T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS  NO   : 2014 / 199

          KARAR NO : 2014 / 507

          KARAR TR  : 5.5.2014

 

 

ÖZET     : İdarece kamu gücü kullanılarak, resen ve tek yanlı biçimde tesis edilen imar uygulama işlemlerinden ve bu uygulamalarla, önceleri zayiat, daha sonra düzenleme ortaklık payı olarak adlandırılan kesintilerden kaynaklanan  zararın tazminine ilişkin bulunan davanın, 2577 sayılı Yasa kapsamında ve  imar mevzuatı hükümleri çerçevesinde İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

  

K  A  R  A  R

 

Davacılar         : 1-F.B (Ü.)

                H. Ü. Mirasçıları

  2-U. Ü.

                Samiye Ü. Mirasçıları

             3-U. Ü.

                Münevver Ü. (Özçelik) Mirasçıları

  4-F.B Ü.

     HU. Ü. Mirasçıları

             5-N.Ö.A.

  6-C.A.

                F. Ü. (Ç.) Mirasçıları

             7-F. Ç.

  8-A.A.(Ç.

  9-D.B. (Ç.)

10-H.D. (Ç.)

11-S. Ç.

12-H. Ç.

                 M. Ü. Mirasçıları

13-U. Ü.

14-F. Ç.

15-A.A.(Ç.)

16-S. Ç.

17-H. Ç.

18-D.B.(Ç.)

19-H.D. (Ç.)

20-F.B (Ü.)

21-N.Ö.A.

22-C.A.

                H. Ü. Mirasçıları

23-Y. Ü.

24-U. Ü.

Vekilleri         : Av.S.A., Av. V.T.

Davalılar        : 1-Ankara İl Özel İdaresini İzafeten Ankara Valiliği

Vekili              : Av.Z.T.

             2-Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekili              : Av.S.D.

                      3-Çankaya Belediye Başkanlığı

Vekili              : Av.Z.Ö.

O L A Y          : Davacılar vekili, Ankara ili, Çankaya İlçesi, Küçükesat Mahallesi, 1690 Ada, 33 Parselde kayıtlı 9.974 m2 taşınmazın  tamamının müvekkillere ait olduğunu; taşınmazın en az 4.735 m2’sinin ikinci bir imar / parselasyon / şuyulandırma uygulaması ile 5231 Ada, 15 Parsel de bulunan Gaziosmanpaşa İlköğretim Okulunun halen tamamının fiilen kullanımında olduğunu ve sorumluluğun Ankara İl Özel İdaresine ait bulunduğunu; taşınmazın en az 2.105 m2.sinin, zeminde yer verilmediğinden / tamamı DOP olarak kesildiğinden/ tamamına fiilen el atılmış olduğunu ve sorumluluğun müştereken ve müteselsilen davalı belediyelere ait bulunduğunu; taşınmazın en az 1.986 m2.sinin,  4832 Ada, 4 - 5- 6- 7 ve 20 parsellere verilmek suretiyle fiilen el atılmış olduğunu ve sorumluluğun müştereken ve müteselsilen davalı belediyelere ait bulunduğunu; ayrıca, imar uygulaması nedeni ile taşınmazdan ikinci bir DOP kesilemeyeceğinden bilirkişi incelemesi sonucunda belirlenecek duruma göre talep ve dava haklarını şimdilik saklı tuttuklarını; haksız el atma sonucu kamulaştırmasız el atma oluştuğunu, davalıların bu taşınmazı kamulaştırması gerekirken, bu işlemi gerçekleştirmemesi nedeniyle taşınmazı kullanamayan müvekkillerinin mağdur edildiğini, taşınmazdan tasarruf edebilme haklarının ortadan kalktığını; taşınmazın bulunduğu konum itibariyle değerli ve üstün özelliklere sahip olduğunu; davalının kamulaştırmasız el atması sonucu taşınmaz mülkiyetinin tapudan davalılara devri ile bedelinin davalılardan tahsili için iş bu davayı ikame etme zorunluluğu doğduğunu ifade ederek; Ankara İli, Çankaya ilçesi, Küçükesat Mahallesi, 1690 Ada, 1 Parselde kayıtlı en az 9.974 m2 taşınmazın, davalıların kamulaştırmasız fiilen ve hukuken el koyması ve davalı idareler ile uzlaşmanın mümkün görülmemesi sonucu, el atılan 5231 Ada, 15 Parselin davalılardan Ankara il Özel idaresine; 1690 Ada, 33 Parselin davalılardan belediyelere tapudan devri ile bedelinin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 10.000 TL.nın el koyma tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte ve belirtilen sorumlulukları oranında müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalılardan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile Çankaya Belediye Başkanlığının vekilleri süresi içinde görev itirazında bulunmuşlardır.

ANKARA 14.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 22.10.2013 gün ve E:2013/150 sayı ile,  yargı yolu nedeniyle görev itirazlarının reddine karar vermiştir.

