Hukuk Bölümü         2013/1448 E.  ,  2013/1784 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacılar : 1-S.A. 2-M.E. 3-N.A.4-F.A.

Vekili      : Av. N.A.

Davalı      : Beylikdüzü Belediye Başkanlığı

Vekili      : Av. İ.C.D. 

O L A Y  : Davacılar vekili dava dilekçesinde, müvekkillerinin, İstanbul ili, Beylikdüzü ilçesi, Gürpınar Mah. 1837 Ada 1 parsel sayılı arsa niteliğindeki taşınmazın maliki H. oğlu A.A.’ün mirasçıları olduğunu; dava konusu taşınmazın tamamının imar planlarında, kısmen yol ve kısmen park alanında kaldığını; geldisi Gürpınar mah. 25 pafta 3184 parsel olan taşınmazın 199 m2’den, imar uygulaması sonucu97,97 m2düştüğünü;  davalı Belediye Başkanlığının,  imar uygulamasında DOP’ta yasal sınırı aştığı gibi, taşınmaza fiilen müdahalede de bulunduğunu;  bir kısmını yola kattığını, park olarak ayrılan diğer kısımda da mevcut ağaçları keserek park çalışmalarına başladığını; Anayasanın 35 ve 46., Türk Medeni Kanununun 683. ve Avrupa insan Hakları Sözleşmesi Eki Birinci Protokolünün Birinci maddesinde özet olarak;  herkesin mülkiyet ve miras haklarına sahip olduğu, bir şeye malik olan kimsenin hukuk düzeni içinde o şey üzerinde dilediği gibi yararlanma ve tasarrufta bulunma hak ve yetkisine sahip olduğu, kişinin mülkiyet hakkının ancak kamu yararının gerektiği hallerde yasalar çerçevesinde yasaların gösterdiği esas ve usullere göre sınırlandırılabileceği ve kamulaştırılabileceği, yasalara aykırılık halinde mülkiyet hakkı sahibinin bu yasaya aykırılığın giderilmesini talep etme hakkının var olduğunun düzenlendiğini; kamulaştırmasız el koymanın, yukarıda belirtilen yasal düzenlemelere aykırı olarak mülkiyet hakkının sınırlandırılması olduğunu; bu hukuk dışı müdahaleye karşı mülkiyet hakkı sahibine, bu müdahalenin menini ve uğradığı zararın tazminini veya el konulan mülkünün bedelini isteme hakkı tanındığını;  davalı Kurumun,  dava konusu taşınmazı yasaların emrettiği esas ve usullere göre kamulaştırmaksızın, fiilen el atmış olduğunu;  Yargıtay İçtihadı Birleştirme ve diğer Yargıtay Kararlarında da belirtildiği üzere kamulaştırmasız el koymuş olduğu kabul edildiğinden, davalarının kamulaştırmasız el koyma nedeniyle tazminat davası olduğunu ifade ederek;  taşınmazın değerinin tespiti ile fazlaya dair hakları  saklı kalmak üzere,  1.000-TL.nin dava tarihinden itibaren yasal, karar kesinleştikten sonra amme alacaklarına uygulanan en yüksek faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile hisseleri oranında davacılara verilmesine;  dava konusu taşınmazın davalı Belediye Başkanlığı adına tesciline karar verilmesi istemiyle; adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı vekili süresi içerisinde görev itirazında bulunmuştur.

BÜYÜKÇEKMECE 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ:29.4.2013 gün ve E:2012/1142 sayı ile, Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 04.10.2010 tarih ve 2010/13 esas, 2010/181 karar sayılı kararına muhalefet şerhi veren bir kısım üyelerin muhalefet şerhlerinde de açıkça belirtildiği üzere, 16.05.1956 tarih ve 1956/1-6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca istimlak işlemlerine girişilmeksizin idare tarafından taşınmazına el atılan kişinin ilgili kamu tüzel kişiliği aleyhine el atmanın önlenmesi veya el atılan taşınmazın mülkiyetinin kamu tüzel kişiliğine devri karşılığında tazminat davası açılabileceği, Yargıtay 5 Hukuk Dairesi'nin istikrarlı kararlarında da, bu tür davaların kamulaştırmasız el atma davası olarak adli yargı yerinde görülmesi gerektiğinin kabul edildiği gerekçesiyle;  davalının görev itirazı talebinin reddine karar vermiştir.

