T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO      : 2014 / 743

            KARAR NO : 2014 / 798

            KARAR TR   : 14.7.2014

 

ÖZET : Davacının hissedarı bulunduğu dava konusu taşınmaz üzerinde 3194 sayılı Yasa çerçevesinde gerçekleştirilen imar işlemleri sırasında, davacının hissesinin yeni oluşan parsellere intikal ettirilmemesi nedeni ile uğradığı zararın, tapulu arsasının tespiti yada başka yerden kendisine hisse verilmesi suretiyle giderilmesine ilişkin davanın İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

K  A  R  A  R 

 

            Davacı           : A.A.

Vekili              : Av.H.B.

            Davalı            : Mamak Belediye Başkanlığı

            Vekili              : Av.F.E.

 

O L A Y          : Davacı vekili dava dilekçesinde aynen; “Müvekkil A.A. Ankara İli, Çankaya İlçesi, 3. Bölge, Hüseyingazi Mahallesinde kain ve tapunun; 367 Pafta, 2127 Ada, 38 Parsel sayılı arsayı ve üzerindeki binayı 1977 yılında Makbule Günal’dan satın almıştır. Daha Önceden Çankaya 3. Bölge Tapu Sicil Müdürlüğü’ne bağlı olan bu yer, İmar çalışması sonucu Mamak Belediyesi Mücavir sınırları içine girmiştir. Müvekkilim tapuda işlem yapmak için Mamak Tapu Sicil Müdürlüğü’ne ve Mamak Belediyesi İmar Müdürlüğü’ne gitmiş ve arsasının olmadığını, arsasının neden yok olduğunu öğrenmeden ve işlem yapmadan dönmek zorunda kalmıştır. Müvekkilin başvurduğu resmi merciler müvekkile gerekli ve yeterli açıklamalar yapmadan, baştan savma cevaplarla oyalamışlardır. Yaptığımız araştırmalar neticesinde müvekkilin arsasının yerinde olmadığı, buharlaşıp yok olduğu (su olmadığı halde), bu nedenle müvekkilimin mağdur olduğu mağduriyetinin giderilmesi için iş bu davayı açma zaruriyeti hasıl olmuştur.” şeklindeki gerekçesi ile müvekkilinin tapulu arsasının tespiti ile bu mümkün olmadığı takdirde aynı nitelik ve özelliklere sahip başka bir arsanın üzerine tesciline karar verilmesi istemi ile adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı vekili, mahkemeye verdiği 07.06.2013 tarihli cevap dilekçesinde özetle görev itirazında bulunmuştur.

Ankara 10.Asliye Hukuk Mahkemesi; 23.01.2014 gün ve 2013/178 Esas sayılı kararı  ile davalı vekilinin görev itirazının reddine karar vermiştir.

Davalı Mamak Belediye Başkanlığı vekilinin, idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresi içinde verdiği dilekçe üzerine, dava dosyasının onaylı bir örneği Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI: Konuya ilişkin kararında aynen: “Davacıya ait Ankara İli, Mamak ilçesi, Hüseyingazi Mahallesi, 2127 ada, 38 parsel sayılı taşınmazın bulunduğu alanda yapılan imar uygulaması sonucunda davacıya ait tapu kaydının yok edildiği iddiasıyla arsasının tespit edilerek kendisine eşdeğer bir arsa tahsis edilmesi istemiyle açılan davada, davalı idarece davanın görüm ve çözümünün idari yargının görevine girdiği ileri sürülerek görev itirazında bulunulmuş ve itirazın reddi üzerine olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istenilmiş olmakla gereği düşünüldü:

Uygulama ve öğreti'de, kamu idarelerinin, kamu hizmetinin yürütümü sırasında, kamu gücü kullanarak tek yanlı irade açıklamalarıyla yapmış oldukları işlemler, "idari işlem"; herhangi bir işlem ya da karara dayanmaksızın gerçekleştirdikleri maddi faaliyetleriyle, görevleriyle ilgili hareketsizlikleri de, "idari eylem" olarak tanımlanmaktadır.

Bu tanıma göre, idarelerin 3194 sayılı İmar Kanununun 8'inci maddesi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici imar planları ile 2981 sayılı Yasanın 13'üncü maddesinin (c) bendi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici ıslah imar planları ve bu planlara dayanılarak tesis edilen parselasyon, kamulaştırma, ruhsat gibi bireysel işlemler, "idari işlem"; bu imar planı uyarınca yapmak zorunda oldukları program ve uygulamaları bunun için gerekli zamanda gerçekleştirmemeleri; yani, bu konudaki hareketsizlikleri de, idari eylem niteliği taşımaktadır.

