Hukuk Bölümü         2009/281 E.  ,  2010/28 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı           : F.E.D.

Vekili             : Av. A.O.

Davalı             : Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı

           O L A Y : Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 23.1.2007 gün ve 2007/214 sayılı kararı ile, Cumhuriyet Savcısı tarafından, davacının 3 veya daha fazla alkollü araç kullanırken yakalandığı, böylelikle üzerine atılı kabahat fiilini işlediği iddia, kolluk tarafından gönderilen evrak ve eklerinden anlaşılmakla, ilgilinin 2918 sayılı Yasa’nın 4262 sayılı Yasa ile değişik 48/5 maddesinde yazılı 3 veya daha fazla alkollü araç kullanmak eyleminden ötürü 2918 sayılı Yasa’nın 48/5 maddesi uyarınca 5237 sayılı TCK'nun 52, 5349 sayılı Kanun’un 3. maddesi ile değişik 5252 sayılı Kanun’un 7. maddesi gereğince işlenen kabahatin haksızlık içeriği, failin kusuru ve ekonomik durumu birlikte gözönünde bulundurularak, 4.260.-YTL idari para cezası verilmesine, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 25 ve devamı maddeleri gereğince karar verilmiştir.

            Davacı vekili, para cezasına karşı adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur.

            BURSA 4. SULH CEZA MAHKEMESİ; 13.3.2007 gün ve 2007/388 D. İş sayı ile, itiraz eden vekili dilekçesinde, müvekkilini araç kullandığı sırada trafik görevliIerinin durdurduğunu ve yapılan alkol kontrolünde 246 promil alkol çıktığını, müvekkilindeki alkol oranının ölçümünde hukuka aykırı ve geçersiz işlem yapıldığından dolayı 4.260,00YTL idari para cezası ile sürücü belgesi geri alma tutanağı ile sürücü belgesine el konulduğunu ileri sürerek hukuka aykırı olan idari yaptırım kararlarının kaldırılmasının talep edildiğini, itiraz eden hakkında olay tarihi olan 21.1.2007 tarihinde, saat 05.01’de yapılan alkol kontrolünde, 246 promil alkollü olduğunun tespit edildiği, buna ilişkin ölçüm raporunun düzenlendiği, itiraz eden hakkında davalı idare tarafından trafik görevlilerince yapılan ölçüm neticesine göre 246 promil alkollü olduğundan dolayı 2918 sayılı Kanun’un 48/5 maddesi uyarınca 4.260,00YTL idari para cezası verilerek 21.1.2007 tarih ve 060743 sayılı sürücü belgesi geri alma tutanağı ile itiraz edene ait olan sürücü belgesine geri alma tutanağı ile el konulduğu, Yargıtay 7 CD’nin 17.11.2005 tarih ve 2004/34724 Esas, 2005/20244 ek sayılı kararında da belirtildiği üzere, 1.6.2005 tarihinde yürürlüğü giren 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 19. maddesinin c bendine göre, “ruhsat ve ehliyetinin geri alınması yaptırımına ilişkin hükümlerin ilgili kanunlarda bu kanun hükümlerine uygun değişiklik yapılıncaya kadar saklı olduğu ve aynı Yasanın 27. maddesinde de “idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararlarına karşı sulh ceza mahkemesine itiraz edilebileceği”nin düzenlendiği, buna göre, sulh ceza mahkemesinin ehliyetin geri alınmasına karşı itirazı inceleme yetkisinin bulunmadığının belirtildiği, ayrıca 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun’un 31. maddesi ile 5326 sayılı Kanun’un 3. maddesinin değiştirildiği ve idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağının belirtildiği ve 27. maddesine 8. fıkra ilave edilerek, idari yaptırım kararı verilen işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari yaptırım kararına ilişkin hukuka aykırılık iddialarının, bu işlemin iptali halinde idari yargı merciinde görüleceğinin belirtildiği, başvuranın alkollü olarak araç kullanmaktan dolayı idari para cezası ile birlikte sürücü belgesi geri alma tutanağı ile sürücü belgesine el konulduğundan, her iki idari yaptırım türüne göre yapılacak itirazlara bakmakla idare mahkemelerinin görevli bulunduğu, bu nedenle, alkollü araç kullanmak kabahati karşılığında öngörülen 2918 sayılı Kanun’un 48/5 maddesi uyarınca idari para cezası alınmasına ve sürücü belgesinin 6 ay süre ile geri alınmasına ilişkin idari yaptırım idari bir işlemden kaynaklandığından, idari bir tasarruf niteliğinde olduğundan, bu nedenle, bu işleme karşı İYUK hükümlerine göre yetkili Bursa İdare Mahkemesine dava açılması gerektiği, bu durumda, itiraz eden tarafından itiraz konusu olan 23.1.2007 tarih ve 2007/214 karar sayılı, 4.260,00YTL idari para cezası alınması ve 21.1.2007 tarih ve 060743 sayılı itiraz edenin sürücü belgesine el konulmasına ilişkin idari işleme karşı yapılan başvurunun, 5326 sayılı Kanun’un 3. maddesi delaleti ile 27. maddesi uyarınca Mahkemelerinin görevinde bulunmadığı ve bu işleme karşı Bursa İdare Mahkemesinin görevli ve yetkili olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili, bu kez, söz konusu idari para cezasının kaldırılması istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

            BURSA 1. İDARE MAHKEMESİ; 11.11.2009 gün ve E:2007/1163 sayı ile, F.E.D. vekili tarafından; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 48/5. maddesini ihlal ettiğinden bahisle 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 23. maddesi uyarınca 4.260,00TL para cezası verilmesine ilişkin Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 23.1.2007 tarih ve 2007/214 sayılı kararının iptali istemiyle Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı'na karşı dava açıldığı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 48. maddesi, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 52. maddesi, 11.5.2005 tarihli ve 5349 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 3. maddesiyle değişik 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 7. maddesi ile 31.3.2005 tarih ve 25772 mükerrer sayılı Resmi Gazete'de yayımlanıp, 1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 2, 3, 16, 19, 23, 24 ve 27. maddelerinden söz ederek, dosyanın incelenmesinden, davacının, Bursa İli, Hat Cad. üzerinde Bursa Trafik Şube Müdürlüğü ekiplerince saat 05:01 sıralarında yapılan denetim sonucunda alkolmetre ile yapılan ölçümde 2.46 promil alkollü olduğu tespit edilerek üçüncü kez alkollü araç kullanmaktan dolayı 21.1.2007 tarih ve 60743 sayılı işlemle sürücü belgesine 5 yıl süreyle el konulduğu ve davacı hakkında aynı tarih ve 838810 sayılı trafik suç tutanağının düzenlenmesi üzerine 3. kez alkollü araç kullandığından bahisle dava konusu para cezasının verildiği, söz konusu para cezasına karşı açılan davanın, Bursa 4. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 9.3.2007 tarih ve D.İş:2007/388 sayılı kararıyla, idari yaptırım kararı verilen işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren bir kararın bulunması nedeniyle görev yönünden reddedilmesi üzerine bakılan bu davanın açıldığının anlaşıldığı, olayda, sürücülerin 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 48. maddesinin 5. fıkrası kapsamında 3 kez veya daha fazla alkollü araç kullandıklarının tespit edilmesi halinde belgelerinin beş yıl süreyle geri alınacağı ve haklarında altı aydan aşağı olmamak üzere hafif hapis cezası ile birlikte 532 600 000 lira hafif para cezası uygulanacağının hükme bağlandığı, davacının da 21.1.2007 tarih ve 60743 sayılı işlemle sürücü belgesine 5 yıl süreyle el konulduğu ve hakkında aynı tarih ve 838810 sayılı trafik suç tutanağının düzenlenip Mahkemeye sevkedildiği, dava konusu para cezasının ise “hafif hapis” veya “hafif para” cezası olarak öngörülen yaptırımları idari para cezasına dönüştüren ve bu idari para cezasına karar vermeye Cumhuriyet savcısını yetkili kılan 11.5.2005 tarihli ve 5349 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 3. maddesiyle değişik 4.11.2004 tarihli ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 7. maddesi kapsamında Cumhuriyet Savcısı tarafından verildiği görüldüğünden, dava konusu para cezasını, aynı olaydan doğmuş olsa bile farklı zamanlarda ve farklı organlar (idari/yargısal) tarafından verildiğinden, Kabahatler Kanunu’nun 27. maddesinin 8. fıkrası kapsamında değerlendirme olanağı bulunmadığı gibi mahiyeti itibariyle idare hukukuna özgü yöntemlerle doğrudan doğruya verilen bir idari yaptırım kararı olarak da değerlendirme olanağı bulunmadığı, ayrıca, Cumhuriyet Savcısı tarafından verilen bu idari para cezasının yargısal nitelikte idari para cezası olduğu ve idari yargı yerlerince yargılamaya tabi tutulması halinde görev/fonksiyon gasbı oluşturacağı sonucuna varıldığı, bu durumda, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nda, “kabahat” tanımına giren fiiller için uygulanan idari yaptırım nitelikli para cezalarına karşı sulh ceza mahkemeleri görevli yargı yeri olarak belirlendiğinden, bu Kanunun 23. maddesi uyarınca Cumhuriyet Savcısı tarafından verilen para cezasına ilişkin uyuşmazlığın çözümlenmesi görevinin sulh ceza mahkemesine ait olduğu sonucuna varıldığı, ancak, bu davanın, Bursa Sulh Ceza Mahkemesi'nin 9.3.2007 tarih ve D. İş:2007/388 sayılı görevsizlik kararı üzerine Mahkemelerinde açıldığı görüldüğünden, görevli yargı yerinin belirlenmesi için 2247 sayılı Kanun’un 19. maddesi uyarınca Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurulmasına, dava dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine ve karar alınana kadar davanın incelenmesinin ertelenmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mustafa KICALIOĞLU, Mahmut BİLGEN, Habibe ÜNAL, Nüket YOKLAMACIOĞLU, Serdar AKSOY ve Muhittin KARATOPRAK’ın katılımlarıyla yapılan 1.2.2010 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu’nun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği…” açıkça belirtilmiştir. Bu durum göz önüne alındığında, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş ise de; idari yargı dosyası, 19. maddede belirtilen hükmün aksine, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası temin edilmeden gönderildiğinden, Başkanlıkça, adli yargı dosyası ilgili Mahkemeden getirtilmiş olup, sonuçta usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında idari para cezası yönünden doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

            II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Nurdane TOPUZ’un, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU’nun davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :

Dava, 2918 sayılı Kanun’un 48/5. maddesine aykırılık nedeniyle Cumhuriyet Savcısı tarafından verilen idari para cezasının kaldırılması istemiyle açılmıştır.

 13.10.1983 tarih ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 48. maddesinin beşinci fıkrasında(Değişik: 8/1/2003 - 4785/3 md), “Yönetmelik ile belirtilen miktarların üzerinde alkollü araç kullandığı tespit edilen sürücülerin, suçun işlendiği tarihten itibaren geriye doğru beş yıl içinde; birinci defasında sürücü belgeleri altı ay süreyle geri alınır ve haklarında 265 300 000 lira para cezası uygulanır. İkinci defasında sürücü belgeleri iki yıl süreyle geri alınır ve haklarında 332 600 000 lira para cezası uygulanır ve bu sürücüler Sağlık Bakanlığınca, esas ve usulleri Sağlık ve İçişleri Bakanlıklarınca çıkarılacak yönetmelikte gösterilen sürücü davranışlarını geliştirme eğitimine tabi tutulurlar, eğitimi başarıyla tamamlayanların belgeleri süresi sonunda iade edilir. Üç veya üçten fazlasında ise, sürücü belgeleri beş yıl süreyle geri alınır ve altı aydan aşağı olmamak üzere hafif hapis cezası ile birlikte 532 600 000 lira hafif para cezası uygulanır. Ayrıca, psiko-teknik değerlendirme ve psikiyatri uzmanı muayenesine tabi tutulurlar. Bu değerlendirme ve muayene sonrasında uygun görülenlere, geri alma süresi sonunda sürücü belgeleri iade edilir. Psiko-teknik değerlendirme ve psikiyatri uzmanı muayenesinin yapılmasına dair esas ve usuller yönetmelikte gösterilir” hükmü yer almış; 112. maddesinde(Değişik birinci fıkra : 8/3/2000 - 4550/2 md.), sürücü belgelerinin geçici olarak geri alınması hariç olmak üzere bu Kanundaki; hafif para cezasını veya bununla birlikte hafif hapis cezasını, belgelerin geri alınması ve iptali veya işyerlerinin kapatılması cezasını gerektiren suçlarla ilgili davalara trafik mahkemelerinde, bunların bulunmadığı yerlerde yetki verilen sulh ceza mahkemelerinde bakılacağı belirtilmiştir.