Davalı vekilinin, idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresinde verdiği dilekçe üzerine, dava dosyasının onaylı bir örneği Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; Uygulama ve Öğreti'de, kamu idarelerinin, kamu hizmetinin yürütümü sırasında, kamu gücü kullanarak tek yanlı irade açıklamalarıyla yapmış oldukları işlemlerin, "idari işlem"; herhangi bir işlem ya da karara dayanmaksızın gerçekleştirdikleri maddi faaliyetleriyle, görevleriyle ilgili hareketsizliklerinin de, "idari eylem" olarak tanımlandığı;  bu tanıma göre; idarelerin 3194 sayılı İmar Kanununun 8'inci maddesi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici imar planları ile 2981 sayılı Yasanın 13'üncü maddesinin (c) bendi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici ıslah imar planları ve bu planlara dayanılarak tesis edilen parselasyon, kamulaştırma, ruhsat gibi bireysel işlemlerin, "idari işlem"; bu imar planı uyarınca yapmak zorunda oldukları program ve uygulamaları bunun için gerekli zamanda gerçekleştirmemeleri; yani, bu konudaki hareketsizliklerinin de, idari eylem niteliği taşıdığı; dosyanın incelenmesinden; dava dilekçesinde, imar planında sağlık alanı olarak ayrılan taşınmazın bedelinin ödenmesine hükmedilmesinin istenildiğinin anlaşıldığı; bu bilgiler karşısında; davanın, davacıların taşınmazının, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.12.2010 günlü, E:2010/5-662 K:2010/651 kararında "hukuki el atma" olarak nitelendirilen, imar planındaki belirleme sebebiyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminat talebiyle açıldığı sonucuna ulaşıldığı; dava dilekçesinde ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında, mülkiyet hakkına getirildiği söylenen kısıtlamanın, taşınmazın malikleri yönünden zarar doğurucu sonuçlarının olabileceğinde kuşku bulunmadığı, ancak bu sonuç ya da sonuçların, genel ve düzenleyici nitelikte bir idari işlem olan imar planında taşınmaza yönelik belirlemenin bu planda öngörülen kamulaştırma programlarının zamanında yapamamasından ve imar uygulamalarından; başka anlatımla da, idari işlemlerden ve davalı idarelerin imar planı gereği yapılması gereken kamulaştırmalar konusundaki hareketsizliği şeklinde ortaya çıkan idari eylemlerden kaynaklandığı; idari işlem ve eylemlerden doğan zararların tazmini taleplerinin ise, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12 ve 13'üncü maddeleri uyarınca, İdari Yargı yerlerinde açılacak tam yargı davalarına konu edilmelerinin, anılan yasa hükümlerinin gereği olduğu; bu bakımdan, hukuka uygunluklarının denetimi ve zarar doğurucu sonuçlarının giderilmesi İdari Yargı'nın görev alanında bulunan idari işlem ve eylemlerin hukuk düzeninde yaratmış oldukları etki ve sonuçların, "hukuki el atma" olarak nitelendirilmesine ve bu olumsuz sonuçlarla ilgili tazminat taleplerinin adli yargı yerlerinde açılacak tazminat davalarına konu edilmelerine, hukuken olanak bulunmadığı; dolayısıyla, davanın, taşınmazın bedelinin tazminat olarak hüküm altına alınması istemine ilişkin kısmının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin 1 'inci fıkrasının (b) bendinde yer alan "idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları," hükmü gereğince idari yargı yerinde görülmesinin gerektiği; nitekim, 11.06.2013 günlü, 28674 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 6487 sayılı Kanun'un 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun geçici 6'ncı maddesinde değişiklik yapan 21'inci maddesinde "Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulanmasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 03.05.1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir." hükmüne yer verilmek suretiyle "hukuki el atma" olarak nitelendirilen, imar planındaki belirleme sebebiyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminat davalarının görüm ve çözümünde İdari Yargı yerinin görevli olduğunun öngörülmüş bulunduğu;  açıklanan nedenle, 2247 sayılı Yasa'nın 10'uncu maddesi uyarınca davanın taşınmazın bedelinin tahsiline hükmedilmesi istemine ilişkin kısmı yönünden olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın yazılı düşüncesi istenilmemiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR,  Ali ÇOLAK, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 30.12.2013 günlü toplantısında;

