T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2015 / 73

            KARAR NO : 2015 / 177

            KARAR TR   : 06.04.2015

 

ÖZET: Vatani görevini yapmakta iken sağ bacağını kaybetmesi nedeniyle 2330 sayılı Kanun gereğince malulen emekli olan davacının, dizaltı banyo ve deniz protez bedelinin davalı kurumca karşılanmaması nedeni ile ödemek zorunda kaldığı  44.864,00 TL’nin  yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili istemiyle açtığı davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

K  A  R  A  R

 

            Davacı             : Y.Y.

Vekili              : Av. A.E.

Davalı             : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

            Vekili              : Av. A.Ö.U. (Adli Yargıda)

             

            O L A Y         : Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle;  kamu personeli olmayan davacının askerliğini er olarak yaparken terör sonucu yaralandığını ve gazi olduğunu, davacıya sağ diz altı ampütasyonu (diz ve diz altından bacağın kazanılmış yokluğu) tanısı konulduğunu, davacının bacağının yokluğu nedeni ile sağ diz altı ampütasyonlu  hastanın Aktif Yüksek Enerji Depolayan Nitro Sporcu Koşu Protezi kullanmasının uygun olacağına Sağlık Bakanlığı İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından verilen sağlık kurulu raporu ile karar verildiğini, bunun üzerine davacının Asil Ortopedi isimli firmadan protezini teslim aldığını, protez bedelinin 44.864,00 TL olduğunu, davacının protez bedelinin tahsili sebebi ile Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı İzmir Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü’ne müracaat ettiğini, fakat kendisine gelen 27.12.2012 tarihli yazıda hiçbir gerekçe belirtilmeden ödenmesinin uygun olmadığının bildirildiğini belirterek protez bedeli olan 44.864,00 TL’nin davalı kurumdan tahsili istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

            İZMİR 9. İŞ MAHKEMESİ : 13.11.2014 gün ve E:2013/100 K:2014/774 sayılı kararında; “… Uyuşmazlık konusu olayın idari işlem ve idari eylem niteliğinde olduğu ve davanın çözüm yerinin idari yargı olduğu anlaşılmakla yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle davanın usulden reddine karar vermek gerekmiştir…” şeklindeki gerekçe ile davanın usulden reddine karar vermiş, verilen karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

            Davacı vekili bu kez aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

            İZMİR 1. İDARE MAHKEMESİ : 25.12.2014 gün E:2014/2010 sayı ile vermiş olduğu gönderme kararında “…5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun "amaç" başlıklı 1.maddesinde, "Bu Kanunun amacı, sosyal sigortalar ile genel sağlık sigortası bakımından kişileri güvence altına almak; bu sigortalardan yararlanacak kişileri ve sağlanacak hakları, bu haklardan yararlanma şartları ile finansman ve karşılanma yöntemlerini belirlemek; sosyal sigortaların ve genel sağlık sigortasının işleyişi ile ilgili usûl ve esasları düzenlemektir." hükmü, "kapsam" başlıklı 2.maddesinde, "Bu Kanun; sosyal sigortalar ile genel sağlık sigortasından yararlanacak kişileri, işverenleri, sağlık hizmeti sunucularım, bu Kanunun uygulanması bakımından gerçek kişiler ile her türlü kamu ve özel hukuk tüzel kişilerini ve tüzel kişiliği olmayan diğer kurum ve kuruluşları kapsar." hükmü, 101.maddesinde ise, "Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülür." hükmü yer almaktadır.

İncelenen davanın, askerliğini er olarak yaparken terör sonucu yaralanan ve gazi olduğunu söyleyen davacı tarafından, bacağına yaptırdığı protez bedeli olan 44.876-TL'nin yasal faiziyle birlikte davalı idareden tahsiline karar verilmesi istemiyle açıldığı ve aynı protez bedelinin davalı idareden tahsili amacıyla daha önceden açılan davada, İzmir 9.İş Mahkemesinin 13/11/2014 tarih ve E:2013/100, K2014/774 sayılı kararıyla, davanın idari yargının görev alanına girdiğinden bahisle davanın görev yönünden reddine karar verildiği, bu kararın taraflarca temyiz edilmeyerek 08/12/2014 tarihinde kesinleştiği anlaşılmakta olup; uyuşmazlığın, anılan protez bedelinin 5510 sayılı Yasa hükümleri uyarınca davacıya ödenip ödenmeyeceğinden kaynaklanan uyuşmazlık olması nedeniyle anılan Yasanın 101.maddesi uyarınca davanın iş mahkemelerinde görülmesi gerekmektedir…” şeklindeki gerekçe ile davanın adli yargının görev alanını girdiğine, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 19. Maddesi hükümleri uyarınca görevli yargı merciinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık mahkemesine gönderilmesine, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce karar verilinceye kadar davanın ertelenmesine karar vererek dosya Mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 06.04.2015 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME:Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, İdare Mahkemesi’nce anılan Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen usul ve yönteme uygun biçimde başvuruda bulunulduğu anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık görülmediğinden esasın incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Filiz BUDAK’ın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, vatani görevini yapmakta iken sağ bacağını kaybetmesi nedeniyle 2330 sayılı Kanun gereğince malulen emekli olan davacının, dizaltı banyo ve deniz protez bedelinin davalı kurumca karşılanmaması nedeni ile ödemek zorunda kaldığı  44.864,00 TL’nin  yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili istemiyle açılmıştır.

