Davacı : M. K. Vekili : Av. K. G. Davalı : 1) Milli Savunma Bakanlığı Vekilleri : Av. A. K. - Av. İ. Y. P. 2) R. A. Ş. Vekilleri : Av. İ. A. Y. - Av. H. Ş. OLAY : Davacının maliki olduğu Ankara ili, Elmadağ ilçesi, Ağyer mevkiinde bulunan 370 numaralı parsel, Bakanlar Kurulu’nun 10.4.1992 gün ve 92/2928 sayılı kararı ile özel güvenlik bölgesi kapsamına alınmış ve Tapu Sicil Müdürlüğünce de özel güvenlik bölgesi kapsamına girdiğinden şerh konulmuştur. Sözü edilen yerde hayvan besiciliği yapan davacının, mevcut besicilik tesislerine ilaveten dört katlı bina ile iki katlı depo yapmak için yaptığı başvuru üzerine R. Anonim Şirketi tarafından iznin en büyük mülki amirden alınması gerektiği bildirilmiştir. Davacının Elmadağ Kaymakamlığı’na yaptığı başvurusu üzerine, adı geçen Kaymakamlık yazısında, söz konusu parselin özel güvenlik bölgesi kapsamına alındığı ve Tapu Sicil Müdürlüğünce de özel güvenlik bölgesi kapsamına girdiğinden şerh konulduğu ve inşaat yapamayacağı belirtilmiştir. Davacı vekilince, davacının mülkiyetinde bulunan taşınmazda inşaat yapmasına izin verilmemekle bu yerden yararlanmasına fiilen engel olunduğu, davacının mülkiyetten doğan haklarını kullanması davalı tarafından engellendiğinden, mülkiyetin devri karşılığında bedel talep etmeye mecbur kalındığı, bu nedenle, fazlaya ait haklar saklı kalmak üzere el atılan taşınmazın bedeli olarak 5.000.000.000.- TL'nın dava tarihinden itibaren en yüksek reeskont faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi istemiyle 18.3.2004 günlü dilekçe ile adli yargı yerinde dava açılmıştır. Davalılar vekillerince, birinci savunma dilekçelerinde, davanın idari yargı yerinde görülmesinin gerektiği ileri sürülerek, görev itirazında bulunulmuştur. ELMADAĞ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’nin; 25.11.2004 gün ve E: 2004/334; K: 2004/474 sayı ile, davanın konusu gereği uyuşmazlığın çözüm yerinin idari yargı olduğu gerekçesiyle verdiği görevsizlik kararı; davanın, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkin olduğu, davacının, dava konusu taşınmazın tapu kaydı üzerine konulan "Askeri Güvenlik Bölgesi içerisinde kalmaktadır" şerhi nedeni ile taşınmazına bina yapamadığını ve böylece yararlanmasının engellendiğini ileri sürerek anılan parselin mülkiyetinin davalı idareye geçirilmesi karşılığında, dava tarihindeki bedelinin tahsilini talep ettiği, Mahkemece, davanın konusu gereği, uyuşmazlığın çözüm yerinin idari yargı olduğundan bahisle görevsizlik kararı verildiği ve hükmün davacı tarafından temyiz edildiği, uyuşmazlığın, gayrimenkulün aynına ilişkin olduğundan, yargılama yerinin Adliye Mahkemeleri olduğu, bu nedenle, işin esasına girilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yazılı gerekçe ile görevsizlik kararı verilmesinin yerinde görülmediği gerekçesiyle YARGITAY 5. HUKUK DAİRESİ'nin 6.6.2005 gün ve E:2005/4091; K: 2005/6531 sayılı kararıyla bozulmuş; kararın düzeltilmesi istemi aynı Dairece reddedilmiştir. ELMADAĞ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ ; 24.11.2005 gün ve E:2005/292 sayı ile, Milli Savunma Bakanlığı vekilinin, önceki kararda direnilmesi istemine rağmen Yargıtay bozma kararına uymak suretiyle görevlilik kararı vermiştir. Davalı R. Anonim Şirketi vekilinin, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması yolundaki 2.1.2006 günlü dilekçesi üzerine, dava dosyası Danıştay Başsavcılığı’na gönderilmiştir. DANIŞTAY BAŞSAVCISI; Davacıya ait taşınmazın Roket Sanayi ve Ticaret A.Ş'ne ait tesislerin çevresinde 2565 sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu'nun 3 ve 4. maddeleri uyarınca İçişleri Bakanlığı’nın önerisi ve Genel Kurmay Başkanlığı'nın uygun görmesi üzerine Bakanlar Kurulu'nun 10.4.1992 tarih ve 92/2928 sayılı kararı ile kurulan özel güvenlik bölgesinde kalması ve durumun taşınmazın tapu kaydına şerh edilmesinden dolayı kullanımının kısıtlandığından bahisle uğranılan zararın tazmini istemiyle dava açıldığı, Anayasa’nın 125. maddesinde, idarenin, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğunun belirtildiği, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde idari dava türlerinin sayıldığı, bu maddenin (1-b) bendinde de, idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları, görüm ve çözümü idari yargının görev alanına giren idari dava türleri arasında sayıldığı, dosyanın incelenmesinden, davacılara ait taşınmazların tapu kayıtlarında, ruhsat alımı ve satışının 2565 sayılı Askeri Yasak Bölgeler Kanunu ve söz konusu Kanunun uygulanması ile ilgili 30.4.1983 tarih ve 18033 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Yönetmeliği gereğince yetkili Komutanların iznine tabi bulunduğu yolunda kayıt konulduğu, böylelikle davalı idare tarafından tek taraflı olarak ve kamu gücünün kullanılması suretiyle davacının sözü geçen taşınmazları kullanım haklarının kısıtlandığı, kısıtlamanın kamulaştırmasız el atma niteliğinde olmayıp, Bakanlar Kurulu’nca tesis edilen idari işleme dayandığının anlaşıldığı, bu durumda, davalı idarenin işleminden doğan zararın tazmini istemiyle açılan davanın görüm ve çözümü idari işlem ve eylemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılacak tam yargı davalarına bakmakla görevli olan idari yargı yerlerine ait bulunduğundan, Elmadağ Asliye Hukuk Mahkemesi’nin davalı idarenin görev itirazının reddine ilişkin kararının kaldırılmasının icap ettiği gerekçesiyle 2247 sayılı Yasa'nın 10. maddesine göre olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına karar vermiş ve görev konusunun incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesi'nden istemiştir. Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir. YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; Elmadağ İlçesi Ağyer mevkiinde bulunan davacıya ait 370 parsel nolu 3300 metrekarelik taşınmazın yanında bulunan R.A.Ş.'ye ait olan tesis sebebiyle, 2565 sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu'nun 3 ve 4.maddeleri uyarınca İçişleri Bakanlığı'nın önerisi ve Genel Kurmay Başkanlığı'nın uygun görüşüyle Bakanlar Kurulu'nun 10.04.1992 gün ve 1992/2928 sayılı kararı ile özel güvenlik bölgesi kapsamına alındığı, tapuda taşınmaz üzerinde R. A.Ş. lehine şerh konulduğu, bu nedenle taşınmazın kullanılmasının fiilen imkansız hale geldiği, taşınmazın satışına ve üzerinde inşaat yapılmasına kısıtlama getirilmiş olması sebebiyle değerinin düştüğünden bahisle mülkiyetin davalı idareye geçirilmesi ve taşınmazın bedelinin tazmini için Elmadağ Asliye Hukuk Mahkemesi’ne dava açıldığı, Elmadağ Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 25.11.2004 gün 2004/334-474 sayılı kararı ile davacının tapu kaydına konulan şerh nedeniyle zarara uğradığını ileri sürüp zararın tazminini talep etmesine göre, idari işlemden kaynaklanan davanın çözümünün idari yargı yeri olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verildiği, temyiz üzerine Yargıtay 5.Hukuk Dairesi’nin 06.06.2005 gün 2005/4091-6531 sayılı kararı ile; gayrimenkulün aynına yönelik davalarda yargılama yerinin Adliye Mahkemeleri olduğu gerekçesiyle kararın bozulmasına hükmedildiği, Mahkemesince bozma