İdari işlem ve eylemlerden doğan zararların tazmini taleplerinin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12 ve 13'üncü maddeleri uyarınca, İdari Yargı yerlerinde açılacak tam yargı davalarına konu edilmeleri, anılan yasa hükümlerinin gereğidir.

Dolayısıyla, davanın yapılan imar uygulamasına ve bu uygulamalarda kesilen düzenleme ortaklık payına ilişkin kısmının 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin 1 'inci fıkrasının (b) bendinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları," hükmü gereğince idari yargı yerinde görülmesi gerekmektedir.

Dosyanın incelenmesinden; Ankara ili, Mamak ilçesi, Hüseyingazi Mahallesi, 2127 ada, 38 parsel sayılı 241 m² yüzölçümünde olan taşınmazın bulunduğu alanda 08.05.1959 tarinde yapılan imar uygulaması sonucunda 181 m2 sinin değişik parsellerle şuyulandırıldığı, kalan 60 m² sinin ise zaiyat olarak ayrıldığı ve tapu kayıtlarından terkin edilmeyerek 2127 ada, 38 sayılı parsel olarak davacıya satıldığı, daha sonra yapılan imar uygulaması sonucunda yeni oluşturulan 6694 ada, 14 ve 6697 ada 14 parsellerle şuyulandırıldığı, uyuşmazlık konusu parselin bulunduğu alanın Hüseyin Gazi Kentsel Dönüşüm Projesi kapsamına alındığı, imar planında yolda kaldığı, bu alanda 3194 sayılı imar kanunun 18 ve 2981 /3290 sayılı Kanunun 10-c ve Ek:l maddeleri uyarınca onaylanan parselasyon planında 6694 ada 14 parselin 39834 ada, 12 parsel ve 6697 ada, 14 parselin ise 39837 ada, 5 sayılı parselle hisselendirildiği, yapılan bu imar çalışmaları sonucunda davacıya herhangi bir parsel tahsis edilmediği ya da oluşturulan imar parsellerinden hisse verilmediği, uyuşmazlığın yapılan imar uygulamaları sonucunda davacıya tahsis yapılmaması nedeniyle ortaya çıktığı anlaşılmaktadır.” şeklindeki gerekçesi ile 2247 sayılı Yasa'nın 10'uncu maddesi uyarınca davada olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU, Mehmet AKBULUT ’un katılımlarıyla yapılan 14.7.2014 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı Mamak Belediye Başkanlığı vekilinin anılan Yasanın 10/2.maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve dahi 12/1.maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcısı'nca, davalı Mamak Belediye Başkanlığı açısından, 2247 sayılı Kanunun 10.maddesinde öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Birgül YİĞİT’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ve Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava,  dava konusu davacının hissedarı olduğu 2127 Ada 38 parsel sayılı taşınmazın imar uygulamaları sırasında gerçekleştirilen şuyulandırılma işlemleri esnasında tapudaki payına yer verilmemesi, bu şekilde taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkının kaybolması nedeni ile durumun tespit edilmesi ya da aynı nitelik ve özellikte başka bir taşınmazda kendisine hisse verilmesi istemi ile açılmıştır.

            4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 705. maddesinde de, “Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur.

            Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır.” hükmüne,

            Aynı Kanunun 716. maddesinde; “Mülkiyetin kazanılmasına esas olacak bir hukukî sebebe dayanarak malikten mülkiyetin kendi adına tescilini istemek hususunda kişisel hakka sahip olan kimse, malikin kaçınması hâlinde hâkimden, mülkiyetin hükmen geçirilmesini isteyebilir.

            Bir taşınmazın mülkiyetini işgal, miras, kamulaştırma, cebrî icra veya mahkeme kararına dayanarak kazanan kişi tescili doğrudan doğruya yaptırabilir.

            Bir taşınmazın mülkiyetinde eşler arasındaki mal rejimi dolayısıyla meydana gelen değişiklikler, eşlerden birinin istemiyle tapu kütüğüne doğrudan tescil olunur.” hükmüne,

            Aynı Kanunun Tapu Sicili ile ilgili hususların gösterildiği bölüme ilişkin 997.maddesinde;Taşınmazlar üzerindeki hakları göstermek üzere tapu sicili tutulur.

Tapu sicili, tapu kütüğü ve kat mülkiyeti kütüğü ile bunları tamamlayan yevmiye defteri ve belgeler ile plânlardan oluşur.

Sicilin örneği, nasıl tutulacağı ve yardımcı siciller tüzükle belirlenir.”;hükmüne,

“Sorumluluk” başlıklı 1007.maddesinde; “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.

Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder.  

Devletin sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür.” hükmüne;

Tescilin koşullarının gösterildiği 1013.maddesinde ise; “ Tescil, tasarrufa konu olan taşınmaz malikinin yazılı beyanı üzerine yapılır.

Edinen kimse, kanun hükmüne, kesinleşmiş mahkeme kararına veya buna eşdeğer bir belgeye dayanıyorsa, bu beyana gerek yoktur.

Bir aynî hakkı tescilden önce kazanan kimse, gerekli belgeleri ibraz ederek tescili isteyebilir.” hükmüne yer verilmiştir.

Yine aynı kanunun 1027. maddesinde; “İlgililerin yazılı rızaları olmadıkça, tapu memuru, tapu sicilindeki yanlışlığı ancak mahkeme kararıyla düzeltebilir.

Düzeltme, eski tescilin terkini ve yeni bir tescilin yapılması biçiminde de olabilir.

Tapu memuru, basit yazı yanlışlıklarını, tüzük kuralları uyarınca re'sen düzeltir.” hükmüne yer verilmiştir.

3194 sayılı İmar Kanunu’nun “Planların hazırlanması ve yürürlüğe konulması” başlıklı 8. maddesinde;  “Planların hazırlanmasında ve yürürlüğe konulmasında aşağıda belirtilen esaslara uyulur.

            a) Bölge planları; sosyo - ekonomik gelişme eğilimlerini, yerleşmelerin gelişme potansiyelini, sektörel hedefleri, faaliyetlerin ve alt yapıların dağılımını belirlemek üzere hazırlanacak bölge planlarını, gerekli gördüğü hallerde Devlet Planlama Teşkilatı yapar veya yaptırır.

            b) İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. (Değişik dördüncü cümle: 8/8/2011- KHK-648/21 md.) Bu planlar onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. Belediye başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazlar ve planları belediye meclisi onbeş gün içinde inceleyerek kesin karara bağlar.

            Belediye ve mücavir alan dışında kalan yerlerde yapılacak planlar valilik veya ilgilisince yapılır veya yaptırılır. Valilikçe uygun görüldüğü takdirde onaylanarak yürürlüğe girer. (Değişik üçüncü cümle: 8/8/2011- KHK-648/21 md.) Onay tarihinden itibaren valilikçe tespit edilen ilan yerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. İtirazlar valiliğe yapılır, valilik itirazları ve planları onbeş gün içerisinde inceleyerek kesin karara bağlar.

            Onaylanmış planlarda yapılacak değişiklikler de yukarıdaki usullere tabidir.

            Kesinleşen imar planlarının bir kopyası, Bakanlığa gönderilir.

İmar planları alenidir. Bu aleniyeti sağlamak ilgili idarelerin görevidir. Belediye Başkanlığı ve mülki amirlikler, imar planının tamamını veya bir kısmını kopyalar veya kitapçıklar haline getirip çoğaltarak tespit edilecek ücret karşılığında isteyenlere verir.

           c) (Ek: 3/7/2005 - 5403/25 md.) Tarım arazileri, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda belirtilen izinler alınmadan tarımsal amaç dışında kullanılmak üzere plânlanamaz.” hükmüne yer verilmiştir.

Aynı Kanun'un 18. maddesinde, “İmar hududu içinde bulunan binalı veya binasız arsa ve arazileri malikleri veya diğer hak sahiplerinin muvafakatı aranmaksızın, birbirleri ile, yol fazlaları ile, kamu kurumlarına veya belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirmeye, bunları yeniden imar planına uygun ada veya parsellere ayırmaya, müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya ve re'sen tescil işlemlerini yaptırmaya belediyeler yetkilidir. Sözü edilen yerler belediye ve mücavir alan dışında ise yukarıda belirtilen yetkiler valilikçe kullanılır.

Belediyeler veya valiliklerce düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların dağıtımı sırasında bunların yüzölçümlerinden yeteri kadar saha, düzenleme dolayısıyla meydana gelen değer artışları karşılığında "düzenleme ortaklık payı" olarak düşülebilir. Ancak, bu maddeye göre alınacak düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların düzenlemeden önceki yüzölçümlerinin yüzde kırkını geçemez.

(Değişik üçüncü fıkra: 3/12/2003-5006/1 md.) Düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tâbi tutulan yerlerin ihtiyacı olan Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ilk ve ortaöğretim kurumları, yol, meydan, park, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha, ibadet yeri ve karakol gibi umumî hizmetlerden ve bu hizmetlerle ilgili tesislerden başka maksatlarla kullanılamaz.

Düzenleme ortaklık paylarının toplamı, yukarıdaki fıkrada sözü geçen umumi hizmetler için, yeniden ayrılması gereken yerlerin alanları toplamından az olduğu takdirde, eksik kalan miktar belediye veya valilikçe kamulaştırma yolu ile tamamlanır.

Herhangi bir parselden bir miktar sahanın kamulaştırılmasının gerekmesi halinde düzenleme ortaklık payı, kamulaştırmadan arta kalan saha üzerinden ayrılır.

            Bu fıkra hükümlerine göre, herhangi bir parselden bir defadan fazla düzenleme ortaklık payı alınmaz. Ancak, bu hüküm o parselde imar planı ile yeniden bir düzenleme yapılmasına mani teşkil etmez…” hükmü yer almıştır.

Dava dosyasının incelenmesinden,  dosya içinde bulunan 8795 yevmiye numaralı tapu kayıt örneğinden davacının dava konusu 2127 Ada 38 Parsel sayılı taşınmazda 60 m²’ye tekabül eder şekilde hissesinin olduğu, Mamak Belediye Başkanlığı’nın Hüseyin Gazi Mahallesi Kentsel Dönüşüm Projesi kapsamında imar uygulama alanına alındığı ve bu uygulama sırasında 2127 Ada 38 Parsel sayılı taşınmazın 6694 Ada 14 ve 6697 Ada 14 Parsellere şuyulandırıldığı, 6694 Ada 14 Parselin de 39834 Ada 12, 6697 Ada 14 parselin ise 39837 Ada 5 Parsele hisselendirildiği, bu  işlemler sırasında  Mamak Belediye Başkanlığı tarafından Tescil Sayfalarının tanzim edildiği ve bu tescil sayfalarında davacının hissesine tekabül eder şekilde bir tescil kaydının bulunmadığı, davacının da durumu fark ederek, hissesinin tescil sayfasına işlenmesi istemi ile dava açtığı anlaşılmaktadır.

Bu noktada görev uyuşmazlığının çözümüne esas olmak üzere üzerinde durulması gereken nokta, davacının 67 Pafta, 2127 Ada, 38 Parsel sayılı arsa üzerindeki hissesinin, tapu sicilinin tutulması sırasındaki işlemler nedeni ile mi yoksa imar ve ifraz çalışmaları sırasındaki işlemler nedeni ile mi kaybolduğu hususudur. Sorun,  davacının hissenin tapu sicilinde kayda geçen işlemler sırasında sicile işlenmemesinden kaynaklanıyor ise uyuşmazlığın Mahkememizin istikrar kazanan içtihatları ile de belirlendiği üzere 4721 sayılı Kanun’un 1007. maddesi kapsamında adli yargıda görülmesi gerekecektir. Sorun, davalı idarenin gerçekleştirdiği imar ve ifraz işlemleri sırasında davacının hissesinin kayda alınmamış olmasından kaynaklanıyor ise uyuşmazlığın yine Mahkememizin istikrar kazanan içtihatları ile belirlendiği üzere 3194 sayılı Kanun ve 2577 sayılı Kanun’un 2/1 maddesi kapmasında idari yargıda görülmesi gerekecektir.

Bu nedenle  ilgili durumun belirlenmesi için konu ile ilgili olarak Tapu Sicil Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak, dava konusu taşınmaz ile ilgili yapılan işlemler ve bunların dayanak belgeleri istenmiş;  Mahkememize gönderilen 13.06.2014 gün ve 3744 sayılı yazı cevabında aynen “İlgi sayılı yazınızda belirtmiş olduğunuz 2127 ada 38 parsel sayılı taşınmaz imar sonrası 6694 ada 14 parsel ve 6697 ada 14 parsellere şuyulandırıldığı, 6694 ada 14 parselin 39834 ada 12 parsel, 6697 ada 14 parselin ise 38837 ada 5 parsel sayılı taşınmazlara şuyulandırıldığını gösterir imar cetveli fotokopisi ile tapu kütüğü fotokopileri yazımız ekinde sunulmuştur. Anılan taşınmazlarda yapılan inceleme sonucunda A.A.'a ait hisseye rastlanılmamıştır.”  denilmek sureti ile, tapu kaydındaki işlemin imar çalışmaları sırasında oluşturulan imar cetvelindeki listelere göre oluşturulduğu belirtilmiş ve yazı ekine bu imar cetvelleri eklendiği görülmüştür.

   Görüldüğü üzere dava konusu olayda,  davalı Mamak Belediye Başkanlığı tarafından gerçekleştirilen imar uygulaması sırasında davacının adına kayıtlı 2127 Ada 38 parseldeki hissesinin Mamak Belediye Başkanlığı tarafından oluşturulan tescil sayfasına geçirilmemesi nedeni ile tapu kayıtlarına bahsi geçen hissenin işlememesi nedeni ile söz konusu yanlışlığın düzeltilmesi istemi ile açılmıştır. Söz konusu yanlışlığa konu işlemlerin temelinde Mamak Belediye Başkanlığı tarafından gerçekleştirilen imar uygulamaları ve şuyulandırma işlemleri sırasındaki yanlışlıklar yer almaktadır. Bu itibarla dava dosyasının 4721 sayılı TMK’nun tapu kaydının tutulmasında Devletin Sorumluluğunu düzenleyen ilgili maddeleri değil, 3194 sayılı Yasa’nın uygulanmasından kaynaklanan idarenin sorumluluğuna ilişkin maddeleri kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu'nun "idari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı" başlıklı 2 nci maddesinin 1'inci bendinde de; idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları; idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları dava muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları ile tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar, idari dava türleri olarak sayılmıştır.

Sonuç olarak;  idarenin gerçekleştirildiği imar  uygulaması ve şuyulandırma işlemleri sırasında gerekli ve yeterli özenin  gösterilmemesinden dolayı davacının tapudaki hissesinin şuyulandırılan taşınmazlarda yer almaması nedeni ile bu durumun tespit edilmesi ya da davacıya hissesi oranında başka taşınmazdan hisse verilmesine ilişkin olan davanın, söz konusu işlemin idarenin tek yanlı ve kamu gücünü kullanarak gerçekleştirmiş olduğu bir işlem olması karşısında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-a maddesinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir.

Ayrıca her ne kadar davacı vekili talep dilekçesinde, müvekkilinin tescil kaydında görülmeyen hissesinin tespitine ya da müvekkiline aynı oranda başka taşınmazdan hisse tesciline karar verilmesini talep ettiği, tescil ve tespit istemlerinin idari yargıda değerlendirilmesinin mümkün olmadığı düşünülebilirse de,  söz konusu uyuşmazlığın temelinde Mamak Belediye Başkanlığı’nın yanlış şuyulandırma işlemlerinin yer aldığı, söz konusu işlemlerin hukuka uygunluğunun denetlenmesi ve hukuka aykırı bulunması halinde iptaline karar verilmesi görevinin idari yargıya ait olduğu, işlemlerin hukuka aykırı olduğunun tespiti halinde eski hale gelecek tescil kayıtları ile davacının talebinin zaten karşılanmış olacağı hususları birlikte değerlendirildiğinde, davacının isteminin gerçek anlamda tescile ilişkin olmayıp, hak kaybına neden olan yanlışlığın düzeltilmesi istemi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ve bu itibarla davanın idari yargının görev alanına girdiği kanaatine ulaşılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun kabulü ile davalı  Mamak Belediye Başkanlığı vekilinin görev itirazının Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce reddine ilişkin kararın  kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç      : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı’nın, BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, davalı Mamak Belediye Başkanlığı vekilinin GÖREV İTİRAZININ REDDİNE İLİŞKİN, Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 23.01.2014 gün ve 2013/178 Esas sayılı KARARININ KALDIRILMASINA, 14.7.2014 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

            Serdar 

      ÖZGÜLDÜR

Üye

Eyüp Sabri 

BAYDAR

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

      Üye

                 Ali

             ÇOLAK

 

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU                     

Üye

Nurdane

TOPUZ

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT