Hukuk Bölümü         2012/130 E.  ,  2013/4 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı    : S.K.E.’a velayeten ve kendi adına asaleten N.E.

Vekili      : Av. E.B. 

Davalılar:   1- Karayolları Genel Müdürlüğü

Vekili       : Av. Ö.Ö.

                   2- B. Sigorta A.Ş.

Vekili        : Av. T.T.

                  3- C.U. Sig. A.Ş. / A. Sigorta A.Ş.

Vekili        : Av. A.D.

O L A Y                 : Davacı vekili,  müvekkillerinin murisi G.E.'ın, 06 GIM 30 plaka sayılı araç ile İstanbul istikametine seyir halinde iken, Sultanbeyli Samandra Hyundai Otomotiv karşısına geldiği sırada havanın yağışlı olması sebebi ile girdiği su birikintisi nedeni ile geçirmiş olduğu trafik kazasında hayatını kaybettiğini; olay sonrası tutulan trafik kaza tutanağında, yoldaki su birikintisi nedeni ile karayollarının da kusurlu olduğuna yer verildiğini; diğer davalı B. Sigorta'nın kazaya karışan aracın Kasko poliçesini yapan şirket olduğunu, bu şirketin de kazada hayatını kaybedenin varislerine karşı, poliçe teminatlarına göre sorumluluğunun bulunduğunu; 3 nolu davalının da ferdi kaza teminatını veren sigorta şirketi olduğunu ifade ederek; tarafların kusur durumlarının belirlenerek neticede davalının kusurlu olduğunun tespiti ile davanın kabulüne, zarar toplamı bilirkişi incelemesi ile ortaya çıkacağından fazlaya dair hakları ve manevi tazminat istemi hakkını saklı tutarak, müvekkil N.E.için 500.000.000 TL maddi tazminat (destek), müvekkil K.E.için 1.000.000.000 TL maddi tazminat (destek); defin, hastane,  yol vs. giderler için 200.000.000 TL maddi tazminat olmak üzere toplam 1.700.000.000 TL tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi istemiyle 14.4.2003 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesi; 05.02.2008 gün ve E:2003/337, K:2008/24 sayı ile, uyuşmazlığın esasını inceleyerek; Mahkemelerince taraf delilleri toplandığı, ceza dosyasında bulunan kusur raporuna itiraz edildiğinden oluşturulan bilirkişi heyetine kusur yönünden inceleme yaptırıldığı, bilirkişilerin 20.06.2006 tarihli raporlarında, kararın oluş şeklini de incelemek suretiyle, sürücü G.E.’ın 3/8, sürücü M.İ.'in 2/8 ve yolun bakım ve onarımından sorumlu olan Karayolları Genel Müdürlüğü’nün 3/8 oranında kusurlu olduğunu rapor olarak bildirdiklerini; bu kusur oranı esas alınmak suretiyle davacı N.E.’ın sonradan evlendiği de anlaşıldığından tazminat hesabı yaptırıldığı, bilirkişinin 08.10.2007 tarihli ek raporunda davacı eş N.’nin 2.610,81 YTL, oğlu Kaan’ın 12.977,89 YTL destekten yoksun kalma zararı olduğunu bildirdiğini; alınan kusur ve tazminat raporu hüküm kurmaya elverişli görüldüğünden, davalı Karayolları Genel Müdürlüğü ile davalı A. Sigorta A.Ş. den poliçede belirli limiti ile sınırlı olmak kaydıyla müştereken ve müteselsilen tahsili gerektiğini, B., Sigortanın incelenen poliçesinde Ferdi kaza sigortasının bulunmadığı anlaşıldığından hakkında açılan davanın reddedildiğini, tedavi giderleri atiye bırakıldığından hüküm kurulmadığını belirterek; açılan davanın ıslah edilmiş şekliyle kabulüne, davacı N.E.için toplam 2.601,81 YTL, davacı K.E.için 12.977,89 destekten yoksun kalma tazminatının davalılardan A. Sigorta A.Ş. yönünden dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ve poIiçesindeki limitiyle sınırlı olmak suretiyle, davalı Karayolları Genel Müdürlüğü"nden kaza tarihi olan 20.12.2002 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı yana verilmesine; davalı B. Sigorta A.Ş. hakkında açılan davanın reddine karar vermiş, bu karar temyiz edilmiştir.

