Hukuk Bölümü         2013/1150 E.  ,  2013/1765 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

                Davacı     : A.Ç.

                Vekili      : Av. N.Ö., Av. M.A. Çelik     (İdari Yargıda)

                Vekili      : Av. M.A.K. - Av. E.G.          ( Adli Yargıda)

                Davalı      : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

                Vekili      : Av. B.U.K.                            ( Adli Yargıda)                                                

                O L A Y : Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davacının Kara Harp Okulu’nda 1 Eylül 1989 ile 30 Kasım 1991 tarihleri arasında geçirmiş olduğu sürenin fiili hizmet süresi olarak sayılmasına ilişkin davalı kuruma yapılan başvurunun 20 Şubat 2009 tarih ve B.07.1.EMS.0.11.09/AR021428 sayılı yazı ile 5434 sayılı kanunun 31. Maddesi uyarınca “ kurumumuza bildirecek hizmetiniz bulunmamaktadır” şeklinde tesis edilen idari işlemin iptali ile Kara Harp Okulu’nda 1 Eylül 1989 ile 30 Kasım 1991 tarihleri arasındaki sürenin fiili hizmet süresi olarak kabul edilmesi ve buna bağlı olarak sosyal güvenlik sistemine giriş tarihinin de 1 Ocak 1996 değil 1 Eylül 1989 olarak değiştirilmesi istemiyle 06.03.2009 tarihinde idari yargıda dava açmıştır.

                ANKARA 14. İDARE MAHKEMESİ: 31.03.2009 gün E:2009/296 K:2009/483 sayı ile özetle; 5434 sayılı Kanun kapsamındaki uyuşmazlıkların idari yargı yerlerinde görülüp çözümlenmekte iken, 5510 sayılı Kanun ile,5434 sayılı Kanunun fiili hizmet süresine ilişkin hükümlerinin 01.10.2008 tarihinden itibaren yürürlükten kaldırıldığı, davacının, askeri öğrenci olarak geçirdiği sürenin fiili hizmetinden sayılmazı yolunda yaptığı başvurusunun reddine ilişkin işlemin tesis edildiği ve bakılan davanın açıldığı tarihlerde 5510 sayılı Kanunun yürürlükte olduğu, dolayısıyla davacının Kara Harp Okulu’nda geçirdiği eğitim süresinin fiili hizmetinden sayılıp sayılmayacağı hususunun bu Kanun hükümleri uyarınca değerlendirileceğinden bu uyuşmazlığın,5434 sayılı Kanunun 30, 31 ve 5510 sayılı Kanunun 1 ve 101. Maddeleri uyarınca adli yargı yerince (İş Mahkemeleri) görülüp çözümlenmesi gerektiğinden, davanın 2577 sayılı İdari yargılama Usulü Kanununun 15/1-a maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine karar verilmiş ve bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

                Davacı vekili bu kez aynı istemle, 30.04.2009 tarihinde adli yargıda dava açmıştır.

ANKARA 14. İŞ MAHKEMESİ : 28.12.2010 gün ve E:2009/397 K:2010/961 sayı ile özetle; “…5510 sayılı yasanın 4/c maddesi gereği sigortalı sayılanlara ilişkin hükümler (d) bendinde belirtilen "Harp Okulları.. Öğrencileri hakkında da uygulanacağını" amir ise de, anılan yasa maddesinin sondan üçüncü fıkrasında "dördüncü fıkranın (d) ve (e) bentlerinde belirtilen okulları tamamlayamadan ayrılanların bu okullarda geçen eğitim süreleri sigortalılıktan sayılmaz" hükmünü taşımaktadır.

Ancak, 5434 sayılı kanun ile ilgili geçiş hükümlerine ilişkin 5510 sayılı yasanın geçici 4.maddesinin 5.fıkrasında "Bu kanunda aksine bir hüküm bulunmadığı takdirde, iştirakçi iken bu kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle, bu kanunun 4.maddesinin (c) fıkrası kapsamına alınanlar, Hakkında bu kanunla yürürlükten kaldırılan hükümler de dahil 5434 sayılı kanun hükümlerine göre işlem yapılır." denilmekte, ayrıca durumu açıklığa kavuşturan asıl yasal dayanak olan 5510 sayılı yasanın geçici 7.maddesi ise "Bu (5510) kanunun yürürlük tarihine kadar... 5434 sayılı kanuna  tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiili hizmet süresi zammı, itibari hizmet süreleri borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları kanun hükümlerine göre değerlendirilir. "

Bu bağlamda, davacının durumuna uyan 5434 sayılı yasanın 31.maddesi 6. ve 7. fıkralarına bakıldığında, 5510 sayılı yasanın yukarıda belirtilen 4/c sondan 3.fıkrasına paralel olarak "Harp okulları (ve maddede sayılan diğer) okulları tamamlayamayarak ayrılanların... Buralarda geçen öğrenim ve eğitim müddetleri fiili hizmet müddeti sayılmaz." hükmünü taşıdığı görülmektedir.

Görev yönüne ilişkin olarak, öncelikle belirtmek gerekirse, açıklanan yasal mevzuat itibariyle, olayda taraflar arasındaki çekişme konusu itibariyle uygulanacak olan yasa maddesi, 5510 sayılı yasanın geçici 4.maddesinin 5.fıkrası ve özellikle geçici 7.yoluyla 5434 sayılı yasanın 31. maddesidir. Bu yasa maddesinin yeri ise idare mahkemeleridir…” denilerek görevsizlik kararı verilmiştir. Görevsizliğe ilişkin karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekili, görev uyuşmazlığının çözümü için, dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesini talep etmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Ayhan Akarsu ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 30.12.2013 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 14. maddesine göre; olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekmekte olup, bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, hukuk uyuşmazlıklarında ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilmektedir. Aynı Yasanın 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesinin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmektedir

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasanın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Adli ve idari yargı yerleri arasında anılan Yasanın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren Mahkemece idari yargı dosyası da temin edilmek suretiyle Mahkememize gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Filiz BUDAK’ın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Kara Harp Okulu’ndaki eğitim süresini tamamlayamadan “Yüksek Disiplin Kurulu Kararı ile okuldan ilişiği kesilerek” ayrılmış olan davacının öğrencilik döneminde Emekli Sandığı’nca keseneğe tabi tutulan söz konusu hizmetlerinin fiili hizmetten sayılıp sayılmayacağına ilişkindir.

Dosyanın incelenmesinden; 1971 doğumlu olan davacının, 1985 yılının Eylül ayında Maltepe Askeri Lisesi’nde askeri öğrenci olarak eğitimine başladığı, daha sonra 1 Eylül 1989 da Kara Harp Okulunda askeri öğrenci olarak öğrenimine devam etmekte  iken Kara Harp Okulu Yüksek Disiplin Kurulu’nun 14.11.1991 tarihli kararı ile ilişiği kesilerek okuldan çıkarıldığı, bu kararın  30.11.1991 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığınca onaylanması üzerine 30.11.1991 tarihinde Kara Harp Okulundan ilişiğinin kesildiği, 01.12.1989 tarihinden itibaren emeklilik kesintisi yapılmaya başlandığı ve sonrasında da 1996 yılından itibaren  SSK’ya tabi olarak hizmet akti ile çalıştığı anlaşılmaktadır.

Davacı Ali Çelik’in, 03.11.2008 tarihinde Emekli Sandığı’na başvurarak 01.11.1989 -02.12.1991 tarihleri arasında Kara Harp Okulu’nda geçen 2 yıl 2 aylık sürenin hizmet süresine eklenmesini talep etmesi üzerine; Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı 20.02.2009 gün B.07.1.EMS.0.11.09/AR021428 sayılı yazı ile  5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununun 31. Maddesi uyarınca, Ali Çelik’in okulu tamamlamayarak muvazzaf subay nasp edilmeden ayrılmış olması nedeniyle Kara Harp Okulu’nda geçen sürenin fiili hizmet süresinden sayılamayacağını bildirmiştir.

Dava, fiili hizmet süresinin tesbiti ve sigortalılık süresinin tesbitine ilişkin olduğundan bu konu ile ilgili ve yürürlükten kaldırılan kanun hükümleri ile hali hazırda yürürlükte olan kanun hükümlerinin birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir.

