T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS NO       : 2015 / 776

          KARAR NO   : 2015 / 791

          KARAR TR    : 30.11.2015

ÖZET : Davacıya ait aracın, karayolunda seyir halinde iken meydana gelen tek taraflı trafik kazasında; kazanın gerçekleşmesinde davalı idarelerin sorumlu olduğundan bahisle, uğranıldığı ileri sürülen maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

  

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı       : S.M.

Vekilleri     : Av. A.B.A. - Av. E. Y.

   Davalı lar    : 1- Karayolları Genel Müdürlüğü

   Vekili            : Av. E.S.

                  2. Karabük Belediye Başkanlığı

   Vekili            : Av. T. T.

 

O L A Y       : Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, sevk ve idaresindeki 78 SE 823 plaka sayılı hususi vasıtası ile il merkezinden Safranbolu İlçesi istikametine seyri sırasında, Yeşil Mahalle mevkii 030-01/002 Km + 43 mt.’ye geldiği esnada, Karabük Belediyesi’ne ait ana su borusundaki patlak sebebiyle oluşan yoldaki yoğun su birikintisi/akıntısı nedeniyle direksiyon hâkimiyetini kaybettiğini; kazada hayati tehlike geçirecek şekilde yaralandığını, aracın hurdaya ayrıldığını; müvekkilinin hava ve yol şartlarına uygun şekilde aracını sevk ve idare etmesine karşın; Karabük Belediyesi’ne ait su tesisatından yola akan su ve T.C. Karayolları Genel Müdürlüğü’ne ait bölünmüş karayolunda su tahliyesini sağlayacak su tahliye tesisatının olmaması nedeniyle kazanın meydana geldiğini; kazanın oluşumunda; karayoluna, Karabük Belediyesi’ne ait tesisatın 3. kişilere zarar vermeyecek şekilde inşa edilmemesi, su birikintisi, akıntısı sebebiyle gerekli tedbirleri zamanında almaması, ikaz ve uyarı levhaları yerleştirmemesi, suyun birikmesini, akıntı oluşturmasını engellemek amacıyla herhangi bir girişimde bulunmaması, suyu zamanında kesmemesi nedeniyle davalı Karabük Belediye Başkanlığı’nın, diğer davalı T.C. Karayolları Genel Müdürlüğü’nün ise karayolunun birikinti sürücülerin güvenliğini tehlikeye atacak şekilde inşa edilmesi, su vb. birikintileri önleyecek tahliye tesisatının yapılmamış olması sebebiyle kusurlu olduğunu; Safranbolu Sulh Hukuk Mahkemesi 2010/16 D. İş. 2010/16 K. sayılı delil tespiti dosyasında, otomobilin tamirinin mümkün olmadığı ve hurda değer düşüldükten sonra 11.500 TL zararının mevcut olduğunun belirlendiğini;  davalılara, müvekkilinin uğramış olduğu zararın karşılanması talebi ile yapılan başvuruya, davalı idarelerin olumsuz cevap verdiklerini ifade ederek; 11.500 TL maddi zarar ile 10.000 TL manevi giderimin 15.02.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili istemiyle 17.5.2011 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

ZONGULDAK İDARE MAHKEMESİ: 19.7.2012 gün ve E:2011/995, K:2012/1014 sayı ile,  2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 19.01.2011 tarih ve 27820 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunla değişik "Görevli ve Yetkili Mahkeme" başlıklı 110.maddesinde "işleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır." hükmünün yer aldığı; davanın, Karabük ili istikametinden Safranbolu ilçesine seyir halinde iken davacının idaresindeki 78 SE 823 plaka sayılı aracı ile, meydana gelen yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle uğranılan zararlara karşılık 11.500,00 TL maddi, 10.000,00-TL manevi zararın tazmini istemiyle 13.05.2011 tarihinde açıldığı; 2918 sayılı Kanundan doğan sorumluluklarından dolayı davalı idarelere karşı 19.01.2011 tarihinden sonra açılan işbu davanın, 2918 sayılı Kanunun 6099 sayılı Kanunla değişik 110.maddesi uyarınca adli yargıda görülmesinin gerektiği; nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesinin 04.06.2012 tarih ve H:2012/101, K:2012/133 sayılı kararının da bu yönde olduğu gerekçesiyle; davanın 2577 sayılı Kanunun 15/1-a maddesi uyarınca görev yönünden reddine karar vermiş; itiraz edilmesi üzerine, Zonguldak Bölge İdare Mahkemesi, 9.10.2012 gün ve E:2012/599, K:2012/590 sayı ile itirazı reddederek kararı onamış, karar düzeltme isteminde bulunulmamış ve görevsizlik kararı kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemle 31.5.2013 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

KARABÜK 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 7.11.2013 gün ve E:2013/142, K:2013/312 sayı ile, açılan davanın, haksız fiilden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davası olduğu; davacı tarafın, meydana gelen kazanın Karabük Belediyesine ait su borusunun patlak olması sebebiyle kuvvetli su birikintisinin ve akıntının bulunması nedeniyle direksiyon hakimiyetini kaybetmesini ve ayrıca bölünmüş yolda su tahliyesini sağlayacak tesisin olmamasından mütevellit kazanın meydana geldiğinden bahisle davalılardan maddi ve manevi tazminat istemekte olduğu;  dava konusu edilen trafik kazasının meydana gelmesine neden olan olayın,  Karabük Belediyesi tarafından su borusunun patlak olmasının kontrol edilmemesi ve akabinde yola biriken suyun tahliyesinin sağlanamaması şeklinde iddia edildiği; her iki davalı yönünden ileri sürülen olayın açık hizmet kusuru olarak nitelendirildiğinin görüldüğü; Mahkemelerince yapılan değerlendirmede, patlak su borusunun mevcut olması ve akabinde biriken suların tahliye edilmemesi hususlarının idareye izafe edilebilecek hizmet kusurları olduğu; hizmet kusuru olması durumunda yargılamanın idari yargının konusuna girdiği;  Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin uygulamalarına göre davaya konu tazminat taleplerinin hizmet kusurundan kaynaklandığı ve hizmet kusurundan kaynaklanan tazminatlara ilişkin taleplerin çözümünün idari yargının konusunda olduğu, talep ve işlemin idare hukuku açısından değerlendirilmesi ve idari yargı yerinde görülmesi gerektiği sonucuna varılmış olduğu gerekçesiyle;  açılan davanın yargı yolu bakımından Mahkemelerinin görevsizliği nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar vermiş; bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 30.11.2015 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre,  idari ve adli yargı yerleri arasında anılan Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, 15. maddede belirtilen yönteme aykırı olarak, davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren adli yargı yerince,  dava dosyalarının gönderilmediği, Başkanlık yazısıyla durumun bildirilip dava dosyaları istenilmesine karşın; bu defa mahkemece,  idari yargı dosyası temin edilmeden yalnızca adli yargı dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği görülmekte ise de; Başkanlıkça idari yargı dosyasının da ilgili Mahkemesinden getirtildiği ve sonuçta usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN’un davada adli yargının,  Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacıya ait aracın, karayolunda seyir halinde iken meydana gelen tek taraflı trafik kazasında; kazanın gerçekleşmesinde davalı idarelerin sorumlu olduğundan bahisle, uğranıldığı ileri sürülen maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılmıştır.

  2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiş; aynı Kanunun,  “Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri” başlıklı 7. maddesinde; “ Karayolları Genel Müdürlüğünün bu Kanunla ilgili görev ve yetkileri şunlardır:

a) Yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak,

b) Tüm karayollarındaki işaretleme standartlarını tespit etmek, yayınlamak ve kontrol etmek,

c) (Mülga: 17/10/1996 - 4199/47 md.)

d) Trafik ve araç tekniğine ait görüş bildirmek, karayolu güvenliğini ilgilendiren konulardaki projeleri incelemek ve onaylamak,

e) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında, İçişleri Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle, yönetmelikte belirlenen hız sınırlarının üstünde veya altında hız sınırları belirlemek ve işaretlemek,

f) Trafik kazalarının oluş nedenlerine göre verileri hazırlamak ve karayollarında, gerekli önleyici teknik tedbirleri almak veya aldırmak,

g) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında trafik güvenliğini ilgilendiren kavşak, durak yeri, aydınlatma, yol dışı park yerleri ve benzeri tesisleri yapmak, yaptırmak veya diğer kuruluşlarca hazırlanan projeleri tetkik ve uygun olanları tasdik etmek,

h) Yetkili birimlerce veya trafik zabıtasınca tespit edilen trafik kaza analizi sonucu, altyapı ve yolun fiziki yapısı ile işaretlemeye dayalı kaza sebepleri göz önünde bulundurularak önerilen gerekli önlemleri almak veya aldırmak,

i) (Mülga: 3/5/2006 – 5495/4 md.)

j) (Değişik: 17/10/1996 - 4199/5 md.) Trafik zabıtasının görev ve yetkileri saklı kalmak üzere Bu Kanunun 13,14,16,17,18,47/a ve 65 inci maddeleri hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında suç veya ceza tutanağı düzenlemek; 47 nci maddenin (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen kural ihlallerinin tespiti halinde, durumu bir tutanakla belirlemek ve gerekli işlemin yapılması için en yakın trafik kuruluşuna teslim etmek,

k) Bu Kanunla ve bu Kanuna göre çıkarılmış olan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmaktır.

(Son fıkra Mülga : 28/3/1985 - 3176/16 md.)”  hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden,  davacının,  üzerine kayıtlı araçla trafikte seyir halindeyken, ana su borusundaki patlak sebebiyle oluşan yoldaki yoğun su birikintisi/akıntısı nedeniyle direksiyon hâkimiyetini kaybederek kaza yaptığı; davacının yaralandığı ve aracında maddi hasar oluştuğu; kazanın oluşumunda, davalı idarelerin gerekli dikkat ve özeni göstermemiş olmasından ötürü kusuru bulunduğu iddia edilerek,  uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle dava açıldığı anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Karabük 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin verdiği görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Karabük 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 7.11.2013 gün ve E:2013/142, K:2013/312 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ  KALDIRILMASINA, 30.11.2015  gününde, Üye Süleyman Hilmi AYDIN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                            KARŞI OY

 

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/580 K:2015/592, 28.9.2015 gün ve E:2015/670, K:2015/671 sayılı kararlarında belirtmiş olduğum düşünceler doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 30.11.2015

 

       

                                                                             ÜYE

                                                   Süleyman Hilmi AYDIN