden, HMK'nın 353/l(b)2. Maddesi uyarınca, yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-İstanbul Anadolu 6. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2015/430 E. - 2017/13 K. Sayılı kararının HMK'nın 353/l(a)4. Maddesi uyarınca kaldırılarak, HMK'nın 353/l(b)2. Maddesi uyarınca YENİDEN HÜKÜM KURULMASINA,

2-HMK'nın 114/1-b maddesi gereğince, yargı yolu caiz olmadığından, davanın, HMK'nın 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,

4-Davaya bakmaya İdari Yargı'nın görevli olduğuna…” kesin olarak karar vermiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.  

İSTANBUL 10.İDARE MAHKEMESİ; 30.4.2018 gün ve E:2018/807 sayı ile “(…) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1.maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiştir. Aynı Kanunun 110.maddesinde," İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir.” hükmüne yer verilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacı şirket nezdinde kasko sigorta poliçesi ile sigortalı, işleteni Ali Şenel olan 34 D... plakalı aracın seyir halinde iken yolda bulunan çukura sol iki tekerin düşmesi sonucu oluşan 3.344,80TL zararın ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tazmini istemiyle İstanbul Anadolu 6.Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davada, Mahkemece verilen 24/01/2017 tarih, E:2015/430, K:2017/13 sayılı kararın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9.Hukuk Dairesince 09/02/2018 tarih, E:2017/889, K:2018/163 sayılı karar ile kesin olmak üzere davaya bakmaya İdari Yargı’nın görevli olduğuna karar verilmesi üzerine Mahkememiz nezdinde bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlık konusu olayda, maddi hasarın yolda seyir halinde iken meydana geldiği. 2918 sayılı Yasanın 110. Maddesinde açıkça belirtildiği üzere 2918 sayılı Kanundan doğan sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğinin hükme bağlandığı, bu nedenle trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Benzer uyuşmazlıkta, Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 14.7.2014 tarih ve E:2014/720. K:2014/775 sayılı kararında adli yargının görevli olduğu hükmü bulunmaktadır.

Açıklanan nedenlerle; İstanbul Anadolu 6.Asliye Hukuk Mahkemesinin E:2015/430 sayılı dosyanın gönderilmesinin istenilmesine, görev uyuşmazlığı çıkarılması için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine, uyuşmazlığın incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesi'nce karar verilmesine kadar ertelenmesine…” karar vermiş;  Mahkemece 16.5.2018 tarihli üst yazıyla gönderilen dosya 28.5.2018 tarihinde Mahkememiz kayıtlarına girmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Ahmet Tevfik ERGİNBAY, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Birgül KURT’un katılımlarıyla yapılan 25.06.2018 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyasının örneği ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, karayolunda meydana gelen trafik kazasında sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararının davalı idarece giderilmesi isteminden ibaret bulunan bir rücuen tazminat davasıdır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden;  davacı şirket tarafından sigortalı  34 D... plaka sayılı aracın, 27.12.2014 tarihinde saat 12.17’de Üsküdar Güzide sokağı üzeri no:26 önünde, sürücüsünün sevk ve idaresinde, yolda bulunan çukura sol iki teker kısmı ile düşmesi neticesinde maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği; sigortalı araçta meydana gelen 3.344,80 TL'lik hasar miktarının  davacı şirket tarafından karşılandığı; davalı belediyenin, yapım ve bakımından sorumlu olduğu yolu trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmadığı, trafik ışıklı işareti, işaret levhaları ve yer işaretlemelerini yapmadığı,  yol üzerinde gerekli tedbirleri almayarak kazanın meydana gelmesine kusuruyla sebebiyet verdiği iddia edilerek, ödenen 3,344,80,- T.L.nin, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı belediyeden rücuen tazmini istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, İstanbul 10.İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9.Hukuk Dairesinin, 9.2.2018 gün ve E:2017/889, K:2018/162 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

S O N U Ç  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul 10.İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9.Hukuk Dairesinin, 9.2.2018 gün ve E:2017/889, K:2018/162 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 25.06.2018 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

Üye

Şükrü

BOZER

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKSU

 

Üye

Ahmet Tevfik

ERGİNBAY

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

 

Üye

Aydemir

TUNÇ

 

Üye

Birgül

KURT