Hukuk Bölümü         2011/243 E.  ,  2012/64 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

           Davacı            : O.A.

            Vekili              : Av. D.D.

            Davalı             : Bağcılar Belediye Başkanlığı

            Vekili              : Av. Ş.A.

            O L A Y          : Davacı vekili; müvekkilinin, İstanbul ili, Bağcılar ilçesi, 12 pafta, 880 parsel sayılı6620 m2 miktarlı taşınmazda 124/6620 oranında hissedar bulunmakta iken, taşınmazın davalı idarece 2981 ve 3290 sayılı kanunlar çerçevesinde 18. madde uyarınca imar uygulamasına tabi tutulduğunu,  müvekkiline İstanbul ili, Bağcılar ilçesi, 1677 ada, 9 parsel sayılı230 m2 miktarlı taşınmazdan46 m2 hisse verildiğini; müvekkiline düzenleme ortaklık payı düşüldükten sonra verilmesi gereken hisseden daha az miktar hisse verilmiş olduğunu;  bu şekilde, düzenleme ortaklık payının mahsubu ile verilmesi gereken paydan daha az pay verilmesi ve kesilen bu pay yönünden kamulaştırma işlemleri yapılmamış olması nedeni ile, kamulaştırmasız el atma koşullarının oluştuğunu iddia ederek, sonuç itibariyle; kamulaştırmasız el atılmasından dolayı fazlaya ait talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.00,00 YTL’nin davalı idareden yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmesi istemiyle, 19.03.2009 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

            Davalı Belediye vekilince, birinci savunma dilekçesinde, davacı hakkında tesis edilen idari işlemle ilgili olarak açılan davaya bakma görevinin idare mahkemelerine ait olduğu öne sürülerek görev itirazında bulunulmuştur.

            Bakırköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesi: 29.09.2009 gün ve E:2009/83, K:2009/329 sayı ile, Davacı vekili her ne kadar müvekkilinin hissedar olduğu dava konusu İstanbul ili, Bağcılar ilçesi, 12 Pafta, 880 Parsel sayılı taşınmazın davalı idarece İmar Kanunu'nun 18. maddesi uyarınca imar uygulamasına tabi tutulduğunu ve kendilerine 46 m2hisse verildiğini, müvekkiline ortaklık payının mahsubu ile verilmesi gereken paydan daha az pay verilmesi ve herhangi bir kamulaştırma işlemi yapılmaması nedeniyle kamulaştırmasız el atma koşullarının oluştuğundan bahisle fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak kaydıyla 10.000,00 TL tazminatın davalıdan yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş ise de, davacının talebinin imar uygulamasında yasaya aykırı idari işleme dayalı olması, talebin mahkemelerinin görevine giren imar uygulaması sırasında bedele dönüştürülen payın arttırılmasına ilişkin bulunmaması, tamamen idari yargının görevine giren tam yargı davası niteliğinde bulunduğunun anlaşılması karşısında yargı yolu bakımından mahkemelerinin görevsizliğine karar vermiş; davacı vekilinin temyiz etmesi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesi: 07.10.2010 gün ve E: 2010/9188, K:2010/16674 sayı ile,  dosyada bulunan kanıt ve belgelerden; dava konusu edilen kadastral 12 pafta, 880 parsel sayılı taşınmazın, Bağcılar Belediye Başkanlığı tarafından 1992 yılında imar uygulamasına tabi tutularak, davacıya ait 124 m2'lik hissesine karşılık 1667 ada 9 parsel sayılı taşınmazdan 46 m2'lik hisse verildiği, düzenleme ortaklık payı karşılığının fazla alındığının anlaşıldığı;  bu durumda, davacının imar uygulaması sırasında yok edilen 34,6 metrekarelik hissesi ile ilgili talebinin, kamulaştırmasız el atma sonucu meydana getirilen zararın tazmini olarak nitelendirilip, 11.02.1959 gün ve 17/15 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, davaya bakmanın adli yargının görevi dahilinde olduğu gözetilerek, işin esasına girilip talep hakkında bir karar verilmesi gerekirken; yasal olmayan gerekçelerle davanın görev yönünden reddine karar verilmesinin doğru görülmediği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar vermiştir.

BAKIRKÖY 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 17.03.2011 gün ve E:2010/565 sayı ile,  görev hususunda yerel mahkemelerin direnme hakkı bulunmadığından, usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 07.10.2010 gün ve 9188-16674 sayılı bozma ilamına uyulmasına karar vermiştir.