üzerine yeniden yapılan yargılama sırasında, davalı idare tarafından görev itirazında bulunulması sonucu dosyanın Danıştay Başsavcılığı’na gönderildiğinin anlaşıldığı, Anayasa'nın 125/son madde ve fıkrasında; idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü bulunduğunun kurala bağlandığı; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b maddesi gereğince idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davalarının, idari dava türleri arasında sayıldığı, 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkındaki Kanun’un 5.maddesinin (b) bendinde ise, vergi mahkemelerinin görevine giren davalarla ilk derece Danıştay'da çözümlenecek olanlar dışındaki tam yargı davalarını idare mahkemelerinin çözümleyeceğinin belirtildiği, R. A.Ş.nin çevresinde yer alan taşınmazlarda, 2565 sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu uyarınca Bakanlar kurulu Kararı ile özel güvenlik bölgesi kurulduğu, bu bölge içinde kalan taşınmazların kamulaştırılması konusunda takdir yetkisine sahip bulunan idarece, davacıya ait taşınmazın kamulaştırılmasına gerek görülmeyerek söz konusu taşınmaza ilişkin tapu kaydına özel güvenlik bölgesi içinde kaldığı hususunun şerh edildiği, bunun dışında taşınmaz üzerinde başka bir değişiklik yapılmadığı, şerhin Anayasal ve yasal düzenlemelerden kaynaklanan kamusal yükümlülüklerden olduğu, uygulama ile getirilen sınırlamalar nedeniyle taşınmazın değerinin düştüğünden bahisle uğranıldığı iddia edilen zararın giderilmesinin istendiği, uygulamanın kamu hukuku alanına ilişkin bulunan yasal düzenlemelerden kaynaklandığı ve ortada idarenin kamu gücünü kullanarak tek taraflı olarak tesis ettiği bu işlemin denetiminin idare hukuku kurallarına göre yapılması gerektiğinden, davanın görüm ve çözümünün idari yargı yerine ait bulunduğu gerekçesiyle Danıştay Başsavcılığı’nın 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesi gereğince yapmış olduğu başvurunun kabulü ile Elmadağ Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2005/292 esas sayılı görevlilik kararının kaldırılması gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir. İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Coşkun ÖZTÜRK, Z. Nurhan YÜCEL, Esen EROL, Abdullah ARSLAN ve Levent ÖZÇELİK’in katılımlarıyla yapılan 10.7.2006 günlü toplantısında; I-İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, davalılardan R. Anonim Şirketi vekilinin, Mahkemece, Yargıtay’ın bozma kararına uyulmasına karar verilmesi üzerine 12. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine, Danıştay Başsavcısı’nca 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi. II-ESASIN İNCELENMESİ :Raportör Hakim Nurdane TOPUZ’un davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile Danıştay Başsavcısı’nın idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın davada idari yargının görevli bulunduğuna ilişkin düşünce yazıları ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU’nun yazılı düşünceler doğrultusundaki açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, özel güvenlik bölgesi içinde kalan ve kamulaştırılmayan taşınmazın değerinin tazminat olarak ödenmesine hükmedilmesi istemiyle açılmıştır. 