            26.9.2004 gün ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Adlî para cezası” başlığını taşıyan 52. maddesinde, “(1) Adlî para cezası, beş günden az ve kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde yediyüzotuz günden fazla olmamak üzere belirlenen tam gün sayısının, bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ile çarpılması suretiyle hesaplanan meblağın hükümlü tarafından Devlet Hazinesine ödenmesinden ibarettir.

            (2) En az yirmi ve en fazla yüz Türk Lirası olan bir gün karşılığı adlî para cezasının miktarı, kişinin ekonomik ve diğer şahsi halleri göz önünde bulundurularak takdir edilir.

            (3) Kararda, adlî para cezasının belirlenmesinde esas alınan tam gün sayısı ile bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ayrı ayrı gösterilir.

            (4) Hakim, ekonomik ve şahsi hallerini göz önünde bulundurarak, kişiye adlî para cezasını ödemesi için hükmün kesinleşme tarihinden itibaren bir yıldan fazla olmamak üzere mehil verebileceği gibi, bu cezanın belirli taksitler halinde ödenmesine de karar verebilir. Taksit süresi iki yılı geçemez ve taksit miktarı dörtten az olamaz. Kararda, taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi halinde geri kalan kısmın tamamının tahsil edileceği ve ödenmeyen adlî para cezasının hapse çevrileceği belirtilir” denilmiştir.

4.11.2004 gün ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un “Hafif hapis ve hafif para cezalarının idari para cezasına dönüştürülmesi” başlığını taşıyan 7. maddesinde(Değişik: 11/5/2005 – 5349/3 md.), “(1) Kanunlarda, “hafif hapis” veya “hafif para” cezası olarak öngörülen yaptırımlar, idari para cezasına dönüştürülmüştür. İdari para cezasının hesaplanmasında 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 52 nci maddesi hükümleri uygulanır. İlgili kanunda “hafif hapis” cezasının üst sınırının belirtilmediği hallerde, idari para cezasının hesaplanmasında esas alınacak gün sayısının üst sınırı, yediyüzotuzdur.

(2) Kanunlarda, “hafif hapis cezası” ile “hafif para cezası”nın seçimlik olarak veya birlikte öngörüldüğü hallerde, idari para cezası yaptırımının belirlenmesinde “hafif hapis cezası” esas alınır.

(3) Kanunlarda, sadece “hafif para cezası”nın öngörüldüğü ve cezanın alt veya üst sınırının belirtilmediği hallerde, idari para cezası, yüzyirmimilyon Türk Lirasından az, onsekizmilyar Türk Lirasından fazla olamaz.

(4) Bu madde hükmüne göre idari para cezasına karar vermeye Cumhuriyet savcısı yetkilidir” hükmüne yer verilmiştir.

30.3.2005 gün ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun “Cumhuriyet savcısının karar verme yetkisi” başlığını taşıyan 23. maddesinde, “(1) Cumhuriyet savcısı, kanunda açıkça hüküm bulunan hallerde bir kabahat dolayısıyla idarî yaptırım kararı vermeye yetkilidir.

(2) Bir suç dolayısıyla başlatılan soruşturma kapsamında bir kabahatin işlendiğini öğrenmesi halinde Cumhuriyet savcısı durumu ilgili kamu kurum ve kuruluşuna bildirebileceği gibi, kendisi de idarî yaptırım kararı verebilir.

(3) Soruşturma konusu fiilin kabahat oluşturduğunun anlaşılması halinde Cumhuriyet savcısı bu nedenle idarî yaptırım kararı verir. Ancak, bunun için ilgili kamu kurum ve kuruluşu tarafından idarî yaptırım kararı verilmemiş olması gerekir” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden, Cumhuriyet Savcısı tarafından, davacının 3 veya daha fazla alkollü araç kullanırken yakalandığı, böylelikle üzerine atılı kabahat fiilini işlediği iddia, kolluk tarafından gönderilen evrak ve eklerinden anlaşılmakla, ilgilinin 2918 sayılı Yasa’nın 4262 sayılı Yasa ile değişik 48/5 maddesinde yazılı 3 veya daha fazla alkollü araç kullanmak eyleminden ötürü 2918 sayılı Yasa’nın 48/5 maddesi uyarınca 5237 sayılı TCK'nun 52, 5349 sayılı Kanun’un 3. maddesi ile değişik 5252 sayılı Kanun’un 7. maddesi gereğince işlenen kabahatin haksızlık içeriği, failin kusuru ve ekonomik durumu birlikte göz önünde bulundurularak, 4.260.-YTL idari para cezası verilmesine, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 25 ve devamı maddeleri gereğince karar verildiği anlaşılmıştır.

1.6.2005 tarihinde 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun yürürlüğe girmesi üzerine Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nce, sözü edilen Kanunun diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımlar ile bunlara karşı yapılacak itirazlara ilişkin görev hükümleri üzerindeki etkisinin incelenmesi sonucunda: diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımın, dayanağı olan yasanın amacı dikkate alınarak; Kabahatler Kanunu’nun 1., 2., 16. ve 19. maddelerinde belirtilen koşulları taşıması,  27. maddenin (1) numaralı bendinde belirtilen idari yaptırımlardan olması halinde, idari para cezaları ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin olanlarına karşı 1.6.2005 tarihinden sonra yapılacak itirazlarda sulh ceza mahkemelerinin genel görevli kılındığına ve bu nedenle doğan görev uyuşmazlıklarında adli yargı yerinin görevli bulunduğuna karar verilmiştir.

Daha sonra,  30.3.2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 3 üncü maddesini değiştiren 6.12.2006 günlü, 5560 sayılı Yasa’nın 31. maddesinde,            “(1) Bu Kanunun;

            a) İdari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,

            b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,

            uygulanır” denilmiştir.       

19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren bu düzenlemeye göre,  Kabahatler Kanunu’nun; idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterildiği durumda ise uygulanmayacağı anlaşılmaktadır.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

            Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır.

            Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir.

 İncelenen uyuşmazlıkta, 11.5.2005 gün ve 5349 sayılı Kanun ile değişik 5252 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile, kanunlarda, hafif hapis veya hafif para cezası olarak öngörülen yaptırımlar idari para cezasına dönüştürüldüğünden, davacıya, 3 veya daha fazla alkollü araç kullandığından bahisle 2918 sayılı Kanun’un 48/5. maddesi uyarınca 4.260.-YTL idari para cezası verilmiştir.

Bu durumda, 5349 sayılı Kanun ile değişik 5252 sayılı Kanun’un 7. ve 5326 sayılı Kanun’un 23. maddesine dayanılarak Savcı tarafından davacıya verilen idari para cezasının, 5326 sayılı Kanun’un 16. maddesinde belirtilen idari yaptırım türlerinden biri olduğu ve  Kabahatler Kanunu’nun 5560 sayılı Kanun’la değişik 3. maddesinde belirtildiği üzere, idarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması  halinde  uygulanacağı nedeniyle, görevli  mahkemenin  belirlenmesinde  5326 sayılı Kanun hükümleri dikkate alınacağından, davanın görüm ve çözümünde, anılan Kanunun 27. maddesinin (1) numaralı bendi uyarınca adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.       

Açıklanan nedenlerle, İdare Mahkemesince yapılan başvurunun kabulü ile Sulh Ceza Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Bursa 1. İdare Mahkemesi’nce yapılan BAŞVURUNUN KABULÜ ile Bursa 4. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 13.3.2007 gün ve 2007/388 D.İş sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ idari para cezasına ilişkin kısmının KALDIRILMASINA, 1.2.2010 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.