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi; 20.12.2010 gün ve E:2010/186, K:2010/13274 sayı ile, davacı dava dilekçesinde, davalılardan Karayolları Genel Müdürlüğü'nün, karayoluna su birikmesine yol açması nedeniyle kusurlu olduğunu ileri sürülerek davalı gösterdiğinden, istemin hizmet kusuruna dayandığı sonucuna varıldığı; hizmet kusurundan doğan zararlardan dolayı İdari Yargılama Usulü Yasası'nın 2/1-b maddesi gereğince idareye karşı idari yargı yerinde tam yargı davası açılmasının gerektiği,  görev konusu kamu düzenine ilişkin olup ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında mahkemelerce kendiliğinden gözetileceği; yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, yargı yolu bakımından mahkemenin görevsizliği nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekirken yerinde olmayan yazılı gerekçe ile Karayolları Genel Müdürlüğü yönünden de işin esasının incelenmiş olmasının usul ve yasaya uygun düşmediği gerekçesiyle; temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle davalılardan Karayolları Genel Müdürlüğü yönünden Bozulmasına karar vermiştir.

KARTAL 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 26.07.2011 gün ve E:2011/250, K:2011/375 sayı ile, davanın bütün safahatını özetledikten sonra; Mahkemelerince bozma ilamına uyularak davalılar B. Sigorta ve A. Sigorta açısından kararın kesinleşmiş olması nedeniyle bu konuda karar verilmesine yer olmadığı;  davanın Karayolları Genel Müdürlüğü açısından tefriki ile dava dilekçesinin Mahkemelerinin görevsizliği doğrultusunda karar verilmesi gerekeceği sonuç ve kanaatine varılmış olduğu gerekçesiyle;  Davalılar B. Sigorta ve A. Sigorta açısından kararın kesinleşmiş olması nedeniyle bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,  Davanın Karayolları Genel Müdürlüğü açısından tefriki ile idari yargılama usulü yasasının 2/1-b maddesi gereğince Mahkemelerinin görevsizliği nedeniyle dava dilekçesinin reddine, karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın İstanbul İdare Mahkemesine Gönderilmesine karar vermiştir. Bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili, Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne verdiği 27.10.2011 kayıt tarihli dilekçe ile, dosyanın İstanbul İdare Mahkemesine gönderilmesini talep etmiş; Mahkeme'ce 24.11.2011 tarih, 2011/250 Esas sayılı yazı ekinde dava dosyası İstanbul İdare Mahkemesi Başkanlığına gönderilmiştir.

İSTANBUL  5. İDARE MAHKEMESİ: 08.12.2011 gün ve E: 2011/2248 sayı ile, Davacı Server Kaan Ercan'a velayeten ve kendi adına asaleten N.E.vekili Av. Elvan Karataş tarafından davacıların yakınının karışmış olduğu trafik kazası sonucu ölüm olayından ötürü oluşmuş olan maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle Karayolları Genel Müdürlüğü G. Sigorta A.Ş., A. Sigorta A.Ş.'ne karşı açılan davada işin gereğinin görüşüldüğü; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un Yargı Mercilerinin Uyuşmazlık Mahkemesine Başvurmaları başlıklı 19'uncu maddesinde; Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı merciinin davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurabileceği ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteleyeceği, yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyalarını Uyuşmazlık Mahkemesine göndereceğinin hüküm altına alındığı; 04.02.2011 günlü, 27836 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun, "Ölüm veya vücut bütünlüğünün yitirilmesinden doğan zararların tazmini davalarında görev" başlıklı 3.maddesinde; "Her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine yahut kişinin ölümüne bağlı maddi ve manevi zararların tazminine ilişkin davalara asliye hukuk mahkemeleri bakar. İdarenin sorumluluğu dışında kalan sebeplerden doğan aynı tür zararların tazminine ilişkin davalarda dahi bu hüküm uygulanır. 30/1/1950 tarihli ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu hükümleri saklıdır." hükmüne yer verilmişken, "Yürürlük" başlıklı 451.maddesinde ise;"Bu Kanun 1/10/2011 tarihinde yürürlüğe girer." hükmüne yer verilmiş olduğu;  6100 sayılı Yasa hükmü uyarınca, bedensel zarar nedeni ile oluşmuş olan maddi ve manevi zararın tazmini istemine karşı 01.10.2011 tarihinden itibaren açılacak olan davaların görüm ve çözümünde Adli Yargı mercileri görevli olduklarından, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve işleyişi Hakkında Kanun'un Yargı Mercilerinin Uyuşmazlık Mahkemesine Başvurmaları başlıklı 19'uncu maddesi uyarınca iş bu davada görevli yargı kolunun belirlenmesi için dava dosyasının Kartal Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2011/250 Esas No'lu dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesinin gerekmekte olduğu gerekçesiyle;  iş bu uyuşmazlığın çözümü için görevli yargı kolunun belirlenmesi için dava dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine karar vermiş; Mahkeme Başkanlığınca dosya sehven Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiş ise de, anılan Makam tarafından Mahkememize intikal ettirilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 14.1.2013 günlü toplantısında:: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN’ın başvurunun reddi gerektiği, Danıştay Savcısı Tuncay DÜNDAR’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 14. maddesinde, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.

 Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir” ve 19. maddesinde, “Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.

            (Değişik ikinci fıkra: 23/7/2008 – 5791/9 md.) Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir” denilmiştir. Aynı Yasanın 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmiştir.

Öte yandan; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Görevsizlik veya yetkisizlik kararı üzerine yapılacak işlemler” başlıklı 20.maddesinin 1.fıkrasında; “ (1) Görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi hâlinde, taraflardan birinin, bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekir. Aksi takdirde, bu mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verilir.” hükmüne yer verilmiş;  2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 'İdari davaların açılması' başlıklı 3. maddesinde; idari davaların, Danıştay, idare mahkemesi ve vergi mahkemesi başkanlıklarına hitaben yazılmış imzalı dilekçelerle açılması öngörülmüş; aynı Kanunun 9. maddesinde; çözümlenmesi Danıştay’ın idare ve vergi mahkemelerinin görevlerine girdiği halde adli ve askeri yargı yerlerine açılmış bulunan davaların görev noktasından reddi halinde bu husustaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde görevli mahkemelerde dava açılabileceği hükme bağlanmış; Yasanın “İlk inceleme üzerine verilecek karar”  başlıklı 15.maddesinin 1.fıkrasının (a) bendinde; “ 1. (Değişik bent: 05/04/1990 - 3622/6 md.) Danıştay veya idare ve vergi mahkemelerince yukarıdaki maddenin 3 üncü fıkrasında yazılı hususlarda kanuna aykırılık görülürse, 14 üncü maddenin; a) 3/a bendine göre adli ve askeri yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine; idari yargının görevli olduğu konularda ise görevli veya yetkili olmayan mahkemeye açılan davanın görev veya yetki yönünden reddedilerek dava dosyasının görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesine, (…) karar verilir” denilmiştir.

Dosyanın, 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca incelenmesinden:

                Hukuk uyuşmazlıklarında, görevli veya yetkili olmayan mahkemeye açılan davanın görev veya yetki yönünden reddedilerek dava dosyasının görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesi, ancak aynı yargı düzeni içinde yer alan mahkemeler arasında olanaklı olup; bu hususa ilişkin 6100 sayılı H.M.K’nın 20. (1086 sayılı H.U.M.K.’nun 27.) maddesiyle 2577 sayılı İ.Y.U.K.’ nun 15. maddesinin 1. fıkrası (a) bendinin ikinci cümlesinde  yer alan “görev” kuralları, aynı yargı düzeni içindeki mahkemelerin işbölümü esasına ilişkin düzenlemelerdir. Oysa yargı yolunu değiştiren görevsizlik kararı verilmesi durumunda, görevli olduğundan bahisle farklı bir yargı düzeninde yer alan mahkemeye dava dosyasının gönderilebilmesine olanak tanıyan bir düzenleme bulunmamaktadır.

                Göreve ilişkin kararın, işbölümü esasına göre veya yargı yolu bakımından verilmiş olması farklı sonuçlar doğurmaktadır. Şöyle ki; işbölümü esasına göre verilen görevsizlik kararı sonucu dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesi durumunda, dava başvuru tarihi itibariyle görevli mahkemede açılmış sayılmaktadır. Yargı yolunu değiştiren görevsizlik kararı verilmesi durumunda ise, görevli olduğu işaret edilen yargı yerine, bu yargı yerinin uyguladığı usul kurallarına uygun olarak yeniden dava açılması zorunlu bulunmaktadır.

Olayda, davacı vekili tarafından, ortada idare mahkemesine hitaben yazılmış dilekçeyle açılmış bir dava bulunmadan,  Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne verilen dilekçe ile, dosyanın İstanbul İdare Mahkemesine gönderilmesi talep edilmiş; Mahkeme'ce,  yazı ekinde dava dosyası İstanbul İdare Mahkemesi Başkanlığına gönderilmiş ve bu yargı yerince, kendisine gelen adli yargı yerine ait dava dosyası üzerinden inceleme yapılarak görevsizlik kararı verilmiş olup, yukarıda yapılan açıklamalara göre, İ.Y.U.K.’nun 3 ve 9. maddelerinde öngörülen şekilde usulüne uygun olarak idari yargı yerine açılmış bir dava bulunduğundan söz etmek olanaksızdır.

2247 sayılı Yasa’nın 19. madde hükmüne göre, bir yargı yerinin re’sen Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvuruda bulunabilmesi için; tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada daha önce diğer yargı yerlerinden birisi tarafından görevsizlik kararı verilmiş ve bu kararın kesinleşmiş bulunması ve bunun üzerine kendine gelen davayı inceleyen yargı yerinin de davada görevsizlik kararı veren yargı yerinin görevli olduğu kanısına varması gerekmektedir. Ancak, başvuru koşullarının incelenebilmesi için öncelikle, yargı yerinde usulüne göre açılmış bir dava bulunması gerektiği tartışmasızdır.

Bu durumda, ortada idare mahkemesine hitaben yazılmış dilekçeyle açılmış bir dava bulunmadığından, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen koşullar gerçekleşmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasada  öngörülen koşulları taşımayan başvurunun, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir.

SONUÇ : 2247 sayılı Yasada  öngörülen koşulları taşımayan  BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 14.1.2013 gününde Üye Nurdane TOPUZ’un KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

KARŞI OY

Dava, davacıların murisinin sürücüsü olduğu araçla trafik kazası yapması nedeniyle hayatını kaybetmesi sonucu uğranıldığı öne sürülen maddi zararın tazmini istemiyle açılmıştır.

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 1. maddesinde, “Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir" ve 27. maddesinde, “Uyuşmazlık Mahkemesi, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceler; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddeder" denilmiştir.

Öte yandan; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 3. maddesinin birinci fıkrasında(Değişik: 10/6/1994-4001/2 md.), “İdari davalar, Danıştay, idare mahkemesi ve vergi mahkemesi başkanlıklarına hitaben yazılmış imzalı dilekçelerle açılır" ve 9. maddesinin birinci fıkrasında(Değişik: 5/4/1990 - 3622/2 md.), “Çözümlenmesi Danıştayın, idare ve vergi mahkemelerinin görevlerine girdiği halde, adli ve askeri yargı yerlerine açılmış bulunan davaların görev noktasından reddi halinde, bu husustaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde görevli mahkemede dava açılabilir. Görevsiz yargı merciine başvurma tarihi, Danıştaya, idare ve vergi mahkemelerine başvurma tarihi olarak kabul edilir" hükmü yer almıştır.

Olayda, adli yargı yerince yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilen dava dosyası davacı vekilinin istemi üzerine idari yargı yerine gönderilmiş ve bu yargı yerince, adli yargı yerine ait dava dosyası üzerinde inceleme yapılarak davada adli yargının görevli olduğu gerekçesiyle 2247 sayılı Yasa'nın 19. maddesi uyarınca görev uyuşmazlığının çözümü için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine karar verilmiş olup, İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 3 ve 9. maddelerinde öngörülen şekilde usulüne uygun olarak idari yargı yerinde açılmış bir dava bulunduğundan sözetmek mümkün değildir.

Durum böyle olmakla birlikte, İdari Yargılama Usulü Kanunu'na göre yapılan usule aykırılığın 2247 sayılı Kanunun 27. maddesi kapsamında incelenemeyeceği, bu hususun Uyuşmazlık Mahkemesi’nin görev ve yetkisi dışında kaldığı, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin önüne gelmiş bulunan görev uyuşmazlığının varlığı kabul edilerek çözüme kavuşturulmasının dava ekonomisine ve Uyuşmazlık Mahkemesi’nin kuruluş amacına uygun düşeceği, bu nedenle görev uyuşmazlığının esası incelenerek görevli yargı yerinin belirlenmesi gerektiği oyu ile karara katılmıyorum.

Üye

Nurdane Topuz