            Davalı vekilince, süresinde verilen dilekçe ile olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle başvuruda bulunulması üzerine, dava dosyasının onaylı bir örneği Danıştay Başsavcılığına gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI;  olayda, davacıya ait taşınmaza imar uygulaması nedeniyle el atılmış olmasından dolayı bir bedel ödenip ödenmeyeceğine ve sonuçta bir idari işlem olan imar uygulamasından doğan zararın tazminine ilişkin bulunan davanın, kamu mevzuatı hükümleri çerçevesinde ve kamu gücü kullanılarak tesis edilen idari işlem ve eylemden kaynaklanan bir uyuşmazlığı konu edilmiş olduğundan; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin 1'inci fıkrasının (b) bendinde yer alan, "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında idari yargı yerinde çözümlenmesinin gerektiği; bu bakımdan, imar uygulaması sonucunda uğranıldığı öne sürülen zararın tazminine ilişkin bulunan dava konusu uyuşmazlığın, imar mevzuatı hükümleri çerçevesinde idari yargı yerinde çözümlenmesinin görev ayrımına ilişkin kurallara uygun bulunduğu gerekçesiyle;  2247 sayılı yasanın10'uncu maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısından yazılı düşüncesi istenilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; davanın konusunun, imar mevzuatı hükümleri gereğince yapılan imar planları çerçevesinde, davacının hisseder olduğu taşınmazdaki hissesi karşılığında düzenleme ortaklık payı olarak verilen 46 m2’lik hisse miktarının az olduğu ve aradaki farkın davalı tarafından tazmin edilmesine ilişkin bulunduğu;  dava konusu düzenleme ortaklık payı verilmesine ilişkin işlemin dayanağını oluşturan 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18. maddesi 1 fıkrasında "İmar hududu içinde bulunan binalı veya binasız arsa ve arazileri malikleri veya diğer hak sahiplerinin muvafakatı aranmaksızın, birbirleri ile, yol fazlaları ile, kamu kurumlarına veya belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirmeye, bunları yeniden imar planına uygun ada veya parsellere ayırmaya, müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya ve re'sen tescil işlemlerini yaptırmaya belediyeler yetkilidir. Sözü edilen yerler belediye ve mücavir alan dışında ise yukarıda belirtilen yetkiler valilikçe kullanılır." hükmü ile tesis edilen işlemin kamulaştırmasız el atma temelinde ele alınamayacağının anlaşıldığı; Anayasa'nın 125/son madde ve fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü bulunduğunun kurala bağlandığı; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesi gereğince idari eylem ve işlemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılan tam yargı davalarının idari dava türleri arasında sayıldığı;  dava konusu uyuşmazlıkta, idarenin 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu kapsamında bir işleminin bulunmaması karşısında, davanın anılan Kanun'un 14. maddesinde işaret edilen bedel artırma davası niteliğinde olduğunun kabulüne olanak bulunmadığı gerekçesiyle;  Danıştay Başsavcılığının 2247 sayılı Yasa'nın 10. maddesi gereğince yapmış olduğu başvurunun kabulü ile Bakırköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/565 esas sayılı görevlilik kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 09.04.2012 günlü toplantısında:

 l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, Davalı vekilince anılan Yasa’nın 10. maddesinde öngörülen yönteme uygun şekilde görev itirazında bulunulduğu ve Mahkemece, Yargıtay bozma kararına uyulmasına karar verilmesi üzerine 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine, Danıştay Başsavcılığı tarafından olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmakta olup, esasın incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA’nın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacının maliki ve hissedarı olduğu taşınmazdaki hisse miktarının,   düzenleme ortaklık payının mahsubu nedeniyle düşürüldüğü, kamulaştırmasız el atma koşullarının oluştuğu iddiasıyla; fazlaya ait talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.00,00TL’nin davalı idareden yasal faizi ile birlikte tahsili istemiyle açılmıştır.

2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygula­nacak Bazı İşlemler ve 6785 sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiş­tirilmesi Hak­kında Kanun, imar ve gecekondu mevzuatına aykırı olarak inşa edilmiş ve inşa halindeki bütün yapılar hakkında uygulanacak işlemleri dü­zenlemek ve bu işlemlere dair müracaat, tespit, değerlendirme, uygulama ve duyuru esaslarını ve ilgili diğer hususları belirlemek amacını taşımakta olup, valilik veya belediyelerce yetki ve sorumluluk alanlarında ıslah imar düzen­lemeleri yapılmak suretiyle, yeniden gece­kondu yapılmasının önlenmesi için temin edilecek arsaların ve muhafazası mümkün görülen gecekonduların Yasada öngörülen usul ve esaslara göre hak sahipliği belir­lenen kişilere ve­rilmesine olanak sağlamıştır.

            Bu doğrultuda yapılan ıslah imar planlaması çerçevesinde, Yasada öngörülen usul ve koşullara uygunluğu saptananlara hak sahipliği ölçütüne dayalı olarak ida­rece arsa veya hisse tahsis edilmekte ve tapu verilmektedir.

Ayrıca, 2981 sayılı Yasanın 3290 sayılı Yasa ile değişik 10. maddesinin (c) bendinde, “İmar mevzuatına aykırı bina yapılmış, hisseli arsa ve araziler veya özel parselasyona dayalı arazilerde, imar adası veya parseli olabilecek büyüklükteki alanlarda, binalı veya binasız arsa ve arazileri birbirleriyle, yol fazlalarıyla veya Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerle birleştirmeye bunları yeniden ada ve parsellere ayırmaya, yapılara yeniden doğan imar ada veya parseli içinde kalanları yapı sahiplerine, yapı olmayanları diğer hisse sahiplerine müstakil veya hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre vermeye, bunlar adına tescil ettirmeye ve tescil işlemi dışında kalanların hisselerini 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa göre tespit edilecek bedeli peşin ödenmek veya parsel sahipleri aleyhine kanuni ipotek tesis edilerek, tapu sicilinden terkin ettirmeye belediye veya valilikler resen yetkilidir..” hükmü yer almıştır.

Dosyada bulunan Bağcılar Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Müdürlüğü’nün 15.04.2009 gün ve 2971 sayılı yazısında;  İstanbul ili, Bağcılar ilçesi, Fatih Mahallesi eski 12 pafta 880 sayılı kadastral parseli de kapsayan alanda Bakırköy Belediyesince 2981/3290 sayılı yasaya göre ifraz yapılmış ve Tapu Sicil Müdürlüğü'nce de tescil edilmiş olduğu; tescil edilen ifraz işleminden sonra söz konusu yerde ilgililerin itirazı üzerine Bakırköy Belediyesince 24.09.1992 tarih ve 5974 sayılı Encümen Kararı ile düzeltme işlemi yapıldığı,  bu düzeltme işleminde davacıya230 m2miktarındaki 158 ada 9 parselden 46/230 hisse tescil edilmiş, verilemeyen yer için 2.787.000 TL tutarında bedel takdir edilmiş olduğu; davacının, ifrazlı tapusunu almak için 12.02.1992 tarih ve 1576 sayılı dilekçe ile belediyeye müracaat ettiği,  davacıya eksik verilen yer için takdir edilen bedelin ödenmesi hususunda 27.03.1992 tarih ve 1576 sayılı ödeme yazısının elden imza karşılığı verildiği; 31.01.1997 tarihli banka hesap ekstresine göre davacının bu bedeli 29.01.1997 tarihinde aldığı ifade edilmiştir.

Olayda uyuşmazlığın, davacının124 m²hisseli taşınmazının bulunduğu kadastral parselde 2981 ve 3290 sayılı yasalara göre yapılan imar uygulaması sonucu, davacı adına bir başka parselde tescil edilen46 m²hisseli taşınmaza ilişkin olarak takdir edilen miktarın düşüklüğünden kaynaklandığı; bunun ise kamu gücüne dayalı, resen ve tek yanlı olarak tesis edilen bir idari işlem niteliğini taşıdığı kuşkusuzdur.

Her ne kadar, davacı vekili tarafından kamulaştırmasız el atma nedeniyle taşınmaz bedelinin ödenmesi istemiyle dava açılmış ise de; olayda, davalı idarenin kanuna aykırı olarak ferdin taşınmazını elinden alması ya da kanunla getirilen sınırlamalar dışında malikin tasarrufunu engellemesi söz konusu olmadı­ğına göre, kamulaştırma­sız el atmanın varlığından söz edilemeyeceği gibi, ortada bedel artırımı,  mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiilden doğan zararların tazmini kapsamında bir dava da bulunmamaktadır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b maddesinde, "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları"  idari dava türleri arasında sayılmıştır.

Bu durumda, 2981 sayılı Kanun gereğince tesis edilen idari nitelikteki uygulama işlemlerinden doğduğu anlaşılan uyuşmazlığın görüm ve çözümünde idari yargı görevli bulunmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun kabulü ile Bağcılar Belediye Başkanlığı vekilinin görev itirazının, Bakırköy 3.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce (Yargıtay bozma kararına uyulması suretiyle)  reddine ilişkin kararının kaldırılması gerekmiştir.

 S O N U Ç      : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcılığınca yapılan BAŞVURUNUN KABULÜ ile, davalı vekilinin GÖREV İTİRAZININ REDDİNE İLİŞKİN Bakırköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 17.03.2011 gün ve E:2010/565 sayılı KARARININ KALDIRILMASINA, 09.04.2012  gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.