18.12.1981 tarih ve 2565 sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu’nun “Amaç” başlıklı 1. maddesi “Bu Kanunun amacı; a) Yurt savunması bakımından hayati önemi haiz askeri tesisler ve bölgeler ile sınırların güvenlik ve gizliliğini sağlamak için bunların çevrelerinde, kıyılarında ve havalarında; kara, deniz ve hava askeri yasak bölgelerinin, b) Yurt savunması veya yurt ekonomisine önemli ölçüde katkıda bulunan veya kısmen dahi tahripleri veya devamlı olarak ya da geçici bir zaman için faaliyetten alıkonulmaları halinde milli güvenlik veya toplum hayatı bakımından olumsuz sonuçlar doğurabilecek; diğer askeri tesis ve bölgeler ile kamu veya özel kuruluşlara ait her türlü yer ve tesislerin etrafında güvenlik bölgelerinin, Kurulması, kaldırılması ve gerektiğinde genişletilmesine ilişkin esas ve yöntemlerin düzenlenmesidir.” hükmünü taşımakta; aynı Kanunun 3. maddesinde, “a) Askeri güvenlik bölgeleri Genelkurmay Başkanlığınca, b) Kamu ve özel kuruluşların çevresindeki özel güvenlik bölgeleri Genelkurmay Başkanlığının lüzum göstermesi veya Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin veya İçişleri Bakanlığının göstereceği lüzum üzerine Genelkurmay Başkanlığının uygun görmesi kaydıyla Bakanlar Kurulunca, Kurulabilir veya kaldırılabilir.” 4. maddesinde de, “Askeri yasak bölgeler ile özel güvenlik bölgelerinin kurulması hakkındaki Bakanlar Kurulu kararı ve askeri güvenlik bölgelerinin kurulması hakkındaki Genelkurmay Başkanlığı kararına ekli uygun ölçekli haritalar ve koordinat listelerinde bu bölgelerin sınırları da belirtilir.” hükümlerine yer verilmekte; 20/a maddesinde, kamu veya özel kuruluşlara ait stratejik değeri haiz her türlü yer ve tesislerin çevresinde bu Kanun hükümlerine göre özel güvenlik bölgeleri kurulabileceğine ve 21/a maddesinde, bölge içindeki gerçek ve tüzel kişilere ait malların kamulaştırılabileceğine işaret edilmekte; 33. maddesinde ise, bu Kanunun ilgili maddelerinde belirtilen hususlar ile Kanunun uygulanmasına ilişkin esas ve usullerin, Genelkurmay Başkanlığı ve ilgili bakanlıkların görüşleri de alınmak suretiyle Milli Savunma Bakanlığınca hazırlanarak Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulacak yönetmelikle düzenleneceği belirtilmektedir. Nitekim, 17.1.1983 tarih ve 83/5949 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile kabul edilen ve 30.4.1983 tarih ve 18033 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Yönetmeliği’nin 21. maddesinin değişik 1 numaralı bendinde, özel güvenlik bölgeleri, “... silah ve askeri malzeme fabrika ve tesisleri...” çevresinde, bu yerlerin dış sınırlarından itibaren en fazla dört yüz metreye kadar geçen noktaların birleştirilmesi suretiyle kurulacak alanlar olarak tanımlanmış; aynı maddenin 2 numaralı bendinde, Kanunun 3/b maddesi hükmü tekrarlanmış; “Askeri ve özel güvenlik bölgelerinde uygulanacak esaslar” başlıklı 22. maddenin 1 numaralı bendinde, bölge içindeki gerçek ve tüzel kişilere ait malların kamulaştırılabileceğine işaret edilmiş; 23. maddenin 2 numaralı bendinde, kamulaştırma yapılmayan güvenlik bölgelerinin çevresinin arazide işaretlenmeyeceği, bu bölgelerdeki kamulaştırma yapılmayan taşınmaz malların tapu kaydına, taşınmazın güvenlik bölgesi içinde olduğunun işletileceği ve taşınmaz mal sahiplerine gerekli tebligatın yapılacağı, varsa imar planlarında da güvenlik bölgelerinin belirtileceği kurala bağlanmış; 24. maddede de güvenlik bölgelerinde kamulaştırılmayan mallardan yararlanma esasları düzenlenmiştir. Söz konusu 24. maddeye göre, özel güvenlik bölgesi içinde kalan ve kamulaştırılmayan malların maliklerinin ve diğer Türk vatandaşlarının bölgede oturmaları, zirai faaliyetleri, meslek ve sanatlarını icra etmeleri serbest bırakılmakta; ancak, bu malların yabancı uyruklu gerçek ve tüzel kişilere satılması, devredilmesi ve kiralanması yasaklanmakta; bu mallar üzerinde inşaat, hafriyat, tadilat, orman yetiştirme veya kesmek gibi hususlar bu Yönetmeliğin 9/8. maddesinde sözü edilen yetkili komutanlığın iznine tabi kılınmaktadır. Dava dosyasının incelenmesinden; ulusal roket ve füze araştırma ve üretim programlarına önderlik yapmak üzere Savunma Sanayii İcra Komitesi kararıyla 1988 yılında kurulan ve ortakları %15,0 A., %15,0 M.K.E.K, %10,0 K. K., %4,5 H., %35,5 T.S.K.G.V., %20,0 K. olan davalı R. R. Sanayii ve Ticaret Anonim Şirketi’ne ait silah ve askeri malzeme fabrika ve tesisi çevresinde, 2565 sayılı Yasa’nın 1. maddesinde belirtilen amaç doğrultusunda ve 3. maddesi ile tanınan yetkiye dayanılarak Bakanlar Kurulu Kararı ile özel güvenlik bölgesi kurulduğu; bu bölge içinde kalan taşınmazların kamulaştırılması konusunda takdir yetkisine sahip bulunan idarece, davacıya ait tarla vasfındaki taşınmazın kamulaştırılmasına gerek görülmeyerek söz konusu taşınmaza ilişkin tapu kaydına özel güvenlik bölgesi içinde kaldığı hususunun şerh edildiği anlaşılmaktadır. Anayasa’mızın 35. maddesi “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” hükmünü taşımaktadır. Anılan Anayasa hükmü ile, mülkiyet hakkı mutlak bir tabii hak olarak görülmeyerek bu hakkın kullanılmasının, kamu yararı amacıyla yasa koyucu tarafından sınırlanabileceği kabul edilmiş olup; bu esaslar çerçevesinde, malike, kamu hukukundan doğan ödev ve yükümlülükler getirilmesi olanaklı bulunmaktadır. Buna göre, taşınmaz üzerinde inşaat, hafriyat, tadilat yapılmasının yetkili komutanlığın iznine tabi kılınmış olması da Anayasal ve yasal düzenlemelerden kaynaklanan kamusal yükümlülüklerden olduğu açıktır. Her ne kadar, kamulaştırmasız el atma nedeniyle taşınmaz bedelinin ödenmesi istemiyle dava açılmış ise de; olayda, davalı R. Anonim Şirketi’nin kanuna aykırı olarak ferdin taşınmazını elinden alması ya da kanunla getirilen sınırlamalar dışında malikin tasarrufunu engellemesi söz konusu olmadığına göre, kamulaştırmasız el atmanın varlığından söz edilemeyeceği gibi, ortada mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiilden doğan zararların tazmini kapsamında bir dava da bulunmamaktadır. Dava dilekçesinde, özel güvenlik bölgesi kapsamına alınan ve Tapu Sicil Müdürlüğünce de özel güvenlik bölgesi kapsamına girdiği yolunda şerh konulan taşınmaz üzerinde inşaat yapılmasına izin verilmemek suretiyle taşınmazdan yararlanılmasına fiilen engel olunduğundan bahisle uğranılan zararın giderilmesinin amaçlandığı; söz konusu uygulamanın ise yukarıda açıklanan ve kamu hukuku alanına ilişkin bulunan yasal düzenlemeden kaynaklandığı ve ortada idarenin tek yanlı, kamu gücüne dayanan bir tasarrufunun bulunduğu göz önüne alındığında, davanın idari işlemden doğan zararın tazmini istemiyle açıldığının kabulü gerekmekte olup, bu haliyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b maddesinde tanımlanan tam yargı davası kapsamına giren uyuşmazlığın görüm ve çözümünde idari yargı yeri görevli bulunmaktadır. Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı tarafından 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesine göre yapılan başvurunun kabulü ile Elmadağ Asliye Hukuk Mahkemesi’nin davalı R. Anonim Şirketi’nin görev itirazının reddine ilişkin kararının kaldırılması gerekmiştir. SONUÇ : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle, Danıştay Başsavcılığı’nca yapılan BAŞVURUNUN KABULÜ ile, Elmadağ Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 24.11.2005 gün ve E:2005/292 sayılı GÖREVLİLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 10.7.2006 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.