5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu’nun

 “ Bu Kanunla Tanınan Hakların Başlangıcı başlıklı 30. maddesinde (Mülga: 31/5/2006-5510/106 md.)

(8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunun hükmüdür.)

İştirakçilere bu Kanunun 13 üncü maddesi ile tanınan haklar, durumlarına göre 14 üncü maddenin (a) veya (b) fıkraları gereğince ilk alınan keseneklerin ilgili bulunduğu ay başından başlar

Aynı Yasanın Fiili Hizmet Müddeti başlıklı 31. maddesinde (Mülga: 31/5/2006-5510/106 md.) 16/132

(8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunun hükmüdür.)

Fiili hizmet müddeti, iştirakçinin 30 uncu madde gereğince bu kanunla tanınan haklardan faydalanmaya başladığı tarihten itibaren tam kesenek vermek suretiyle geçirdiği müddettir.

Ay başlarından sonra vazifeden ayrılanlar için ayrıldıkları ayın tamamı fiili hizmet müddeti sayılır.

13/11/1943 tarihli ve 4489 sayılı Kanun gereğince aylıksız geçen izin müddetlerinin fiili hizmet müddeti sayılması, bunlar için son aylık veya ücret, yükselme yapılmış ise, yükselen aylık veya ücret üzerinden 14 üncü maddenin (a) ve (c) fıkraları gereğince her aya ait keseneğin ilgililer tarafından 17 nci maddenin (a) fıkrasında yazılı müddet içinde Sandığa gönderilmesine bağlıdır.(1)

Bu takdirde bunların karşılıkları, Sandığın bildirimi üzerine, kurumlarca ödenir.

Ancak sözü geçen kanunun 2 nci maddesinin (a) fıkrası gereğince bunlardan başarı ile dönemeyenlerin bu müddetleri fiili hizmet müddeti sayılmaz.

(Değişik: 28/5/2003-4861/22 md.) Harp okulları, fakülte ve yüksek okullar ile astsubay meslek yüksek okullarında sınıfını geçemeyen Türk Silâhlı Kuvvetleri mensubu askerî öğrencilerin, fazla öğrenim yılları fiilî hizmet müddetlerinden indirilir. Fakülte, yüksekokul veya meslek yüksekokullarında kendi hesabına okuduktan sonra muvazzaf subay veya astsubay nasbedilen veya askerlik hizmetini takiben muvazzaf subay veya astsubaylığa geçirilenlerin, normal süreyi aşan öğrenim süreleri fiilî hizmet müddetinden sayılmaz.

(Değişik: 28/5/2003-4861/22 md.) Bu okulları tamamlayamayarak ayrılanların ve fakülte, yüksek okul veya meslek yüksek okullarında kendi hesabına okuduktan sonra astsubay nasbedilmek üzere temel askerlik eğitimine tâbi tutulanlardan bu eğitimi tamamlayamayarak ayrılanların buralarda geçen öğrenim ve eğitim müddetleri fiilî hizmet

müddeti sayılmaz.

Er olarak silah altına alınan iştirakçilerin eksik aylık veya ücret almak suretiyle geçen

müddetleri bu aylık veya ücretlerinin tamamı üzerinden kesenek ve karşılıkları alınmak suretiyle, fiili hizmet müddeti sayılır.

(Değişik: 17/5/1990 - 3650/2 md.) 15 inci maddenin (g) fıkrasının birinci bendinde yazılı olanların fiili hizmet müddetleri yarım hesaplanır.” şeklindeki düzenlemeler yürürlükten kaldırılmıştır.

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanun’un

             “Sigortalı sayılanlara ilişkin 4. Maddesinin d bendinde

    (Değişik: 17/4/2008-5754/2 md.) d) Harp okulları ile fakülte ve yüksek okullarda, Türk Silâhlı Kuvvetleri hesabına okuyan veya kendi hesabına okumakta iken askerî öğrenci olanlar ile astsubay meslek yüksek okulları ve astsubay naspedilmek üzere temel askerlik eğitimine tâbi tutulan adaylar,

 Geçici 4. Maddesinin 5. fıkrasında

 Bu Kanunda aksine bir hüküm bulunmadığı takdirde; iştirakçi iken, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamına alınanlar, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olarak çalışmış olup bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine tabi olarak yeniden çalışmaya başlayanlar ile bunların dul ve yetimleri hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılır. (Ek cümle: 11/10/2011-KHK-666/5 md.) Bu fıkra kapsamına girenlerden 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 10 uncu maddesi kapsamında bulunanların emekli kesenekleri ile kurum karşılıklarının hesabında, işgal ettikleri kadrolar için ilgili mevzuatında belirlenen unsurlar esas alınır.

             506, 1479, 5434, 2925, 2926 sayılı kanunlara ilişkin ortak geçiş hükümleri başlıklı

Geçici 7. maddesinde (Değişik: 17/4/2008-5754/68 md.)

Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı, 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı kanunlar ile 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesine göre sandıklara tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları kanun hükümlerine göre değerlendirilir.” hükümleri yer almaktadır.

 31.5.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Kanunlar kapsamındaki hizmet akdine göre ücretle çalışanlar (Sosyal Sigortalılar), kendi hesabına çalışanlar (Bağ-Kur’lular), tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar (Tarım Bağ-Kur’luları), tarım işlerinde ücretle çalışanlar, (Tarım sigortalıları), devlet memurları ve diğer kamu görevlilerini (Emekli Sandığı İştirakçileri), geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme tabi tutmuş, beş farklı emeklilik rejimini aktüeryal olarak hak ve hükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplamıştır. 5510 sayılı Kanunun iptali amacıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi, 15.12.2006 tarih ve E:2006/111, K:2006/112 sayılı kararıyla, anılan Kanunun birçok maddesi ile birlikte, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak görev yapmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlilerini diğer sigortalılarla aynı sisteme tabi kılan (başta 4/c maddesi) hükümlerin iptaline karar vermiş; bu karardan sonra kabul edilen 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanunda düzenlemeler yapılmış ve anılan Kanuna eklenen Geçici 1 nci ve Geçici 4 ncü maddelerle, 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olanlar (memurlar ile diğer kamu görevlileri) ile bunların dul ve yetimleri hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 5754 sayılı Kanunun kimi hükümlerinin iptali istemiyle açılan dava Anayasa Mahkemesi’nin 30.3.2011 tarih ve E: 2008/56, K:2011/58 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

5510 sayılı Kanunun 101 nci maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda Anayasa Mahkemesi, 22.12.2011 tarih ve E: 2010/65, K: 2011/169 sayılı kararıyla (RG. 25.1.2012, Sayı: 28184) davayı redle sonuçlandırmakla birlikte; söz konusu kararın Mahkememiz önündeki uyuşmazlığa I.tutacak şekilde şu gerekçeye dayandırmıştır: “…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık Sosyal Sigortacılık esasına göre faaliyet gösteren ve yaptığı, tesis ettiği işlem ve muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli olmaya devam edecektir, Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, prim esasına dayalı yani sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla, yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde bulanan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…”

Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümlerinin ve Anayasa Mahkemesi kararının birlikte değerlendirilmesinden, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, daha önce olduğu üzere 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacakları gibi bunların emeklilikleri bakımından da aynı Kanun hükümlerinin uygulanmaya devam edileceği; ancak, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanunun değil 5510 sayılı Kanunun öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği açıktır.

Kaldı ki; T.C. Anayasası’nın 158.maddesindeki “…diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır ” hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesi kararının bu uyuşmazlığın çözümünde esas alınacağı tartışmasızdır.

Bu durumda, 5510 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamında bulunan, Kara Harp Okulu’ndaki eğitim süresini tamamlayamadan “Yüksek Disiplin Kurulu Kararı ile okuldan ilişiği kesilerek” ayrılmış olan davacının öğrencilik döneminde Emekli Sandığı’nca keseneğe tabi tutulan söz konusu hizmetleri fiili hizmetten sayılıp sayılmayacağına ilişkin olarak açılan davanın, görüm ve çözümünün idari yargı yerinde görüleceği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Ankara 14. İdare Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir. 

SONUÇ   : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 14.İdare Mahkemesi’nin 31.03.2009 gün E:2009/296 K:2009/483 sayılı GÖREVSİZLİK KARARIN KALDIRILMASINA, 30.12.2013 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.