T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO      : 2016 / 72

            KARAR NO             : 2016 / 105

            KARAR TR  : 15.2.2016

ÖZET: 2918 sayılı Yasadan kaynaklanan sorumluluk davasının ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

            Davacı            : A.A. T.Sigorta Şirketi A.Ş.

            Vekili              : Av. A.H. & Av. H.M.

            Davalı             : Karayolları Genel Müdürlüğü

Vekili              : Av. A.K.      (Adli Yargıda)

                          Av. G.K.       (İdari Yargıda)          

 

O L A Y         : Davacı vekili dava dilekçesinde; “Müvekkil şirket tarafından Kasko Sigorta Poliçesi ite sigorta edilen 35 ............. plakalı araç davalı idarenin bakım ve gözetim sorumluluğu altında bulunan AKHİSAR BALIKESİR DEVLET YOLU 23. Km de yolda oluşan çukur nedeniyle meydana gelen trafik kazasında ağır şekilde hasarlanmıştır.

Davalı idarenin, bakım ve gözetim sorumluluğu aftında bulunan yolda 18,03,2011 tarihindeki trafik kazası, mezkur çukur civarında uyan levhası veya benzer bir önlem olmaması sonucu meydana gelmiş olup, olaydan sonra Karayolu ekipleri çukuru doldurmuşlardır. Bu hususlar olay yeri görgü tespit tutanağı ile de sabittir.

Kaza nedeniyle sigortalımıza ekspertiz raporu ile belirlenen toplam 7.488,00-TL tazminat (29,4,2011 tarihinde 7.256,00-TL ve 23,5,2011 tarihinde 232,00-TL olarak iki parça halinde) ödenmiştir.

Davadan önce Sigortalımıza Ödenen hasar tazminatının rücuen tahsili hususunda Karayolları Genel Müdürlüğü'ne başvurulmuşsa da, idarece mahkeme kararı olmadan ödeme yapmayacakları yönünde cevap verilmiştir.

Kasko tazminatını ödeyen müvekkil şirket E.T.Tic.K.nun 1301. maddesi gereğince sigortalısının hukukuna halef olduğundan , bu kanuni halefiyete dayanılarak dava ikamesi mecburiyeti doğmuştur.

Davalı idare, bakım ve gözetim sorumluluğu altında bulunan yokla meydana gelen kazadan ve sigortalı araçta oluşan zarardan; bakım ve gözetim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi ve/veya eksik olarak yerine getirilmesi ilkeleri gereğince sorumludur.

2918 sayılı Kanun'un 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren 110, maddesi ile Anayasa Mahkemesinin benzer bir konuda İdare Mahkemesi'nin davaya bakmakla görevli bulunmadığı yolundaki kararı dikkate alındığında, bu şekilde meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu, dolayısıyla meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde Akhisar Adliyesinde çözülmesi gerektiği inancıyla dava ikame edilmiştir.

Nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesinin 05/11/2012 tarihli ve E:2012/144( K:2012/224 sayılı kararı ve aynı mahkemenin 04,06,2012 tarihli Esas: 2012/101, Karar: 2012/133 sayılı RG’nin 28237 mükerrer sayılı sayısında yazılı kararı da bu yöndedir.

SONUÇ: Yukarıda arz ve izah olunan sebeplere binaen; 7.488,00-TL nin 23,05,2011 son ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz, dava masrafları ve avukatlık ücretiyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini bilvekale arz ve talep ederiz.” demek suretiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Akhisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesi: 11.02.2014 gün ve E:2013/200, K:2014/50 sayılı kararında özetle; davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiğinden bahisle davanın görev yönünden reddine karar vermiş, tarafların kararı temyiz etmemesi üzerine söz konusu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili aynı istemle bu kez idari yargı yerinde dava açmıştır.

Manisa 1.İdare Mahkemesi: 24.06.2015 gün ve E:2014/222, K:2015/678 sayı ile özetle; davanın kabulüne karar vermiştir.

İşbu karara karşı yapılan itiraz üzerine Manisa Bölge İdare Mahkemesi 16.09.2015 gün ve E:2015/1261, K:2015/1061 sayılı ilamı ile özetle; “(...)davacı tarafından, davalı idarece 2918 sayılı Kanundan doğan sorumlulukların yerine getirilmemesinden dolayı meydana geldiği ileri sürülen trafik kazası neticesinde doğan zararlarının rücuen tazmini talebine ilişkin olarak açılan davanın görüm ve çözümü, anılan Kanunun 110.maddesi hükmü uyarınca adli yargı mercilerine ait bulunduğundan, davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esası hakkında karar verilmesinde ve dolayısıyla itiraza konu kararda yasal isabet bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, itirazın kabulüne, itiraza konu kararın bozulmasına, davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 15/1-a maddesi uyarınca görev yönünden reddine...” şeklindeki gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar vermiştir.

Bu aşamadan sonra Manisa 1. İdare Mahkemesi 07.12.2015 gün ve E:2014/222 sayılı “Olumsuz Görev Uyuşmazlığının Giderilmesi, Görevli Yargı Yerinin Belirlenmesi İçin Uyuşmazlık Mahkemesine Gönderme Ara Kararı” başlıklı yazısı ile aynen “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi'nin Kuruluşu ve İşleyişi Hakkında Kanun'un "olumsuz görev uyuşmazlığı" başlıklı 14. maddesinde, " Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir", 15. maddesinde, " Olumsuz görev uyuşmazlıklarında dava dosyalan, son görevsizlik kararını veren yargı merciince, bu kararın kesinleşmesinden sonra, ... taraflardan birinin istemi üzerine, ilk görevsizlik kararını veren yargı merciine ait dava dosyası da temin edilerek Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir ve görevli yargı merciinin belirlenmesi istenir" kuralına yer verilmiştir.

Olayda, davanın ilk kez Akhisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açıldığı, davanın 11.02.2014 tarih, E:2013/200, K:2014/50 sayılı kararla reddedildiği, önümüzdeki davanın adli yargı yerinde verilen görev ret kararı üzerine bu kez 26.03.2014 tarihinde yenilendiği, Mahkememizce 24.06.2015 tarih, E:2014/222, K:2015/678 sayılı "kabul" kararının verildiği, davalı idarece kararımıza itiraz edilmesi üzerine, kararımızın Manisa Bölge İdare Mahkemesi'nin 16.09.2015 tarih ve E:2015/1261, K:2015/1061 sayılı kararı ile bozularak dosya hakkında "görev ret" kararı verildiği, görev ret kararının davacıya 08.10.2015 tarihinde tebliğ edildiği, karar düzeltme süresi geçtikten sonra davacı vekilinin 04.11.2015 tarihli dilekçesiyle olumsuz görev uyuşmazlığı çıkarılmasının Mahkememizden istendiği görülmektedir.

Bu durumda, 2247 sayılı Yasa'nın 14, 15 ve 16. maddeleri uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dava dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine; Akhisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nden E:2013/200, K:2014/50 sayılı dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmek üzere istenilmesine; kararımızın taraflara tebliğine; 07/12/2015 tarihinde karar verildi.” şeklinde karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Fikret ERES’in katılımlarıyla yapılan 15.2.2016 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; olay kısmında belirtildiği üzere,  tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada; adli yargı yerince idari yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş ve kesinleşmiş bir görevsizlik kararı bulunmakta olup, bunun üzerine kendine gelen davayı inceleyen idari yargı yerinin sahip olduğu seçenekler ile verdiği karar bakımından bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

1- 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde yer alan, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.

            Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir” hükmüne göre, idare mahkemesinin kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine adli yargı yerince de görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olacak; hukuk alanında doğmuş bulunan bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilecektir.

            2- 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesindeki “Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.” hükmüne göre ise, adli yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren idari yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurma olanağına sahiptir. Şu  kadar ki,  başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesi’nce karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da ihtiva etmesi gerekir.

            Yasakoyucu, 14. maddeye göre hukuk alanında olumsuz görev uyuşmazlığı doğması halinde her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma iradesini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme nazaran daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurma olanağını tanımıştır.

Olayda, idari yargı yerince, Manisa Bölge İdare Mahkemesi’nin görevsizlik kararı üzerine yeniden bir görevsizlik kararı verilmemekle birlikte, davacı vekilinin talebi üzerine Manisa 1. İdare Mahkemesi 2247 sayılı Yasa’nın 14. Maddesi gereğince görevli merciin belirtilmesi için dosyanın re’sen Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiştir.

Bu haliyle, her ne kadar 2247 sayılı Yasa’da öngörülen yönteme uymamakta ise de, Manisa 1. İdare Mahkemesi’nce yapılan başvurunun 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesi kapsamında olduğunun kabulü ile Uyuşmazlık Mahkemesi’nin önüne gelmiş bulunan görev uyuşmazlığının çözüme kavuşturulması, gerek dava ekonomisine gerekse Uyuşmazlık Mahkemesi’nin kuruluş amacına uygun olacağından ve sonuçta usule ilişkin başka bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim İsmail SARI’nın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN’un davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Davanın, trafik kazası nedeniyle araçta meydana gelen zararın rücuen tazmini istemiyle açıldığı anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1.maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayrımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden, Manisa 1. İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile, Akhisar 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ: Davanın çözümünde ADLİ YARGI YERİNİN görevli olduğuna, bu nedenle Manisa 1. İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, Akhisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 11.02.2014 gün ve E:2013/200, K:2014/50 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 15.2.2016 gününde Üye Süleyman Hilmi AYDIN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

Üye

Fikret

ERES

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KARŞI OY

 

            Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/670, K:2015/671 sayılı kararında belirtmiş olduğum düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.

 

 

                                                                                                                                        ÜYE

                                                                                                                      Süleyman Hilmi AYDIN