T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS    NO   : 2014 / 733

          KARAR NO    : 2014 / 788

          KARAR TR     : 14.7.2014

 

      

 

 

 

 

ÖZET : Balıkesir Bakım Okulu ve Eğitim Merkez Komutanlığı’nda astsubay olarak görev yaparken, kendisine verilen görev kapsamında resmi bir evrakı İzmit’e götürmek amacı ile bindiği  yolcu otobüsünün Bursa İli Karacabey İlçesi yakınlarında devrilmesi ile meydana gelen kaza neticesinde yaralanan davacının, olay nedeni ile  uğradığı maddi ve manevi zararın davalıdan tazmini istemiyle açtığı davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

K  A  R  A  R

 

            Davacı           : İ.E.  

Vekili              : Av. M.S.A.

Davalı            : Milli Savunma Bakanlığı

Vekili              : Av. S.T.

 

            O L A Y          :Davacı dava dilekçesinde özetle,  davacının Balıkesir Bakım Okulu ve Eğitim Merkez Komutanlığı’nda Kademeli Başçavuş olarak görev yaptığını, 09.03.2011 günü kendisine verilen görev kapsamında resmi bir evrakı İzmit’e götürmek amacı ile 41 EF 754 plakalı yolcu otobüsüne bindiğini, aracın Bursa İli Karacabey İlçesi yakınlarında devrilmesi ile meydana gelen kaza neticesinde yaralandığını, boynunda iki adet kırık oluştuğunu, riskli olması nedeni ile ameliyat olamadığını ve uzun süredir bu yaralanmanın neden olduğu ağrılar ile yaşadığını, 15.03.2011 tarihli Türk Silahlı Kuvvetleri sağlık raporu ile kendisine 2 ay istirahat verildiğini, süre bitiminde tekrar istirahat rapor verildiğini ve neticede 2011 yılının eylül ayında görev başlatıldığını, davacının meydana gelen kaza nedeni ile gerek maddi ve gerekse manevi olarak zarara uğradığını belirterek;  fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 1.000 TL maddi ve 25.000 TL manevi zararın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tazminine karar verilmesi istemi ile adli yargıda dava açmıştır.

            Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesi  09.10.2012 gün ve 2012/172 Esas, 2012/417 Karar sayılı kararında ; “ Davacının  tazminat isteği idari karar ve eylemlerden doğan zarar niteliğinde bulunduğundan bunların ödetilmesi istekleri de 11.02.1959 gün ve 17/15 sayılı Yargıtay içtihadı Birleştirme Kararı’nın 11.bendi gereğince tam yargı davasının konusunu oluşturduğunu, idarenin hizmet kusuru niteliğindeki eylemi sonucu meydana gelen zararlardan dolayı ise İdari Yaralama Usulü Yasasının 2/1-b maddesi gereğince idareye karşı idari Yargı yerinde tam yargı davacı açılması gerektiğinden davaya bakmak mahkememizin görevi dışında kalıp İdare Mahkemesi’nin görevine girdiğinden Yargı yolu itibariyle mahkememizin görevsizliğine, bu nedenle dava dilekçesinin reddine” şeklindeki gerekçesi ile davanın idari yargının görev alanına girdiğini belirterek görev yönünden davanın reddine karar vermiş, davacı vekilinin temyiz talebi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 22.02.2013 gün ve 2013/2192 Esas, 2013/3091 Karar sayılı kararı ile yerel mahkeme kararı onanmış, davacı vekilinin karar düzeltme talebi de aynı Dairenin 12.06.2013 gün ve 2013/8430 Esas, 2013/11265 Karar sayılı kararı ile reddedilmiş ve bu şekilde verilen karar 22.02.2013 tarihinde kesinleşmiştir.

            Davacı vekili bu kez aynı istemle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde dava açmıştır.

            Askeri Yüksek İdare Mahkemesi İkinci Dairesi; 11.09.2013 gün ve 2013/2829 GENSEK, 2013/1065 Esas, 2013/1035 Karar sayılı kararı ile; “19.01.2011 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan 6099 sayılı Tebligat Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 14'üncü maddesi ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 110'uncu maddesi başlığı ile birlikte değiştirilerek; Görevli ve Yetkili Mahkeme' Madde 110; "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanlar dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez, 2918 sayılı Kanuna eklenen Geçici Madde 21; Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek idare Mahkemesinde açılmış davalara uygulanmaz. hükmünü düzenlemiştir.

Bu yasal mevzuat çerçevesinde davacının durumu incelendiğinde; davacı Bak.Kademeli Bşçvş İ.E. 'in 09.03.2011 tarihinde Balıkesir Bursa karayolu üzerinde meydana gelen trafik kazasında yaralandığı, 19 01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanun ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 110'uncu maddesinde yapılan değişiklikle davacı tarafından 29.01.2013 tarihinde açılan bu davanın görev ve çözüm yerinin mahkememiz olmayıp adli yargı  olduğu sonucuna varılmıştır.” şeklindeki  gerekçesi ile  davanın görev yönünden reddine karar vermiş ve  davacı vekilinin karar düzeltme talebi de aynı Dairenin  19.03.2014 gün ve 2013/4212 Gensek, 2014/462 Esas, 2014/380 Karar sayılı kararı ile reddedilmiş, bu şekilde verilen karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili tarafından, askeri idari yargı ve adli yargı yerleri arasında oluştuğu ileri sürülen olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi için başvuruda bulunmuş; Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nce adli yargı dosyası da temin edilmek sureti ile dosya asılları talep doğrultusunda Mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU, Mehmet AKBULUT ’un katılımlarıyla yapılan 14.7.2014 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME:  

            Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve askeri idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari ve adli yargı dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esası incelenmelidir.

