Hukuk Bölümü         2010/23 E.  ,  2010/145 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

            Davacı           : A.A.

            Davalı            : T.TA.Ş.

            Vekili              : Av. M.D.K. 

            O L A Y : Davacı dava dilekçesinde, Mardin İl Telekom Müdürlüğü emrinde çalışmakta iken Türk Telekom A.Ş.'nin özelleştirilmesi nedeniyle 4046 sayılı Yasa’nın 22. maddesi gereğince İstanbul Valiliği'ne teknisyen yardımcısı olarak atandığını, Türk Telekom A.Ş.’ye 4.2.2009 tarihli dilekçe ile, Devlet memurlarına yapılan zamlar ile enflasyon farkları, denge tazminatı, 2006 yılının ilk yarısı ücretlerine % 2.32 oranındaki artış ve 40+40 TL ek ödemenin de ilave edilerek maaş tutarının yeniden hesaplanması ve ödeme yapılması isteminde bulunduğunu, ancak isteğinin reddedildiğini, tarafına verilen cevabın hukuka aykırı olduğunu, isteğinin kabul edilmesi gerektiğini, mağduriyetinin söz konusu olduğunu, bu haklarını kanun gereği talep ettiğini, davalı idarenin yasal hakkı olan alacaklarını ödememekte haksız bir tasarrufta bulunduğunu ileri sürerek idarenin red kararının iptaline ve yasal haklarının idare tarafından ödenmesine, 2006 yılının ilk yarısından geçerli olan % 2.32 enflasyon farkı ile 40+40 TL denge tazminatının net maaşına ilave edilerek ödenmesine karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı vekilince, dava dilekçesinin 22.4.2009 tarihinde tebliği üzerine verilen 25.5.2009 havale tarihli savunma dilekçesinde, davanın adli yargıda görülmesi gerektiği ileri sürülerek görev itirazında bulunulmuştur.

            İSTANBUL 1. İDARE MAHKEMESİ; 11.6.2009 gün ve E:2009/467 sayı ile, davacı A.A. tarafından 4046 sayılı Yasa’nın 22. maddesi uyarınca İstanbul Valiliği'ne atanması üzerine düzenlenen maaş nakil ilmuhaberinin net ücret bölümüne eksik yazılan 80 TL’nin, ilişik kesme tarihine kadar geçen süre içinde Devlet memurlarına yapılan zamlar ve enflasyon farklarının eklenmesi isteminin reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle T.TA.Ş.’ye karşı açılan davada, davalı T.TA.Ş. vekili tarafından 25.5.2009 günlü dilekçeyle görev itirazında bulunulduğu anlaşılmış olmakla dosyanın bu yönüyle incelendiği, 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun’un 5. maddesinde, iptal davalarını çözümlemenin idare mahkemelerinin görevleri arasında sayıldığı, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 4577 sayılı Kanun’la yeniden düzenlenen 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde ise, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için kişisel menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacak iptal davalarının idari dava türleri arasında olduğunun belirtildiği, 406 sayılı Yasa’nın değişik 1. maddesinin 7. fıkrasında, “Türk Telekom, bu kanun ve  özel kanun hükümlerine tabi bir anonim şirkettir. Bu kanun hükümleri saklı kalmak üzere kamu iktisadi teşebbüsleri de dahil, sermayesinin yarısından fazlası kamuya ait olan kamu kurum, kuruluş ve ortaklıklarına uygulanan mevzuat Türk Telekom'a uygulanmaz” hükmüne yer verilerek Türk Telekom'a özgü farklı bir statü oluşturulduğu, aynı Yasanın 4673 sayılı Yasa’yla değişik Ek 22. maddesinin işlemin tesis tarihi itibariyle yürürlükte olan şeklinde, personelin iş mevzuatı uyarınca istihdam edileceği, iş mevzuatına göre istihdam edilenlere ilişkin kayıt ve şartların yönetim kurulunca belirleneceğinin hükme bağlandığı, diğer yandan, anılan 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu'nun değişik ek 29. maddesinde, davacının durumunda kurumunda daha önce statü hukuku kapsamında çalışmakta iken iş hukuku kapsamında çalışmaya devam edenlerin 4046 sayılı Yasa’nın 22. maddesi uyarınca başka kamu kurumlarının kadrolarına nakledilmelerinin yöntem ve koşullarının düzenlendiği, dava dosyasının incelenmesinden, davacının statü hukuku kapsamında sözleşmeli personel olarak T.TA.Ş.’nde görev yapmakta iken İstanbul Valiliği emrine atamasının yapıldığı, 5473 sayılı Yasa uyarınca kendisine ödenmesi gereken ödemelerin yapılmaması üzerine davalı idareye maaş nakil ilmuhaberinin yeniden düzenlenmesi suretiyle 5473 sayılı Yasa kapsamında yapılan ödemelerin kendisine de ödenmesinin sağlanması istemiyle başvurduğu, başvurusunun reddi üzerine de bakılmakta olan davanın açıldığının anlaşıldığı, bu durumda, davalı idare her ne kadar özel hukuk tüzel kişisi statüsünde bulunuyor ise de, davacının yönetim hukuku alanında idarelerin tek yanlı işlemleri ile yine statü hukuku kapsamında kamu görevlisi olarak bir başka kuruma naklen atanması sırasında düzenlenen ve davacının hukukunu etkilediği açık olan maaş nakil ilmuhaberinin yeniden düzenlenmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemi ile açılan davanın görülmesi ve çözümlenmesinde idari yargı yerlerinin görevli bulunduğu, bu nedenlerle; davalı T.TA.Ş. vekilinin görev itirazının reddine, uyuşmazlığın görülmesi ve çözümlenmesinde yönetsel yargı yerlerinin görevliliğine karar vermiştir.

Davalı vekilinin olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması yolundaki dilekçesi üzerine dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmiştir.

            YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; Davacı tarafından davalı idare aleyhine açılan iptal davasında, davalı idarenin görev itirazında bulunduğu, bu itirazın reddedilmesi üzerine davalı idare tarafından olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması talebinde bulunulması nedeniyle dosyanın Başsavcılıklarına gönderildiğinin anlaşıldığı, davacının, 4046 sayılı Yasa’nın 22. maddesi gereğince İstanbul Valiliği’ne atanması sırasında düzenlenen maaş nakil bildiriminin net ücret bölümüne eksik yazılan 80 Liranın ve ilişik kesme tarihine kadar geçen süre içinde Devlet memurlarına yapılan zamlar ile enflasyon farklarının eklenmesi isteminin reddine ilişkin işlemin iptali talebiyle davalı idare aleyhine idari yargı yerinde açtığı iptal davasında, davalı idarenin görev itirazında bulunduğunun görüldüğü, telekomünikasyon şebekeleri üzerinden sunulan ulusal ve uluslararası ses iletimini ihtiva eden telefon hizmetlerini 31.12.2003 tarihine kadar “tekel” olarak yürütmekle görevli kılınan ve çoğunluk hisseleri kamuya ait bulunan Türk Telekom'un, tekel kapsamında kamu hizmeti yürüten, ancak kuruluş yasasındaki son düzenlemeler ile kendine özgü statüye sahip olan ve sermayesindeki kamu payı %50'nin altına düşünceye kadar kamu kuruluşu niteliğini taşıyan bir kuruluş olduğu, özelleştirme kapsamında bulunan T.TA.Ş.'deki tamamı Hazineye ait bulunan hisselerden % 55'inin, Bakanlar Kurulu'nun 25.7.2005 tarih ve 2005/9146 sayılı “T.TAnonim Şirketi (Türk Telekom)'nin % 55 oranındaki Hissesinin Blok Olarak Satışına İlişkin Nihai Devir İşlemlerine Dair Kararın Yürürlüğe Konulması Hakkında Karar"ı uyarınca, 14.11.2005 tarihli Hisse Satış Sözleşmesi ile Ojer Telekomünikasyon A.Ş.'ne satıldığı, Anayasa'nın 128. maddesinde, “Devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür” hükmünün yer aldığı, 406 sayılı Yasa'nın Ek 29. maddesinin 3.7.2005 tarih ve 5398 sayılı Kanun’la değişik birinci fıkrasında, “Türk Telekom hisselerinin devri sonucu kamu payının yüzde ellinin altına düşmesi durumunda; Türk Telekomda ek 22 nci maddenin (a) bendinin bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri uyarınca belirlenen asli ve sürekli görevlerde çalışmakta olanlar ile 22.1.1990 tarihli ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi olarak kadrolu veya sözleşmeli personel statüsünde çalışanlar ve kapsam dışı personel, kamu görevlerinden yüzseksen gün aylıksız izinli sayılır. Bu personel belirtilen süre içinde Türk Telekomda çalışmaya devam eder ve hisse devir tarihinden nakli için Devlet Personel Başkanlığına bildirildikleri tarihe kadarki aylık ücret, harcırah, sağlık giderleri, cenaze giderleri ve ölüm yardımı ile diğer mali ve özlük hakları Türk Telekom tarafından karşılanır...” hükmünün yer aldığı, bu duruma göre, davalı Türk Telekom hisselerinin devrinin fiilen gerçekleştiği tarihten sonra davacıyla davalı Şirket arasındaki uyuşmazlık, bir özel hukuk ilişkisi niteliğini taşıdığından; davacının aylık nakil bildiriminin net ücret bölümüne eksik yazılan 80 Liranın, ilişik kesme tarihine kadar geçen süre içinde Devlet memurlarına yapılan zamlar ve enflasyon farklarının eklenmesi isteminin reddine ilişkin işlemin, Kurumun yetkili organı tarafından tesis edilmiş bir özel hukuk işlemi olduğu, öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinin değişik 1 numaralı bendinde: “a) (Değişik: 8.6.2000-4577/5md) İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c) (Değişik: 18.12.1999-4492/6 md.) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar” idari dava türleri olarak sayılmış olup, kural olarak, idari yargıda ancak Devlete ve kamu tüzel kişilerine karşı açılan davalara bakılabileceği, dolayısıyla, işlemin tesis edildiği tarihte davalı mevkiinde kamu kuruluşu niteliği taşımayan T.TA.Ş.'nin davalı olması karşısında, ortada idari yargı yetkisi kapsamında açılmış bir idari dava bulunduğundan söz etmenin olanaksız olduğu, belirtilen tüm bu hususlara göre, daha önce davalı şirkette görev yapmış olan davacının isteminin özelleştirilen kuruluş tarafından reddedilmesi üzerine açılan davanın, özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli bulunduğu, bu nedenlerle 2247 sayılı Kanun'un 10. maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına, dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığı’na gönderilmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE : Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mustafa KICALIOĞLU, Mahmut BİLGEN, Habibe ÜNAL, Sıddık YILDIZ, Muhittin KARATOPRAK ve Sedat ÇELENLİOĞLU’nun katılımlarıyla yapılan 5.7.2010 günlü toplantısında; Raportör-Hakim Nurdane TOPUZ’un 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA’nın başvurunun reddi gerektiğine ilişkin sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre:

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 10. maddesinde, “Görev uyuşmazlığı çıkarma; adli, idari ve askeri bir yargı merciinde açılmış olan davada ileri sürülen görev itirazının reddi üzerine ilgili Başsavcı veya Başkanunsözcüsü tarafından görev konusunun incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesinden istenmesidir.

Yetkili Başsavcı veya Başkanunsözcüsünün Uyuşmazlık Mahkemesinden istekte bulunabilmesi için, görev itirazının, hukuk mahkemelerinde en geç birinci oturumda, ceza mahkemelerinde delillerin ikamesine başlamadan önce; idari yargı yerlerinde de dilekçe ve savunma evresi tamamlanmadan yapılmış olması ve yargı yerlerinin de kendilerinin görevli olduklarına karar vermiş bulunmaları şarttır.

Görev itirazının yargı merciince yerinde görülerek görevsizlik kararı verilmesi halinde, görev konusunun Uyuşmazlık Mahkemesince incelenebilmesi, temyizen bu kararın bozulmuş ve yargı merciince de bozmaya uyularak görevli olduğuna karar verilmiş bulunmasına bağlıdır.

Uyuşmazlık çıkarma isteminde bulunmaya yetkili makam; reddedilen görevsizlik itirazı adli yargı yararına ileri sürülmüş ise Cumhuriyet Başsavcısı, idari yargı yararına ileri sürülmüş ise Danıştay Başkanunsözcüsü, askeri ceza yargısı yararına ileri sürülmüş ise Askeri Yargıtay Başsavcısı, Askeri İdari Yargı yararına ileri sürülmüş ise bu mahkemenin Başkanunsözcüsüdür.

Görev itirazının reddine ilişkin karara karşı itiraz yolunun açık bulunduğu ceza davalarında ret kararı kesinleşmeden uyuşmazlık çıkarma istenemez” denilmiş; 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmiştir.

            Öte yandan; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun  “Tebligat ve cevap verme” başlıklı 16. maddesinde, “1. Dava dilekçelerinin ve eklerinin birer örneği davalıya, davalının vereceği savunma davacıya tebliğ olunur.

2. Davacının ikinci dilekçesi davalıya, davalının vereceği ikinci savunma da davacıya tebliğ edilir. Buna karşı davacı cevap veremez. Ancak, davalının ikinci savunmasında, davacının cevaplandırmasını gerektiren hususlar bulunduğu, davanın görülmesi sırasında anlaşılırsa, davacıya cevap vermesi için bir süre verilir.

3. Taraflar, yapılacak tebliğlere karşı, tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde cevap verebilirler. Bu süre, ancak haklı sebeplerin bulunması halinde, taraflardan birinin isteği üzerine görevli mahkeme kararı ile otuz günü geçmemek ve bir defaya mahsus olmak üzere uzatılabilir. Sürenin geçmesinden sonra yapılan uzatma talepleri kabul edilmez.

4. Taraflar, sürenin geçmesinden sonra verecekleri savunmalara veya ikinci dilekçelere dayanarak hak iddia edemezler.

5. (Değişik: 10/6/1994 - 4001/8 md.) Davalara ilişkin işlem dosyalarının aslı veya onaylı örneği idarenin savunması ile birlikte, Danıştay veya ilgili mahkeme başkanlığına gönderilir” denilmiştir.

            Dosyanın incelenmesinden, İstanbul 1. İdare Mahkemesi’nde görülmekte olan davada, davalı vekilince, dava dilekçesinin 22.4.2009 tarihinde tebliği üzerine 23.4.2009 tarihinde başlayan otuz günlük cevap verme süresi 22.5.2009(Cuma) tarihinde sona erdikten sonra verilen 25.5.2009 havale tarihli savunma dilekçesinde, davanın adli yargı yerinde görülmesi gerektiği ileri sürülerek görev itirazında bulunulduğu anlaşılmıştır.

Bu durumda; davalı vekili tarafından, savunma evresi tamamlandıktan sonra verilen dilekçe ile yapılan görev itirazının süresinde olduğunun kabulü mümkün değildir.

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan başvurunun, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir. 

S O N U Ç : 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan  BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 5.7.2010 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.