Dosyalar kapsamında yapılan incelemede; davacı Y.Y.’in 22.05.1996-22.11.1997 tarihlerinde Jandarma er olarak askerlik görevini yerine getirdiği, askerlik  görevini yerine getirirken bacağını kaybetmesi nedeniyle 2330 sayılı Kanuna göre vazife malulü olarak T.C.Emekli Sandığı’nca 01.02.1998 tarihinde aylık bağlandığı, İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin 11.10.2012 tarihli raporu ile “ S88.0-baldır travmatik ampülasyonu diz düzeyinde travmatik ampülasyon tanısıyla sağ diz altı ampütasyonu olan hastanın diz altı banyo ve deniz protezi temini gereklidir” sonucuna varıldığı, bu karar üzerine davacı tarafından söz konusu protez için Asil Ortapedi Protez Ortez Yapım ve Uygulama Merkezi’ne 44.864,00TL ödeme yapıldığı, fatura bedelinin tahsili için SGK İzmir Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Alsancak Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi’ne yapılan başvurunun reddi üzerine söz konusu fatura bedelinin faizi ile birlikte tahsili için dava açıldığı anlaşılmaktadır.

31.5.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Kanunlar kapsamındaki hizmet akdine göre ücretle çalışanlar (Sosyal Sigortalılar), kendi hesabına çalışanlar (Bağ-Kur’lular), tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar (Tarım Bağ-Kur’luları), tarım işlerinde ücretle çalışanlar, (Tarım sigortalıları), devlet memurları ve diğer kamu görevlilerini (Emekli Sandığı İştirakçileri), geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme tabi tutmuş, beş farklı emeklilik rejimini aktüeryal olarak hak ve hükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplamıştır. 5510 sayılı Kanunun iptali amacıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi, 15.12.2006 tarih ve E: 2006/111, K: 2006/112 sayılı kararıyla, anılan Kanunun birçok maddesi ile birlikte, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak görev yapmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlilerini diğer sigortalılarla aynı sisteme tabi kılan (başta 4/c maddesi) hükümlerin iptaline karar vermiş; bu karardan sonra kabul edilen 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanunda düzenlemeler yapılmış ve anılan Kanuna eklenen Geçici 1 inci ve Geçici 4 üncü maddelerle, 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olanlar (memurlar ile diğer kamu görevlileri) ile bunların dul ve yetimleri hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 5754 sayılı Kanunun kimi hükümlerinin iptali istemiyle açılan dava Anayasa Mahkemesi’nin 30.3.2011 tarih ve E: 2008/56, K:2011/58 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

5510 sayılı Kanunun 101 nci maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda Anayasa Mahkemesi, 22.12.2011 tarih ve E: 2010/65, K: 2011/169 sayılı kararıyla (RG. 25.1.2012, Sayı: 28184) davayı redle sonuçlandırmakla birlikte; söz konusu kararın Mahkememiz önündeki uyuşmazlığa ışık tutacak şekilde şu gerekçeye dayandırmıştır: “…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık Sosyal Sigortacılık esasına göre faaliyet gösteren ve yaptığı, tesis ettiği işlem ve muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli olmaya devam edecektir. Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, prim esasına dayalı yani sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla, yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde bulanan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…”

Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümlerinin ve Anayasa Mahkemesi kararının birlikte değerlendirilmesinden, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, daha önce olduğu üzere 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacakları gibi bunların emeklilikleri bakımından da aynı Kanun hükümlerinin uygulanmaya devam edileceği; ancak, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanunun değil 5510 sayılı Kanunun öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği açıktır.

            Kaldı ki; T.C. Anayasası’nın 158.maddesindeki “…diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır ” hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesi kararının bu uyuşmazlığın çözümünde esas alınacağı tartışmasızdır.

Bu durumda, 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları ve tam yargı davaları kapsamında bulunan, 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce devredilen T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğünden 2330 sayılı Kanun kapsamında aylık alan davacı tarafından sağlık kurulu raporu ile temini gerekli görülen diz altı banyo ve deniz protez bedelinin tahsili için açılan davanın, görüm ve çözümünün idari yargı yerinde görüleceği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, İzmir 1. İdare Mahkemesi’nin başvurusunun reddi gerekmiştir.

 

S O N U Ç      : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İzmir 1. İdare Mahkemesi’nin BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 06.04.2015 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Eyüp Sabri

BAYDAR

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU

Üye

Nurdane

TOPUZ

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT