Hukuk Bölümü         2011/47 E.  ,  2011/121 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

            Davacılar       : 1- N.G.2- D.G. 3- B.G.

  ( Velayeten Anne ve Babası )

            Vekili              : Av. S.G.

            Davalı            : Sağlık Bakanlığı

            Vekili              : Av. N.K.Ç.

                                    

            O L A Y          : Davacılar vekili, müvekkillerinin çocuğu diğer davacı B.G.’nun davalı Bakanlığa bağlı Ankara Etlik Doğum Evi ve Kadın Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesinde 12.05.2008 tarihinde normal doğum ile doğmuş olduğunu, doğumu uzman doktor M.A. ve ekibinin gerçekleştirdiğini; bebek doğarken kilosu normalin üstünde olmasına rağmen, doğum ekibinin sezaryenle doğumu denemediğini, çocuğu zorlayarak normal doğum yaptırdıklarını, bu zorlamalar neticesinde bebeğin sağ omzunun takıldığını,   sağ omuz ve kol sinirleri ile parmak sinirlerinin zedelendiğini; bebeğin bu durumu ile 14.05.2008 tarihinde Hacettepe Üniversitesi Hastanesine sevk edildiğini, bundan sonra tüm tedavi ve ameliyatların bu Hastanede olduğunu, Şubat 2009’a kadar en az haftada 3 gün hastaneye gidildiğini, küçüğe fizik tedavi elektro şok uygulandığını, annesinin de her gün evde en az 5 kez yarım-bir saat süre ile kol çalıştırması ve hareket çalıştırması yaptırdığını,  fizik tedavi sonuç vermeyince Şubat 2009 da 9-10 saat süren bir ameliyat uygulandığını,  ameliyat sonrası da hastane ve evde fizik tedavinin devam ettiğini, bu fizik tedavinin evde ve hastanede 15 yıla kadar sürmesinin beklendiğini, küçük B.’in 7-8 yaşına gelince 1 ameliyat daha geçireceğinin söylendiğini,  şu anda kaç yıl süreceği ve sonucu tam olarak belli olmayan bir tedavi sürecinin devam ettiğini; çocuğun şu anda gözle görülür şekilde göz kapağının, diğer göze göre aşağı düşük, boynunun yana biraz düşük durumda görüldüğünü  ifade ederek, sonuç itibariyle; doğan çocuğun ve ailenin uğradığı maddi ve manevi zararların tazmini için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere toplam 350.000 TL. tazminatın davalı idareden tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı Sağlık Bakanlığı vekili, birinci savunma dilekçesinde davada idari yargının görevli olduğunu ileri sürerek görev itirazında bulunmuştur.

ANKARA 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 17.06.2010 gün ve E:2010/205 sayı ile, davanın haksız fiilden kaynaklanan tazminat davası olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin görev itirazının reddine karar vermiştir.

Davalı İdare  vekilinin, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemini içeren başvurusu üzerine, dava dosyası Danıştay Başsavcılığı’na gönderilmiştir.

 

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusurunun; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte olduğu ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açtığı, bu nedenle, idarelerin kamu hizmetlerinin gereği gibi işlemesini sağlayacak organizasyonları yaparak yeterli araç ve gereçle donatılmış bina ve tesislerde, hizmetin özelliğine uygun olarak seçilen ve yetişmiş personelle hizmeti yürütmek yükümlülüğünün bulunduğunun da tartışmasız olduğu; nitekim Anayasanın 125'inci maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğunun kurala bağlandığı; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin 1'inci fıkrasının (b) bendinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davalarının, idari dava türleri arasında sayıldığı;  yukarıda belirtilen Anayasa hükmü, yasal durum ve açıklamalara göre; kamu idarelerinin yürütmekle yükümlü bulundukları kamu hizmetlerinin yerine getirilmesi sırasında kişilere verdikleri zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerlerinin görevli bulundukları;  dava konusu uyuşmazlıkta, davacıların zararının, kamu idaresi olan Sağlık Bakanlığına bağlı hastanede görev yapan ve anılan idarenin ajanı konumundaki sağlık çalışanlarının doğum sırasında sağlık hizmetini gereği gibi yürütmediğinden kaynaklandığı; dolayısıyla, idarenin doğan zarardan hizmet kusuru ilkesi uyarınca sorumluluğu bulunduğu ileri sürülerek dava açılmış bulunduğu;  bu sebeple, uyuşmazlığın çözümünün, Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülen sağlık hizmetinin, niteliğine uygun olarak yerine getirilip getirilmediğinin ve hizmet kusuru esasına göre idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının saptanmasına bağlı olduğu,  bu saptamalar ise, idare hukuku ilkelerine göre yapılabileceğinden; 2577 sayılı Kanun'un 2’nci maddesinin 1'inci fıkranın (b) bendi kapsamında bulunan davanın görüm ve çözümünün, idari Yargı'nın görevine girmekte olduğu gerekçesiyle; 2247 sayılı Yasanın 10'uncu maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarmış ve görev konusunun incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesi’nden istemiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’ndan yazılı düşüncesi istenilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; Anayasa'nın 125/son madde ve fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü bulunduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesi gereğince idari eylem ve işlemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılan tam yargı davalarının idari dava türleri arasında sayılmış bulunduğu;  davanın, davacılardan D.G.'nun davalı idareye bağlı hastanede yaptığı normal doğum sırasında yapılan hatalar ve ihmaller nedeniyle doğan çocuğunun ve anne­ babası olan davacıların yaşadıkları maddi ve manevi olarak acılı tedavi sürecinde doğumu gerçekleştiren doktorların kişisel kusurunun bulunduğu, tıbbi açıdan gereken özenin gösterilmediği ve doğum sonrasında yapılan ameliyat ve tedavilerden beklenilen iyileşmenin gerçekleşmediği öne sürülerek, ailenin hatalar ve ihmaller yüzünden çektiği acı ve sıkıntı nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılmış olduğu; kamu tüzel kişiliğine sahip olan davalı idareye bağlı hastanede eğitim, öğretim, araştırma ve uygulama amacıyla verilen "sağlık hizmetinin" kamu hizmeti olarak yürütüldüğünde kuşku bulunmadığı;  davalı idarenin kamu hizmeti yürüttüğü sırada kamu görevlilerince kişilere verdiği zararın tazmini istemiyle açılan davada, kamu hizmetinin yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, hizmet kusuru veya başka nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının belirlenmesinin gerekeceği; bu nedenle; davalı idarenin sağlık hizmeti vermek amacıyla kurulan hastanede yürütülen kamu hizmetinin işleyişindeki yetersizlik nedeniyle hizmet kusuru ortaya çıktığı ve bundan dolayı uğranılan zararların kusurlu hizmeti işleten davalı idarece tazmini gerektiği öne sürülerek açılan davanın Anayasanın 125. maddesine göre ve 2577 sayılı Yasa'nın 2/1-b. maddesinde belirtilen tam yargı davası kapsamında idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiğinin düşünülmekte olduğu; bu nedenle Danıştay Başsavcılığının 2247 sayılı Yasa'nın 10. maddesi gereğince yapmış olduğu başvurunun kabulü ile Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/205 esas sayılı görevlilik kararının kaldırılmasına karar verilmesinin gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mahmut BİLGEN, Erdoğan BUYURGAN, Sıddık YILDIZ, Nüket YOKLAMACIOĞLU, Muhittin KARATOPRAK ve Sedat ÇELENLİOĞLU’nun katılımlarıyla yapılan 06.06.2011 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, davalı idare vekilinin anılan Yasanın 10. maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine, Danıştay Başsavcısı’nca 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşıldığından ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA’nın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

            Dava, davacıların çocuğu ve diğer davacı B.G.'nun Ankara Etlik Doğumevi ve Kadın Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesinde 12.5.2008 tarihinde gerçekleştirilen normal doğumu sırasında, doğumu gerçekleştiren sağlık personelinin zorlamaları sonunda sağ omuz ve kol sinirleri ile parmak sinirlerinin zedelenmesine bağlı olarak yapılan ameliyat ve devamında uygulanan fizik tedavilere rağmen iyileşmenin gerçekleşmemesi, dolayısıyla sonucu tam olarak bilinmeyen bir tedavi sürecine girilmesi nedeniyle uğranıldığı iddia edilen maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılmıştır.

Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle  yükümlü olduğu  kurala  bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b. maddesinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.

Davacılar vekilince, müvekkillerinin zararının, kamu idaresi olan Sağlık Bakanlığına bağlı hastanede görev yapan sağlık çalışanlarının doğum sırasında sağlık hizmetini gereği gibi yürütmediğinden kaynaklandığı; dolayısıyla, idarenin doğan zarardan hizmet kusuru ilkesi uyarınca sorumluluğunun bulunduğu ileri sürülmüştür.

Bu duruma göre, hastanenin kamu hizmetini yürüttüğü sırada kişilere verdiği zararın tazmini istemiyle açılan bu davada, kamu hizmetinin yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, hizmet kusuru veya başka nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının saptanması gerekmektedir. Bu hususların saptanması ise idare hukuku ilkelerine göre yapılabileceğinden, 2577 sayılı Yasa’nın 2. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi kapsamında bulunan tam yargı davasının görüm ve çözümünde idari yargı yerleri görevlidir.

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı’nca yapılan başvurunun kabulü ile Asliye Hukuk Mahkemesi’nin davalı Sağlık Bakanlığı’nca yapılan görev itirazının reddine ilişkin kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, davalı İdare vekilinin GÖREV İTİRAZININ REDDİNE ilişkin Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 17.06.2010 gün ve E:2010/205 sayılı, KARARININ KALDIRILMASINA, 06.06.2011 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.