Ayrıca her ne kadar; Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin  09.10.2012 gün ve 2012/172 Esas, 2012/417 Karar sayılı kararı ile davada genel idari yargının görevli olduğunu belirterek görevsizlik kararı verdiği, bunun üzerine davacının genel idari yargıda dava açması gerekirken Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde dava açtığı, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi  İkinci Dairesi’nin de 11.09.2013 gün ve 2013/2829 Gensek, 2013/1065 Esas, 2013/1035 Karar sayılı kararı ile davada adli yargının görevli olduğunu belirterek, görevsizlik kararı verdiği; bu itibarla adli yargı ile askeri idari yargı arasında 2247 sayılı Kanun’un 14. Maddesi anlamında karşılıklı görevsizlik kararı şartının oluşmadığı tespit edilmiş ise de; Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin dosyada adli yargı yerini görevli göstermesi, adli yargı merciinin de kendisini  davaya bakmada görevli görmemesi nedenleri ile gerek usul ekonomisi ve  gerekse makul sürede yargılanma hakkı  yönünden, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Birgül YİĞİT’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN, Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ ve AYİM Savcısı Halit ÜNKAZAN’ın davada adli yargı yerinin görevli olduğu yolundaki sözlü ve yazılı açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

            Dava; davacının Balıkesir Bakım Okulu ve Eğitim Merkez Komutanlığı’nda Kademeli Başçavuş olarak görev yaparken, 09.03.2011 günü kendisine verilen görev kapsamında resmi bir evrakı İzmit’e götürmek amacı ile bindiği  41 EF 754 plakalı yolcu otobüsünün Bursa İli Karacabey İlçesi yakınlarında devrilmesi ile meydana gelen kaza neticesinde yaralanması nedeni ile  uğradığı maddi ve manevi zararın davalıdan tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

            Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış olup, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları ihlâl edilenler tarafından açılacak tam yargı davalarının görüm ve çözümünün idari yargı yerlerinin görevine girdiği tartışmasızdır.

            Anayasa’nın 157. maddesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu, ancak askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartının aranmayacağı belirtilmiş, 20.7.1972 tarih ve 1602 sayılı Yasa’nın 25.12.1981 tarih ve 2568 sayılı Yasa ile değişik 20. maddesinde de aynı hüküm yer almıştır. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlem ya da eylemin “asker kişiyi ilgilendirmesi“ ve “askeri hizmete ilişkin bulunması” koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.

            1602 sayılı Yasa’nın değişik 20. maddesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan, subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlar asker kişi sayılmaktadır.

            İdari eylemin “askeri hizmete ilişkin bulunması”, eylemin kanun ve nizamların Türk Silahlı Kuvvetlerine tanıdığı yetki ve görevlerin yerine getirilmesi amacına yönelik olması anlamını taşımaktadır. Askeri nitelikteki idari eylemi de, askeri kural ve gelenekler çerçevesinde yürütülen askeri hizmet sırasındaki bir hareket, tutum veya meydana gelen ya da getirilen bir olay olarak tanımlamak olanaklıdır.

            İdari eylemin “asker kişiyi ilgilendirmesi” için, eylemin bir asker kişiye yönelmesi, zarar verici etkilerini bir asker kişinin beden veya mal varlığı sahasında meydana getirmiş olması gerekir.

            Olayda, meydana gelen trafik kazasından dolayı zarar görenin asker kişi olduğunda şüphe olmadığı; davacının 09.03.2011 günü kendisine verilen görev kapsamında resmi bir evrakı İzmit’e götürmek amacı ile bindiği 41 EF 754 plakalı yolcu otobüsünün Bursa İli Karacabey İlçesi yakınlarında devrilmesi ile meydana gelen kaza neticesinde yaralandığı ve hem maddi hem de manevi olarak zarar gördüğünden bahisle zararının davalıdan tazminini istediği, tazminat talebine konu zararın askeri kural ve talimatlar çerçevesinde yürütülen bir hizmet sırasında doğmuş olması ve asker kişinin bedeninde meydana gelmiş olması birlikte değerlendirildiğinde, davada idari eylemin askeri hizmete ilişkin bulunması koşulunun da gerçekleştiği anlaşılmıştır. 

            Ancak; 2918 sayılı Kanun’un 110. maddesinde; “(Değişik madde: 11/01/2011-6099 S.K./14.mad.)    İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır./Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir.” şeklindeki düzenleme ile karayollarında meydana gelen trafik kazalarından dolayı açılacak sorumluluk davalarına özgü olmak üzere görevli yargı yerinin belirlendiği, aynı kanunun Geçici 21. maddesinde; “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz.” denilmek sureti ile 2918 sayılı Yasa’nın 110. maddesinin, maddenin yürürlüğe girdiği 19.01.2011 tarihinde sonra açılacak davalara uygulanacağının açıklığa kavuşturulduğu, davacının uyuşmazlığa konu olaya ilişkin olarak Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 29.03.2012 tarihinde dava açtığı görülmekle; geçici 21.madde nazara alındığında 2918 sayılı Yasa’nın 110. maddesinin somut olaya uygulanacağı tartışmasızdır.

            Ayrıca, 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

            Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

            Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin benzer bir konuda İdare Mahkemesi’nin davaya bakmakla görevli bulunmadığı yolundaki kararları gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç     : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 13.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 09.10.2012 gün ve 2012/172 Esas, 2012/417 Karar sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 14.7.2014 gününde Üye Eyüp Sabri BAYDAR’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

            Serdar 

      ÖZGÜLDÜR

Üye

Eyüp Sabri 

BAYDAR

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

      Üye

                 Ali

             ÇOLAK

 

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU                     

Üye

Nurdane

TOPUZ

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT