T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS   NO : 2018/24

          KARAR NO : 2018/98

          KARAR TR: 26.02.2018            

 

 

 

 

 

ÖZET: Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğünde usta öğretici olarak görev yaparken emekli olan davacı tarafından, 1983-2009 tarihleri arasında fiilen çalıştığı günler karşılığı kıdem tazminatının faiziyle birlikte ödenmesiistemiyle açılan davanın ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

 

 

K  ARAR

 

 

Davacı       : E. K.i

Vekili       : Av.İ. E.             

Davalı      : Milli Eğitim Bakanlığı

Vekili       : Av. Ş. B.

 

O L A Y : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı Bakanlık bünyesindeki Sürmene Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğünde 1983-2009 tarihleri arasında hizmet akdi ile kadrosuz mevsimlik işçi statüsünde 3116 gün fiilen çalıştığını ve geriye kalan günlerini de isteğe bağlı sigorta primi ödeyerek toplam 3729 gün üzerinden 2009 yılının Eylül ayında emekliliği dolmuş olması nedeniyle emekliye ayrıldığı, SSK’dan emekli olmasına rağmen fiilen çalışmış olduğu günler için kıdem tazminatı alamadığını ifade ederek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 3.000,00 TL kıdem tazminatının, işten ayrılarak emekli olduğu tarihten itibaren mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte davalıdan tahsili istemiyleadli yargı yerinde dava açmıştır.

Davacı vekili 7.9.2010havaletarihli dilekçesi ile,bilirkişi raporu uyarınca davasını2.877,09-TLdeğerinde artırarak ıslah etmiştir.

Trabzon İş Mahkemesi: 25.1.2011 gün ve E:2009/712, K:2011/21 sayı ile, dava ve ıslah dilekçesi dikkate alınarak davanın kabulü ile; 5.877,09-TL kıdem tazminatının akdin fesih tarihi olan 29.08.2009 tarihinden itibaren bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacıya ödenmesine, karar vermiş; bu karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi: 27.5.2013 gün ve E:2011/16058, K:2013/15991 sayı ile olayda, davacının Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğünde dışarıdan ücretli usta öğretici olarak görevlendirildiği, ücretlerinin 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 89.maddesine uygun olarak Bakanlar Kurulunca çıkarılan kararlar uyarınca Maliye Bakanlığınca belirlenen ders ücretleriyle ödendiği; davacının sosyal güvenlik hukuku yönünden Sosyal Sigortalar Kurumu kapsamında gösterilmesinin iş sözleşmesi ile çalıştığını göstermeyeceği; 657 sayılı Yasa’nın 89. maddesinde belirtilen statü içinde ve Valilik onayı ile görevlendirildiği; davacı ile davalı idare arasında iş sözleşmesi bulunmadığı, statü hukukuna tabi olduğunun kabulü gerekeceği; aradaki hukuki ilişkinin iş sözleşmesi, bir başka anlatımla işçi-işveren ilişkisi olarak nitelenemeyeceği gerekçesiyle, bu hukuki olguya göre uyuşmazlığın çözüm yerinin idari yargı olduğu sonucuna varıldığından, Mahkemece “dava dilekçesinin yargı yolu yanlışlığı nedeni ile usulden reddine” karar verilmesi gerekirken uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesi hatalı olup hükmün bozulmasına karar vermiştir.

Trabzon 1. İş Mahkemesi: 12.12.2013 gün ve E:2013/793, K:2013/948 sayı ile Davacının davalı Bakanlığa bağlı Halk Eğitim müdürlüğünde usta öğretici olarak çalışmakta olup, usta öğreticilerin 625 sayılı Özel Öğretim Kurumlan Kanunu'na tabi olduğu, Yasanın 9. maddesine göre “Kurumlarda görev yapan yönetici, öğretmen, uzman öğretici ve usta öğreticiler, bu kanun hükümleri saklı kalmak üzere; Sosyal güvenlik ve özlük hakları yönünden 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile 4857 sayılı iş Kanunu'na tabi oldukları ve aynı yönde emsal Yargıtay içtihatlarının mevcut olduğu anlaşılmış ve davacının Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı Halk Eğitim Merkezi ve Akşam Sanat Okulu'nda çeşitli tarihler arasında hizmet akdiyle kadrosuz mevsimlik işçi statüsünde çalışan usta öğreticinin 657 sayılı kanunun 89,1739 sayılı Milli Eğitim Kanununun 47. maddesi ve buna göre çıkarılmış yönetmelik çerçevesinde işçi olarak çalıştığı, bu nedenle davacı ile davalı arasında iş sözleşmesi bulunduğundan yaşlılık aylığı bağlanmak üzere iş akdini fesih eden davacının kıdem tazminatını talep etme hakkı olduğu; bu duruma göre davacının tabi olduğu yasal mevzuat gereğince işçilik hakları bakımından İş Yasasına tabi olduğu, davacı davalı işyerinden emeklilik nedeniyle ayrılma hususu ise 1475 sayılı yasanın 14. maddesi kapsamına girdiğinden, belirtilen yasanın 14. maddesinde işçi yaşlılık, malullük aylığı veya toptan ödeme almak amacıyla hizmet akdini feshetmesi halinde kıdem tazminatına hak kazanır hükmü göz önünde bulundurularak davacının talep edebileceği kıdem tazminatı hesabı yönünden dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişi tarafından düzenlenen raporda belirtilen miktar üzerinden kıdem tazminat alacağı belirlenmesi, alınan bilirkişi raporuna göre davacı vekilinin ıslah doğrultusunda, daha önce aynı mahiyetteki bir çok davada verilen kabul kararları ve buna dair Yargıtay onama kararları dikkate alınarak önceki kararda direnilmesine karar vermiş, bu karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu: 18.1.2017 gün ve E:2015/9-736, K:2017/25 sayı ile, somut olayda, davacının ders ücret karşılığı kadrosuz usta öğretici olarak Valilik onayı ile davalı Bakanlık bünyesindeki Sürmene Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğünde görevlendirildiği, ücretlerinin 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 89. maddesine uygun olarak Bakanlar Kurulunca çıkarılan kararlar uyarınca Maliye Bakanlığınca belirlenen ücretler üzerinden ödendiği, taraflar arasında iş sözleşmesi bulunmadığı, aralarındaki ilişkinin statü hukukuna tabi olduğu anlaşıldığına göre; davacının 506 sayılı Kanun gereğince sosyal güvenlik hukuku açısından Sosyal Sigortalar Kurumuna primlerinin yatırılmış olmasının İş sözleşmesi ile çalıştığı anlamına gelmeyeceği de dikkate alınarak, taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümünün iş mahkemesinin görev alanına girmediği sonucuna varmak gerektiği; belirtilen bu maddi ve yasal olgular gözetildiğinde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün bozulmasına karar vermiştir.

TRABZON 1. İŞ MAHKEMESİ : 9.5.2017 gün ve E:2017/93, K:2017/107 sayı ile, bozma ilamına uyarak, Hukuk Genel Kurulu kararı, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, davacının 657 sayılı yasanın 89. maddesinde belirtilen statü içinde ve Valilik veya Kaymakamlık onayı ile görevlendirildiği, taraflar arasında iş sözleşmesi bulunmadığı, statü hukukuna tabi olduğu, işçi işveren ilişkisi bulunmadığı, dosyanın daha önce Yargıtay incelemesinden geçtiği için; sehven kısa kararda Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu bulunduğu belirtilmiş ise de dosya daha önce Yargıtay'dan geçmekle Yargıtay yolu açık olduğuna karar vermek gerekmiş kısa kararla gerekçeli karar çelişik olmayacağından düzeltme yapılmadığı gerekçesiyle; davanın idari yargıda çözümlenmesi gerektiği anlaşılmakla "dava dilekçesinin yargı yolu yanlışlığı" nedeniyle davanın usulden reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı somut olay nedeniyle, 1.000,00TL kıdem tazminatının ödenmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

TRABZON İDARE MAHKEMESİ: 6.11.2017 gün ve E:2017/1317 sayı ile, 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun, 4857 sayılı İş Kanununun ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun bazı hükümlerine yer verdikten sonra; “ (…) Davacının, 506 sayılı Yasa yürürlükte iken mahalli mülki amirin tasarrufu ile çalıştığı, idareyle arasında bir hizmet ilişkisi kurulduğu, talep edilen kıdem tazminatının iş kanunundan kaynaklanan haklardan olduğu dikkate alındığında, uyuşmazlığın özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varıldığı gerekçesiyle, davada görevli mahkemenin belirlenmesi için dava dosyasının 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, Uyuşmazlık Mahkemesince bir karar verilinceye kadar yargılamanın ertelenmesine karar vermiş, 8.12.2017 tarih ve E:2017/1317 sayılı üst yazısı ile Mahkememize gönderilmiş olup, 2.1.2018 tarihinde kayda girmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Suna TÜRE, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN ve Turgay Tuncay VARLI’nın katılımlarıyla yapılan 26.02.2018 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğünde usta öğretici olarak görev yaparken emekli olan davacı tarafından, 1983-2009 tarihleri arasında fiilen çalıştığı günler karşılığı kıdem tazminatının faiziyle birlikte ödenmesiistemiyle açılmıştır.

506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 2. maddesinde “Bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanlar bu kanuna göre sigortalı sayılırlar…” denilmiş, aynı Yasanın “Uyuşmazlıkların Çözüm Yeri” Başlıklı 134. maddesinde, “Bu kanunun uygulanmasından doğan uyuşmazlıklar, yetkili iş mahkemelerinde veya bu davalara bakmakla görevli mahkemelerde görülür” hükmüne yer verilmiş; 506 sayılı yasa hükümleri 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 106. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. 5510 sayılıKanunun3.maddesinde;kısa ve/veya uzun vadeli sigorta kolları bakımından adına prim ödenmesi gereken veya kendi adına prim ödemesi gereken kişi sigortalı olarak tanımlanmış; 79.madde ile başlayanDördüncü Kısmında, primlere ilişkin hükümlere yer verilmiş; 101. maddesinde “Bu kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür” denilmiştir.

Öte yandan, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 1.maddesinde,Kanunun amacının,işverenler ile bir iş sözleşmesine dayanarak çalıştırılan işçilerin çalışma şartları ve çalışma ortamına ilişkin hak ve sorumluluklarını düzenlemek olduğu belirtilmiş; aynı zamanda, bakılan davanın da konusunu oluşturan“İş Sözleşmesi, Türleri ve Feshi” hususuna Kanunun 8.maddesi ve devamında, kıdem tazminatı,ücretli izin, bildirim süresinden kaynaklanan yükümlülük ve haklara ilişkin hususlara ise Kanunun değişik maddelerinde yer verilmiştir.

Diğer taraftan; 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesinde, “İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulur.

Bu mahkemeler:

A) (Mülga: 18/10/2012-6356/81 md.)

B) İşçi Sigortaları Kurumu ile sigortalılar veya yerine kaim olan hak sahipleri arasındaki uyuşmazlıklardan doğan itiraz ve davalara da bakarlar.

İş mahkemesi kurulmamış olan yerlerdeki bu davalara o yerde görevlendirilecek mahkeme tarafından, temsilci üyeler alınmaksızın, bu kanundaki esas ve usullere göre bakılır.

Fiili ve hukuki imkânsızlıklar dolayısıyla iş mahkemesinin toplu olarak görevini yapamadığı hallerde de yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır.

(Ek fıkra: 2/7/2012-6352/39 md.) Birden fazla iş mahkemesi bulunan yerlerde, sosyal güvenlik hukukundan kaynaklanan davaların görüleceği iş mahkemeleri, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından belirlenebilir.” denilmiştir.

Dosya kapsamında yapılan incelemede; davacının 1983-2009 yılları arasında Sürmene Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğünde usta öğretici olarak çalıştığı; davanın, fiilen çalışmış olduğu günler için kıdem tazminatının ödenmesi istemiyle açıldığı anlaşılmıştır.

Davacının, 506 sayılı Yasa yürürlükte iken mahalli mülki amirin tasarrufu ile çalıştığı, idareyle arasında bir hizmet ilişkisi kurulduğu, talep edilen kıdem tazminatının İş Kanunu’ndan kaynaklanan haklardan olduğu dikkate alındığında, uyuşmazlığın özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Trabzon İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile Trabzon 1. İş Mahkemesince verilen 9.5.2017 gün ve E:2017/93, K:2017/107 sayılı görevsizlik kararının kkaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Trabzon İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile Trabzon 1. İş Mahkemesince verilen 9.5.2017 gün ve E:2017/93, K:2017/107 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 26.02.2018 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

    Başkan                     Üye                               Üye                              Üye                  

      Nuri                      Şükrü                          Mehmet                          Suna

NECİPOĞLU             BOZER                         AKSU                           TÜRE

 

 

 

                                      Üye                                  ÜyeÜye

                                Alaittin Ali                 Süleyman HilmiTurgay Tuncay  

                                  ÖĞÜŞ                             AYDIN                         VARLI