l-İLK İNCELEME:Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı idarenin anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcısı'nca, 10. maddede öngörülen biçimde davanın taşınmazın bedelinin tahsiline hükmedilmesi istemine ilişkin kısmı yönünden olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava,  imar planında kısmen yol ve kısmen park alanında kalan davacıların taşınmazlarına davalı idarece fiilen müdahalede de bulunduğu;  taşınmazın bir kısmının yola katıldığı,  park olarak ayrılan diğer kısımda da mevcut ağaçların kesilerek park çalışmalarına başlanıldığı ancak bu güne kadar herhangi bir kamulaştırma işlemi yapılmadığı gibi bir bedel de ödenmediğinden bahisle; taşınmaza kamulaştırmasız el konulması nedeni ile şimdilik 1.000.TL tazminatın yasal faizi ile birlikte tahsili istemiyle açılmıştır.

Dava dosyasının incelenmesinden; dava konusu İstanbul ili, Beylikdüzü ilçesi, Gürpınar Mahallesi, 1837 ada 1 parsel sayılı taşınmazın, 09.06.2011 tarihinde onaylanan Beylikdüzü-Gürpınar 2. Etap 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planlarında, Park Alanı ve İmar Yolu olarak planlandığı; Beylikdüzü Belediye Başkanlığı Plan ve Proje Müdürlüğü Harita ve Plan Uygulama Bürosunun 31.12013 gün ve 183 sayılı yazısında; taşınmaz ile ilgili herhangi bir kamulaştırma kararının bulunmadığı, taşınmazın 10,60 m2’lik kısmına kilit taşı döşendiğinin ifade edildiği anlaşılmış; yine dosya içerisinde, dava konusu taşınmaza ilişkin olarak 25.7.2013 tarihine düzenlenen Bilirkişi Heyeti Raporunda; taşınmaza fiilen el atılarak yol ve park alanında kaldığının tespit edildiği belirtilmiştir.

Belediyelerin 3194 sayılı İmar Kanununun 8. maddesi ve 18.maddesinin verdiği yetki ile arazi ve arsalar üzerinde imar planlarının hazırlanması ve yürürlüğe konulması, arazi ve arsa düzenlemesi gibi faaliyetleri kapsamında yaptıkları imar planlarından kaynaklanan işlemlerin tek yanlı ve kamu gücüne dayanan irade açıklamaları ile tesis edilen genel ve düzenleyici işlemler olduğu bu yönü ile de idari eylem ve işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargı yerlerinde çözümlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Buna karşılık, Belediyece, Kamulaştırma Kanunu’nda öngörülen usul ve yöntemlere uygun idari nitelikte uygulama işlemleri yapılmaksızın, dava konusu taşınmazın bir kısmına fiilen el atılması karşısında, idarenin bu eyleminin kamulaştırmasız el atma niteliğini taşıdığı açıktır.

Öte yandan, İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men’i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Nitekim, yukarıda belirtilen genel kabul doğrultusundaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 11.2.1959 günlü, E:1958/17, K:1959/15 sayılı kararının III. bölümünde,  “İstimlaksiz el atma halinde amme teşekkülü İstimlak Kanununa uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir.” görüşüne yer verilmiştir.

Bu durumda, idarenin dava konusu taşınmaz üzerinde yol ve park yapmak suretiyle, kamulaştırmasız el atmasından doğan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümü,  adli yargı yerinin görevine girmektedir.

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun reddi gerekmiştir. 

SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 30.12.2013 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.