T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

             

            ESAS NO      : 2018 / 750

            KARAR NO  : 2018 / 818

            KARAR TR   : 24.12.2018

 

ÖZET : Davalı/Borçlunun İcra Müdürlüğünün dosyasına yaptığı itirazın iptali ile icra takibinin devamına karar verilmesi istemiyle açılan davanın ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı         : L. Sigorta A.Ş.

Vekili           : Av. H.G.B.

Davalılar      : 1- İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekili           : Av. E.İ.

  2-Tuzla Belediye Başkanlığı

Vekili           : Av. G.G.

 

O L A Y      : Davacı vekili dilekçesinde; dava dışı Dumankaya Adres Panorama Sitesi isimli, Aydınlı Mahallesi Özçınar Sokak No:20 Tuzla adresinde bulunan apartmanın ortak alanlarının, müvekkili şirket nezdinde sigortalandığını; 02.06.2014 tarihinde gün içinde yağan yoğun yağmur nedeniyle site dışındaki alandan gelen yağmur sularının, sigortalı sitenin A Blok zemin kat -1. ve -2. Katlarında su basması nedeniyle muhtelif kısımlarında hasar meydana gelmesine sebebiyet verdiğini; hazırlanan Ekspertiz Raporunda, bulunduğu eğimli arazinin en alt kademesinde bulunan ve sokakta yeterli kaldırım ve bordür olmaması sebebi ile yağış sırasında üst sokaklardan gelen suların site giriş kapısından girdikten sonra en üstteki A blok acil çıkış kapısı önünde yoğunlaştığı ve kapı altından içeriye giren suların bodrum katlara dolduğu ve hasara sebebiyet verdiğinin ifade edildiğini; Ekspertiz Raporuna göre, saptanan toplam 24.156,77 TL hasar miktarının,  ibraname karşılığında 03.07.2014 tarihinde sigortalılarına ödendiğini ve TTK hükümlerine göre sigortalılarının halefi olunduğunu; dava açılmasından önce davalılarla irtibat kurulmuş ise de tüm davalıların sorumluluğun diğer davalılarda olduğunu belirttiğinden ve hangi davalının sorumlu olduğu tespit edilemediğinden, her üç davalı için mecburen Anadolu 5.İcra Müdürlüğü’nün 2014/19996 Esasında kayıtlı icra takibi başlatıldığını; Davalı/Borçluların süresi içinde borca itirazı nedeniyle icra takibinin durduğunu ve itirazın iptali ve takibi devamını sağlamak için işbu İtirazın İptali Davasının ikamesinde zorunluluk hâsıl olduğunu; borçluların icra takibimize vaki itirazının tümüyle haksız ve kötü niyetli olduğunu ifade ederek; Davalı/Borçlunun İcra takibine vaki haksız, yersiz ve dayanaksız itirazlarının iptali ile İcra takibinin devamına karar verilmesi istemiyle 1- İSKİ Genel Müdürlüğü, 2-Tuzla Belediye Başkanlığı ve 3-İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına karşı adli yargı yerinde dava açmıştır.

İstanbul Anadolu 8.Asliye Hukuk Mahkemesi;15.6.2017 gün ve E:2015/285, K:2017/130 sayı ile, “(…)15.03.2016 tarihli ön inceleme duruşması sırasında davalılar İBB ve Tuzla Belediyesi bakımından davanın tefrikine ayrı bir esasa kaydı yapıldıktan sonra yargı yolu bakımından dava dilekçesinin reddine karar verilmesine, eldeki davanın İSKİ yönünden sürdürülmesine karar verilmiştir.

(…)

Dosyaya toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde davacı vekili rucüen tazminat nedeniyle yaptıkları icra takibine itirazın iptalini dava ve talep etmiş ise de yapılan keşif ve keşif sonrası verilen uzman bilirkişi raporunda; olay nedeniyle davalı İSKİ'nin herhangi bir kusur ve sorumluluğu olmadığı anlaşıldığından davacının davasının reddine karar verilmesi gerekmiş aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere

1-Davanın davasının REDDİNE…” karar vermiştir.

Tefrik edilip ayrı bir esasa kaydedilen ve davalıları 1-Tuzla Belediye Başkanlığı ve 2-İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı olan davada ise:

İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ:6.12.2017 gün ve E:2017/490, K:2017/308 sayı ile,  davacı vekilinin dava dilekçesinin özetine yer verdikten sonra; “Davalı İBB vekili cevap dilekçesinde; olayın meydana geldiği yerin ana arter olmadığı, bu nedenle sorumluluklarının olmadığı, ayrıca iddianın hizmet kusuruna dayalı olduğu için idari yargının görevli olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.

Davalı Tuzla Belediye Başkanlığı vekili cevap dilekçesinde; yargı yolu görev itirazında bulunarak davanın husumet ve esas yönünden reddini istemiştir.

15/03/2016 tarihli ön inceleme duruşması sırasında davalılar İBB ve Tuzla Belediyesi bakımından davanın tefrikine ayrı bir esasa kaydı yapıldıktan sonra yargı yolu bakımından dava dilekçesinin reddine karar verildiği görülmüş olup, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-Yargı yolu bakımından mahkememizin görevsizliği nedeniyle dava dilekçesinin reddine…” karar vermiş, bu karar istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiştir.

Davacı şirket vekili bu kez, aynı somut olaylardan bahisle, “Davalı/Borçlunun İcra takibine vaki haksız, yersiz ve dayanaksız itirazlarının iptali ile İcra takibinin devamına” karar verilmesi istemiyle, yalnızca Tuzla Belediye Başkanlığına karşı idari yargı yerinde dava açmıştır.

İstanbul 8.İdare Mahkemesi: 22.1.2018 gün ve E:2018/111, K:2018/126 sayı ile, mevzuat uyarınca, idari yargıda açılan iptal davalarında, dava konusu işlemin tereddüte yer vermeyecek şekilde açık ve net biçimde ortaya konulması hukuka uygunluk denetiminin hangi işlem ya da işlemler hakkında yapılacağının kesin olarak belirlenmesi bakımından gereklilik arz ettiği;  öte yandan, , idari yargıda açılabilecek olan dava türleri arasında "İtirazın İptali Davası" şeklinde bir dava türünün de bulunmadığını; nihayetinde dava dilekçesinin bu haliyle 2577 sayılı Kanun'un 3. maddesinde yer alan şartlara uygun olmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle; dava dilekçesinin reddine karar vermiştir.

Davacı şirket vekili yenilediği dilekçesinde, yargılamanın aşamalarını da özetleyerek, müvekkilinin bilirkişi raporu ile tespit edilmiş dava miktarının hüküm altına alınması istemiyle, bir kez daha Tuzla Belediye Başkanlığına karşı idari yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL 8.İDARE MAHKEMESİ: 6.9.2018 gün ve E: 2018/296 sayı ile, “(…) 2577 sayılı Kanunun 5. maddesinin 1. fıkrasında da, İdare Mahkemelerinin, Vergi Mahkemelerinin görevine giren davalar ile Danıştay da çözümlenecek olanlar dışındaki iptal davaları ile tam yargı davalarını, tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinin birinin yürütülmesi için yapılan idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar ve kanunlarla verilen diğer işleri çözümleyeceği hükme bağlanmıştır.

Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde de, idari yargının görev alanının, idari işlem ve eylemler ile genel hizmetlerden birinin yürütülmesi için yapılan idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklardan doğan davalarla sınırlı olduğu, 14. maddesinin (3/a) bendinde, dava dilekçelerinin görev ve yetki yönünden inceleneceği, 15. maddesinin (1/a) bendinde ise, adli ve askeri yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine karar verileceği kurala bağlanmıştır.

Dosyanın incelenmesinden, davacı vekili tarafından, aynı istemle açılan davanın, İstanbul Anadolu 8. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2015/285 Esas sayısı ile, idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle görev yönünden reddedilmesi üzerine, Mahkememiz E.2018/296 Esas sayısı ile bakılan iş bu davanın açıldığı anlaşılmış ise de; bakılmakta olan davanın, davalı idarenin Anadolu 5. İcra Müdürlüğü'nün 2014/19996 sayılı dosyası ile başlatılan icra takibine yaptığı itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesi istemiyle açıldığı görülmekte olup, yukarıda yer verilen mevzuat hükmü uyarınca adli yargı mercilerince çözümlenmesi gerekmektedir.

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “İlamsız takip” başlıklı Üçüncü Bap, 42-49. maddelerinde takip yöntemleri gösterilmiş; değişik 58. maddesinde, takip talebinin icra dairesine yazı ile veya sözlü olarak veya elektronik ortamda yapılacağına işaret edilmiş; değişik 60. maddesine göre, takip talebi üzerine icra müdürünce ödeme emri düzenleneceği ve 62-65. maddelerde itiraza ilişkin hükümlere yer verilmiş olup, değişik 66.maddede, süresi içinde yapılan itirazın takibi durduracağı kurala bağlanmıştır.

İtiraz nedeniyle takibin durması üzerine alacaklıya, itirazın iptali için Kanunda iki yola başvurma olanağı tanınmış olup, bunlardan birincisi, 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak, İkincisi ise 68, ek 68/a ve ek 68/b maddelerine göre tetkik merciinden itirazın kaldırılmasını istemektir.

İncelenen uyuşmazlıkta alacaklı konumundaki davacı tarafından, değişik 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak suretiyle itirazın iptali davası açılmıştır.

Söz konusu 67. Madde (Değişik: 18/2/1965 - 538/37 md.), “(Değişik birinci fıkra: 17/7/2003-4949/15 md.) Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.

(Değişik: 9/11/1988 - 3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.

İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.

Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır” hükümlerini taşımaktadır.

Anılan Kanunun değişik 1. maddesinin birinci fıkrasında, “Her asliye mahkemesinin yargı çevresinde yeteri kadar icra dairesi bulunur” denilmekte olup, yukarıda hükmü yazılı 67. maddede sözü edilen “mahkeme” ile, icra dairesinin bulunduğu yargı çevresi bakımından bağlı olduğu asliye mahkemesinin anlaşılması ve takip hukukuna özgü bulunan itirazın iptali davasının asliye mahkemesinde görülmesi gerektiği açıktır.

Bu durumda, uyuşmazlığı çözmekte adliye mahkemelerinin görevli olduğu sonucuna ulaşıldığından, yukarıda metnine yer verilen 2247 sayılı Kanun’un 19. maddesi uyarınca görevli mahkemenin belirlenmesi için, Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulması gerekmiştir.

Nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 05.06.2017 tarih, E:2017/355 ve K:2017/397 sayılı kararı da aynı yöndedir.

Açıklanan nedenlerle, İstanbul Anadolu 8. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2015/285 sayılı dosyası temin edildikten sonra görev uyuşmazlığı çıkarılması için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine…” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ'un katılımlarıyla yapılan 24.12.2018 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, Yasa’nın 14. maddesine göre olumsuz görev uyuşmazlığı bulunduğunun ileri sürülebilmesi için davanın “tarafları, konusu ve sebebinin aynı” olması koşulunun öngörülmüş bulunması karşısında; adli ve idari yargı yerleri arasında ortak davalı olan Tuzla Belediye Başkanlığına karşı açılan davalar yönünden görev uyuşmazlığının doğduğu; öte yandan, İdare Mahkemesince, İstanbul Anadolu 8. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2015/285 sayılı dosyası dikkate alınarak uyuşmazlık çıkarıldığı görülmekteyse de; bu dosyada;  davanın tefriki ile, İSKİ yönünden sürdürülmesine karar verilen davanın da reddine karar verildiğinin görüldüğü ve esasında görevsizlik kararı olmadığı;  görevsizlik kararının ise tefrik edilip Mahkemenin E:2017/490 sayısına kaydedilen ve devamında K:2017/308 sayı ile görevsizlik ile sonuçlandırılan dosyaya ilişkin olduğu; bu şekilde başvuru koşulları açısından bir sorun bulunmakta ise de; görev hususunun kamu düzeninden olması ve yargılamanın en kısa sürede sonuçlandırılmasını teminen, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Davalı/Borçlunun İcra takibine yaptığı itirazlarının iptali ile İcra takibinin devamına  karar verilmesi istemiyle  açılmıştır.

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “İlamsız takip” başlıklı Üçüncü Bap, 42-49. maddelerinde takip yöntemleri gösterilmiş; değişik 58. maddesinde, takip talebinin icra dairesine yazı ile veya sözlü olarak veya elektronik ortamda yapılacağına işaret edilmiş; değişik 60. maddesine göre, takip talebi üzerine icra müdürünce ödeme emri düzenleneceği ve 62-65. maddelerde itiraza ilişkin hükümlere yer verilmiş olup, değişik 66. maddede, süresi içinde yapılan itirazın takibi durduracağı kurala bağlanmıştır.

İtiraz nedeniyle takibin durması üzerine alacaklıya, itirazın iptali için Yasada iki yola başvurma olanağı tanınmış olup, bunlardan birincisi, 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak, ikincisi ise 68, ek 68/a ve ek 68/b maddelerine göre tetkik merciinden itirazın kaldırılmasını istemektir.

İncelenen uyuşmazlıkta alacaklı konumundaki davacı tarafından, değişik 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak suretiyle itirazın iptali davası açılmıştır.

Söz konusu 67. Madde (Değişik: 18/2/1965 - 538/37 md.), “(Değişik birinci fıkra: 17/7/2003-4949/15 md.) Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.

(Değişik: 9/11/1988 - 3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.

İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.

(Mülga dördüncü fıkra: 17/7/2003-4949/103 md.)

Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.(…)” hükümlerini taşımaktadır.

Anılan Yasanın değişik 1. maddesinin birinci fıkrasında, “Her asliye mahkemesinin yargı çevresinde yeteri kadar icra dairesi bulunur” denilmekte olup, yukarıda hükmü yazılı 67. maddede sözü edilen “mahkeme” ile, icra dairesinin bulunduğu yargı çevresi bakımından bağlı olduğu asliye mahkemesinin anlaşılması ve takip hukukuna özgü bulunan itirazın iptali davasının asliye mahkemesinde görülmesi gerektiği açıktır.

Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinde, idari dava türleri: a)İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, b)İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c)Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayılmıştır.

Bu duruma göre, İcra ve İflas Kanunu’nun değişik 67. maddesine göre açılan itirazın iptali davasının görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

 

Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu dolayısıyla, İstanbul 8. İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile, İstanbul Anadolu 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 6.12.2017 gün ve E:2017/490, K:2017/308 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul 8. İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, İstanbul Anadolu 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 6.12.2017 gün ve E:2017/490, K:2017/308 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ  KALDIRILMASINA, 24.12.2018 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                          Üye                                  Üye                                 Üye                    

       Hicabi                         Şükrü                             Mehmet                             Birol        

    DURSUN                    BOZER                            AKSU                            SONER            

 

 

 

                                             Üye                                  Üye                                Üye                    

                                    Süleyman Hilmi                   Aydemir                         Nurdane           

                            AYDIN                             TUNÇ                           TOPUZ