T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS     NO   : 2017 / 214

          KARAR NO   : 2017 / 598

          KARAR TR    : 23.10.2017

ÖZET: İlköğretim Okulunda beden eğitimi öğretmeni olarak görev yapan davacının, kurum yöneticisi tarafından kişilik haklarına, yönelik olduğu iddia edilen saldırı ve olumsuzluklar nedeniyle açtığı manevi tazminat davasının, idare hukuku ilkeleri çerçevesinde İDARİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk,

 

                                                          

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı          : S. E.

Vekilleri       : Av. K.K., Av.İ. Y.

Davalılar      : 1-Ö. A. (Yalnızca Adli Yargıda)

Vekili           : Av.Ö.Ş.

                         2-Samsun Valiliği (Samsun Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü’nü

  İzafeten)

 

OLAY         : 1-Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Samsun ili, Atakum ilçesinde bulunan Şehit Onbaşı Yücel Ünsal İlköğretim Okulu'nda yaklaşık 9 yıldır beden eğitimi öğretmeni olarak görev yaptığını, mezuniyet branşının Judo olduğunu, aynı zamanda bir spor kulübünde de antrenörlük yaptığını, bu vesilelerle ülke çapında bir turnuvaya katılarak madalyalar kazandığını,  başarılı bir eğitimci ve sporcu olduğunu; davalının ise daha önceden Samsun Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü görevi yaptığını, müvekkilinin teamüle aykırı olarak bölge veya Türkiye Şampiyonaları nedeniyle şehir dışına seyahat edecek sporcularının başında görevlendirilmemeye başlandığını, bu hususu Judo Federasyonu Samsun İl Temsilcisine sorduğunu ve "Gençlik ve Spor İl Müdürü'nün hakkında tacize dayalı şikayet dosyaları olduğundan bahisle kendisine görev verilmediğini" öğrendiğini, bu durum üzerine müvekkilinin bir çok kuruluşla görüştüğünü; bu durumun asılsız ve son derece üzüntü verici olduğunu, kendisini karalama ve linç kampanyasının başladığını fark ettiğini; müvekkili hakkındaki bu asılsız ve çirkin iddialar nedeni ile müvekkilinin sosyal yaşamı, aile yaşamı ve mesleki geleceğinin ciddi ve olumsuz etkilendiğini, bu konuya ilişkin Samsun 2. Sulh Ceza Mahkemesinde dava açıldığını ve dosyanın halen derdest olduğunu ifade ederek; müvekkilinin kişilik haklarına yapılan saldırı ve zarar nedeniyle 10.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yürütülecek yasal faizi ile davalı tahsili istemiyle, Ö. A.’ karşı 3.1.2014 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

1-a)Samsun 2. Asliye Hukuk Mahkemesi:  20.11.2014 gün ve E:2014/5, K:2014/449 sayı ile, davanın, kamu görevlisi olan davalının bu görevini yaparken ve yetkilerini kullanırken, işlediği iddia edilen kusurlarından kaynaklanan tazminat davası olduğu bu nedenle, davanın husumet yanlışlığı sebebi ile reddi gerektiği kanaat ve kararına varılarak, davacı tarafın davasının husumet yanlışlığı sebebi ile (husumeten) reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

2-Davacı vekili aynı gerekçeleri ileri sürerek; müvekkili hakkındaki asılsız ve son derece ağır ithamlar içeren iddialar öne süren davalı kurum çalışanı Ö.A. aleyhine ikame ettikleri manevi tazminat davalarının, Samsun 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/5 E. 2014/449 K. Sayılı Kararı ile, dava konusu fiillerin şahsi kusur olarak nitelendirilemeyeceği ve kamu görevlisinin yetkisini kullanırken işlediği kasıt ve kusurlar nedeniyle açılacak tazminat davalarının kamu görevlileri aleyhine değil ancak kamu idaresi aleyhine açılabileceği kanaati ile husumeten reddedildiğini, kararın kesinleştiğini ifade ederek; müvekkilinin kişilik haklarına yapılan saldırı ve zarar nedeniyle 10.000,00 TL manevi tazminatın, dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalı idareden tahsiline; karar verilmesi istemiyle bu kez Gençlik ve Spor Bakanlığı’nı İzafeten Samsun Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğüne karşı 25.2.2015 tarihinde idari yargı yerinde dava açmış, İdare Mahkemesince Samsun Valiliği hasım olarak saptanmıştır.

2-a)Samsun 2. İdare Mahkemesi: 3.9.2015 gün ve E:2015/418, K:2015/1289 sayı ile, davalı idarece, davacının fizik yapısını zedeleyen yaşama ve kazanma gücünün azalması sonucu doğuran veya şeref ve haysiyetini rencide edici, manevi kişiliğine yönelik baskı, yıldırma veya saldırı niteliğindeki söylemler nedeniyle oluşan zarar karşılığı olarak kullanılan ifadelerin niteliği ve etkileri dikkate alınarak belirlenen manevi tazminatın davacıya ödenmesi gerektiği sonucuna varıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar vermiş, bu karara davalı Samsun Valiliği vekili tarafından itiraz edilmiştir.

2-b)Samsun Bölge İdare Mahkemesi: 29.12.2015 gün ve E:2015/3071, K:2015/2768 sayı ile, İtiraz dilekçesinde öne sürülen iddiaların, bozulması istenilen kararın dayandığı gerekçeler karşısında yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak mahiyette görülmediği gerekçesiyle itiraz isteminin reddine, itiraza konu Samsun 2. İdare Mahkemesi Hakimliği'nin kararının onanmasına karar vermiş, davalı idare vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

2-c) SAMSUN BÖLGE İDARE MAHKEMESİ: 28.4.2016 gün ve E:2016/719, K:2016/1102 sayı ile, “(…)Anayasanın 129. maddesinin 5. fıkrasında; "Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilir." hükmü yer almaktadır.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun "kişilerin uğradıkları zararlar" başlıklı 13. maddesinde; kişiler kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili olarak uğradıkları zararlardan dolayı bu görevleri yerine getiren personel aleyhine değil ilgili kurum aleyhine dava açarlar…..”

Kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken veya görevlerini yaparken kişilerin zarar görmesi halinde, zararı doğuran bu kusurlu davranışın hizmet kusuru mu yoksa hizmetten ayrılabilen kişisel kusur mu olacağının tespiti gerekmekte olup, hizmet kusuru olması halinde anılan Anayasa hükmüne göre tazminat davasının idare aleyhine idari yargıda, hizmetten ayrılabilen kişisel kusur olması halinde ise tazminat davasının kusurlu davranışta bulunan kişi aleyhine adli yargıda açılması gerekmektedir.

Kamu kurumları kamu hizmeti yaparlar. Ancak kamu kurumları tüzel kişilik olduklarından ve bu kişilik maddi değil soyut bir kişilik olduğundan, kamu hizmetini bizzat yerine getiremezler. Kamu hizmeti, gerçek kişi konumunda olan kamu görevlileri ve bunların kullandıkları araç ve gereçlerle yerine getirilir. Bunun sonucu olarak, kamu görevlilerinin veya bunların kullandıkları araç ve gereçlerin kusur, ihmal ve hatalarından dolayı kamu hizmetinin yerine getirildiği sırada kişilerin zarar görmesi halinde meydana gelecek kusur kamu kurumunun hizmet kusurunu oluşturur. Burada, kamu görevlisinin hizmetten ayrılabilen kişisel kusurundan bahsetmek kesinlikle mümkün değildir. Kamu görevlisinin buradaki kusuru hizmet kusurunu oluşturur. Hizmetten ayrılabilen kişisel kusur ise kamu hizmeti ile ilgisi olmayan kamu görevlisinin özel hayatı ile tamamen özel tutum ve davranışlarından kaynaklanan bir kusurdur.

Devletin hizmet kusurundan kaynaklı tazmin sorumluluğunun şartı, zararın, memur ve diğer bir kamu görevlisi tarafından “görevini yerine getirirken” ve “görevle ilgili yetkilerini kullanırken” gerçekleştirilmiş olmasıdır. Şu halde, “görevin ifası”, “yetkinin kullanılması” ile gerçekleşen zarar arasında işlevsel (görevsel) bir bağ bulunmalı; zarar, kamu görevi (kamu yetkisi) yerine getirilirken, bu görev ve yetki nedeni ile doğmuş olmalıdır.

Memur ve diğer resmi görevlilerin kamu görevlisi sıfatı dışında özel bir kişi olarak, özel hukuk hükümlerine göre, özel işlerini yaparken, üçüncü kişilere verdikleri zarardan doğrudan doğruya kendileri sorumludur( Eren, F., Borçlar Hukuku Genel Hükümleri, Beta, 10. Bası, s. 590 vd.).

Kamu görevlisinin, hizmet içinde veya hizmetle ilgili olmak üzere tutum ve davranışının suç oluşturması ya da hizmeti yürütürken ağır kusur işlemesi veya düşmanlık, siyasal kin gibi kötü niyetle bir kişiye zarar vermesi halinde dahi bu durum, aynı zamanda yönetimin gözetim ve iyi eleman seçme yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle hizmet kusuru sayılmalı ve bu nedenle açılacak dava idareye yöneltilmelidir.

Tüm bu açıklamalar göstermektedir ki, kişilerin uğradığı zararla, zarara sebebiyet veren kamu personelinin yürüttüğü görev arasında herhangi bir ilişki kurulabiliyorsa, ortada görevle ilgili bir durum var demektir ve bu tür davranışlar kasten veya ihmalen işlenmesine bakılmaksızın, kamu personelinin hizmetten ayrılamayan kişisel kusurları olarak ortaya çıkmakta ve bu husus, 657 sayılı Yasa'nın 13. maddesindeki “kişilerin kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili olarak uğradıkları zararlar” ibaresinde yer bulmaktadır. Aksi halde, yani kişilerin uğradığı zararla, zarara sebebiyet veren kamu personelinin yürüttüğü görev arasında herhangi bir ilişki kurulamıyorsa görevden kaynaklı bir zarar yok demektir.

Bakılan davada, Ö.A.’un, Samsun Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürü olduğu dönemde davacıya hakaret ettiği iddiasıyla hakkında Samsun 9. Asliye Ceza Mahkemesi'nde açılan davada, mahkemenin 25.06.2015 tarih ve E:2014/80, K:2015/878 sayılı kararı ile, davacının Judo Bayan Ümit Milli Takım antrenörüyken takımdaki bayan sporcuları taciz ettiği duyum ve söylentileri üzerine Ö.A.’un davacı ile ortak tanıdığı şahıslara davacı ile ilgili olarak "ahlaksız, tacizci" şeklinde sarf ettiği sözlerin sabit olduğu, böylelikle davacının onur, şeref ve saygınlığını rencide eder tarzda fiil ve olgular isnat etmek suretiyle hakarette bulunduğu, gıyapta hakaret suçunun işlendiği gerekçesiyle Ö.A.'un 1.500 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, CMK 231/5 maddesi gereği hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.

Olayda, Ö.A. tarafından davacı hakkında gıyabında sarf edilen ve Samsun 9. Asliye Ceza Mahkemesi'nce hakaret suçunu oluşturduğu belirtilen sözler ile görevin yerine getirilmesi, görev ve hizmetle ilgili yetkilerin kullanılması ile arasında bir illiyet bağının bulunmadığı, bu durumun hizmet kusuru olarak değil hizmetten ayrılabilen kişisel kusur kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Bu durumda, yukarıda belirtilen açıklamalar ışığında, davacının şahsına karşı sarf edilen hakaret suçu kapsamındaki sözlerden kaynaklanan zararın tazmini isteminin idari yargının görev alanına girmemesi, diğer bir ifadeyle adli yargının görevinde bulunması karşısında davanın esasına girilerek verilen anılan mahkeme kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin kararın düzeltilmesi isteminin kabulüne, Mahkememizin 29/12/2015 gün ve E:2015/3071, K:2015/2768 sayılı kararının kaldırılmasına, Samsun 2. İdare Mahkemesi Hakimliği'nin 03/09/2015 gün ve E:2015/418, K:2015/1289 sayılı kararının bozulmasına, davanın GÖREV YÖNÜNDEN REDDİNE…” karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

3-Davacı vekili 2.6.2016 tarihli dilekçe ile, Samsun 2 Asliye Hukuk Mahkemesince verilmiş  20.11.2014 gün ve E:2014/5, K:2014/449 sayılı karar ile Samsun Bölge İdare Mahkemesince verilmiş 28.4.2016 gün ve E:2016/719, K:2016/1102 sayılı karar arasında oluştuğu öne sürülen olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle Uyuşmazlık Mahkemesine başvuruda bulunmuştur.

3-a) Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü; 26.09.2016 gün ve  E:2016/413, K: 2016/442 sayı ile, Asliye Hukuk Mahkemesinin kararı, davanın idareye karşı açılması gerektiğine ilişkin bulunduğu,  “yargı yolunu değiştiren ve idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş bir görevsizlik kararı niteliğinde olmadığından”, adli ve idari yargı yerleri arasında, 2247 sayılı yasanın aradığı biçimde görev uyuşmazlığı oluştuğundan söz etmenin mümkün olmadığı gerekçesiyle;  2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan başvurunun, aynı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca reddine karar vermiştir.

4- Davacı vekili bu defa, aynı istemle Samsun Valiliğine(Samsun Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü’nü İzafeten) karşı 8.11.2016 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

4-a) SAMSUN 1.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 29.11.2016 gün ve E:2016/526, K:2016/463 sayı ile, “ (…) Kamu Görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan dolayı doğan tazminat davalarında kamu görevlilerinin aleyhine değil ancak kamu idaresi aleyhine dava açılabilecek ise de, davaya konu edilen olayda Gençlik Spor İl Müdürü olan kişinin görevini yerine getirirken davacının şahsi kişisel haklarına saldırıda bulunmak suretiyle manevi zarar verdiği iddiasina dayalı tazminat isteminde ancak idare mahkemesinde dava açılması gerektiği anlaşılmakla mahkememizin görevsizliğine karar verilmiştir. İdarenin hizmet kusurundan doğan zararlardan dolayı İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 2/1-b maddesi gereğince ilgili idareye karşı idari yargı yerinde tam yargı davası açılması gerekir. Görev sorunu, açıkça veya hiç ileri sürülmese de yargılamanın her aşamasında mahkemelerce kendiliğinden gözetileceğinden. Bu sebeplerle, davanın idari yargıda görülmesi gerektiğinden, yargı yolunun HMK nın 114/1-b.maddesinde dava şartı olarak düzenlendiği, 115. maddeye göre de, davanın her aşamasında dava şartı noksanlığının re'sen gözetilmesi gerektiğinden, buna göre davanın İdare Mahkemesinde görülmesi gerektiğinden Mahkememizin görevsizliğine, dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlere göre;

Davanın Görev Yönünden Reddine, mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,

Görevli mahkemenin İDARE MAHKEMESİ OLDUĞUNUN TESPİTİNE,…” karar vermiş, bu karar istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiştir.

5-Davacı vekili 6.3.2017 tarihli dilekçe ile, Samsun Bölge İdare Mahkemesince verilmiş 28.4.2016 gün ve E:2016/719, K:2016/1102 sayılı karar ile Samsun 1.Asliye Hukuk Mahkemesince verilmiş 29.11.2016 gün ve E:2016/526, K:2016/463 sayılı karar arasında oluştuğu öne sürülen olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle Uyuşmazlık Mahkemesine başvuruda bulunmuştur.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Ahmet Tevfik ERGİNBAY, Suna TÜRE, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN ve Birgül KURT’un katılımlarıyla yapılan 23.10.2017 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, adli yargı yerinde Ö.A. ile Samsun Valiliğine karşı iki ayrı dava, idari yargı yerinde ise sadece Samsun Valiliği aleyhine dava açılmış olması nedeniyle, 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesine göre olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için davanın “tarafları, konusu ve sebebinin aynı” olması koşulunun öngörülmüş bulunması karşısında;  adli ve idari yargı yerleri arasında davalı Samsun Valiliği(Samsun Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü’nü İzafeten)  aleyhine açılan dava yönünden; Samsun Bölge İdare Mahkemesinin 28.4.2016 gün ve E:2016/719, K:2016/1102 sayılı ve Samsun 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.11.2016 gün ve E:2016/526, K:2016/463 sayılı kararları arasında olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olup, adli yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece, ekinde idari yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava; Samsun İli, Atakum İlçesi, Şehit Onbaşı Yücel Ünsal İlköğretim Okulunda beden eğitimi öğretmeni olarak görev yapan davacının, kurum yöneticisi tarafından kişilik haklarına, manevi bütünlüğüne yönelik olduğu iddia edilen saldırı ve olumsuzluklar nedeniyle oluştuğu belirtilen zarar karşılığı 10.000,00 TL manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının "Temel hak ve hürriyetlerin korunması" başlıklı 40. maddesinin 3. fıkrasında; "Kişinin, resmî görevliler tarafından vâki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır." hükmü getirilmiş ve 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtilmiş, aynı maddenin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlandıktan sonra 129. maddesinin 5. fıkrasında; "Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilir." hükmü yer almıştır.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun "Kişilerin uğradıkları zararlar" başlıklı 13. maddesinin 1. fıkrasında ise; "Kişiler kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili olarak uğradıkları zararlardan dolayı bu görevleri yerine getiren personel aleyhine değil, ilgili kurum aleyhine dava açarlar." hükmüne yer verilmiştir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları idari dava türleri arasında sayılmıştır.

İdare, kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.

Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği, sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.

İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.

Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karakteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.

Öte yandan, zarara sebebiyet veren kamu personelinin yürüttüğü görevle kişilerin uğradıkları zarar arasında kamu personelinin hizmetten ayrılamayan kişisel kusurları da söz konusu olabilmektedir.

Keza, kamu görevlisi tarafından idarenin kendisine tanıdığı olanaklar aracılığı ile (görev, yetki, araç-gereç vs.) bir kusur işlenirse artık bu kusur kişisel değil, görev/hizmet kusuru olarak kabul edilecektir. Zira, idare adına hareket eden kişinin kamu gücünü kullandığı kuşkusuzdur.

Dava dosyalarının incelenmesinden, davacının Samsun ili, Atakum ilçesi, Şehit Onbaşı Yücel Ünsal İlköğretim Okulunda beden eğitimi öğretmeni olarak görev yaptığı, aynı zamanda il çapında faaliyet gösteren bir spor klübünde de antrenör olarak görev yaptığı, mezuniyetinin judo olması nedeniyle judo sporuyla ilgilendiği,  bu alandaki faaliyetlere katıldığı; bölge ya da Türkiye çapında müsabakalar için görevlendirilen sporcuların başında zamanla görevlendirilmemesi üzerine, davacının bunun nedenini araştırdığında, hakkında tacize dayalı şikayet dosyaları olduğundan bahisle kendisine görevin bu yüzden verilmediğini öğrendiği, bu açıklama üzerine davacının meslektaşları ve diğer kuruluşlardaki kişilerle görüştüğü, davacının, gıyabındaki iddialarla ilgili olarak, Samsun Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü görevini yürüten Ö.A. isimli kişiye yönelik yaptığı şikayet üzerine ceza yargılamasına başlandığı, Asliye Ceza Mahkemesinde görülen davada adı geçenin cezalandırılmasına karar verildiği(sanık hakkında verilen hükmün geri bırakılmasına da karar verilmiştir); sonuçta, davacı tarafından; Ö. A.’un Samsun Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü görevi ifa ettiği esnada kendisi hakkında sarf ettiği ahlaksız, tacizci şeklindeki sözlerin onur, şeref ve saygınlığı rencide ederek kişilik haklarına saldırı niteliği taşıdığından bahisle oluştuğu iddia edilen zarar karşılığı 10.000,00 TL manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle, ilk olarak adı geçen kişiye karşı, daha sonra ise Samsun Valiliğine karşı adli ve idari yargı yerlerinde davaların açıldığı anlaşılmıştır.

Uyuşmazlık konusu olayda, davacının gıyabında kendisi hakkında olumsuz söz ve davranışlar uygulamak suretiyle mağduriyetine neden olduğu belirtilen kamu görevlisinin görevini yaparken kusurlu davranışta bulunmasının hizmet kusuru mu yoksa kişisel kusur mu olacağının ortaya konulması gerekmektedir.

Kamu hizmeti, kamu görevlileri ve kullandıkları araç ve gereçlerle yerine getirilebilir ve bunun sonucu olarak kamu görevlilerinin veya bunların kullandıkları araç ve gereçlerin kusur, ihmal ve hatalarından dolayı kamu hizmetinin yerine getirilişi sırasında kişilerin zarar görmesi durumunda meydana gelecek kusur, kamu kurumunun hizmet kusurunu oluşturur.

Bu durumda, kamu görevlisinin hizmetten ayrılabilen kişisel kusurundan bahsetmeye olanak yoktur. Kamu hizmetinden ayrılabilen kişisel kusur ise kamu hizmeti ile ilgisi olmayan kamu görevlisinin özel hayatı ile özel tutum ve davranışlarından kaynaklanan bir kusurdur.

Olayda, davalı idare bünyesinde görev yapan davacının, çalışma hayatında kamu idaresinin denetim ve kontrolü altındaki kamu görevlisinin tutum ve davranışları nedeniyle maruz kaldığını iddia ettiği uygulamaların, kamu görevlisinin görevinden ayrılmayan bir nitelik gösterdiği, kişisel kusur olarak iddia edilen hususların, görev içinde ve dolayısıyla idarenin ajanına yüklediği ödev, yetki ve araçlarla ortaya çıktığı, somut olayda, hizmet kusurunun şahsi kusurdan net bir şekilde ayrılmadığı, davacı tarafından, İl Müdürlüğü görevini yürüten kişiye atfedilen eylemin hizmetten bağımsız bir biçimde ortaya konulmadığı da gözetildiğinde; dava konusu olaylar nedeniyle uğranıldığı öne sürülerek açılan iş bu davada, idarenin hizmet kusuru ya da başka nedenle idari sorumluluğunun bulunup bulunmadığının saptanması, idare hukuku ilkeleri çerçevesinde yapılacak yargısal denetim sonucunda ortaya konulabilecek nitelikte bir husus olduğundan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinin 1/b fıkrası kapsamında bulunan uyuşmazlığa konu tam yargı davasının görüm ve çözümünün idari yargı yerlerine ait olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Samsun Bölge İdare Mahkemesinin 28.4.2016 gün ve E:2016/719, K:2016/1102 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Samsun Bölge İdare Mahkemesinin 28.4.2016 gün ve E:2016/719, K:2016/1102 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 23.10.2017 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Ahmet Tevfik

ERGİNBAY

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Suna

TÜRE

 

 

 

 

Üye

Birgül

KURT