Davalılardan Çankaya Belediye Başkanlığı vekilinin, idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresi içinde verdiği dilekçesi üzerine, dava dosyasının onaylı bir örneği Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; Uygulama ve Öğreti'de, kamu idarelerinin, kamu hizmetinin yürütümü sırasında, kamu gücü kullanarak tek yanlı irade açıklamalarıyla yapmış oldukları işlemlerin, "idari işlem"; herhangi bir işlem ya da karara dayanmaksızın gerçekleştirdikleri maddi faaliyetleriyle, görevleriyle ilgili hareketsizliklerinin de, "idari eylem" olarak tanımlandığı;  bu tanıma göre; idarelerin 3194 sayılı İmar Kanununun 8'inci maddesi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici imar planları ile 2981 sayılı Yasanın 13'üncü maddesinin (c) bendi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici ıslah imar planları ve bu planlara dayanılarak tesis edilen parselasyon, kamulaştırma, ruhsat gibi bireysel işlemlerin, "idari işlem"; bu imar planı uyarınca yapmak zorunda oldukları program ve uygulamaları bunun için gerekli zamanda gerçekleştirmemeleri; yani, bu konudaki hareketsizliklerinin de, idari eylem niteliği taşıdığı; dosyanın incelenmesinden; davacıların hissedarı olduğu taşınmazın yapılan imar uygulamaları sonucunda oluşturulan parsellerin bir kısmının daha sonra imar planında okul alanı olarak değiştirilerek tek parsel haline getirildiği ve bu alanda okulun yapıldığı, dava dilekçesinde davacıların taşınmazlarına okul yapılmak suretiyle fiilen el atıldığı ve yapılan imar uygulamasında parselden kesilen düzenleme ortaklık payının hatalı olduğu, taşınmazdan ikinci kez düzenleme ortaklık payı kesilemeyeceği iddialarıyla taşınmazlarının bedelinin ödenmesine hükmedilmesinin ve fiilen el atılan 5231 ada, 15 parselin Ankara İl Özel İdaresine, 1690 ada, 33 parselin davalı Belediyeler adına tesciline hükmedilmesinin istenildiğinin anlaşıldığı; idari işlem ve eylemlerden doğan zararların tazmini taleplerinin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12 ve 13'üncü maddeleri uyarınca, İdari Yargı yerlerinde açılacak tam yargı davalarına konu edilmelerinin, anılan yasa hükümlerinin gereği olduğu; dolayısıyla, davanın yapılan imar uygulamasına ve bu uygulamalarda kesilen düzenleme ortaklık payına ilişkin kısmının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin 1'inci fıkrasının (b) bendinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları," hükmü gereğince idari yargı yerinde görülmesinin gerektiği; diğer taraftan, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 1'inci maddesine göre; kamulaştırmayı, Devlet ve kamu tüzel kişileri tarafından; kamu gücüne dayanılarak kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerinin mülkiyetinde bulunan taşınmaz malların ve kaynakların kanunla gösterilen esas ve hükümlere göre yetkili organlarca verilen karar uyarınca parası peşin ödenerek mülkiyetinin alınması veya irtifak hakkı olarak kurulması olarak tanımlamanın mümkün olduğu;  bu tanıma göre, idarenin müdahalesinin kamulaştırma kararına veya başka bir işleme dayanarak yapılmasının gerektiği; idarenin herhangi bir kararına dayanmayan ya da bir idari işlemin icrası niteliğinde olmayan uygulamalarının, İdare Hukukunun konusuna giren "idari eylem" veya "idari işlem" olarak kabulünün mümkün olmadığı; dolayısıyla; idarenin, açık ve ağır biçimde hukukilikten yoksun olan ve bu haliyle "haksız fiil" olarak kabul edilebilecek uygulamalarına karşı açılacak davaların görüm ve çözümü, Adli Yargının görev alanına girdiğinden, davanın davacıların taşınmazlarına okul yapılmak suretiyle fiilen kamulaştırmasız el atıldığı iddiasıyla tazminat istemine ilişkin kısmı ve taşınmazların davalı idareler adına tescil istemlerinin Adli Yargıda incelenmesinin gerektiği; açıklanan nedenlerle, davanın, davacıların taşınmazlarına okul yapılmak suretiyle fiilen kamulaştırmasız el atıldığından bahisle tazminat istemine ve taşınmazların davalı idareler adına tescil istemlerine ilişkin kısmında davalı idarenin görev uyuşmazlığı çıkarılması yolundaki isteminin reddine, imar uygulamasına ilişkin kısmında 2247 sayılı Yasa'nın 10'uncu maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Yargıtay CumHU.yet Başsavcısının  da yazılı düşüncesi istenilmiştir.

YARGITAY CUMHU.YET BAŞSAVCISI; Anayasa'nın 125/son madde ve fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü bulunduğu kurala bağlandığı; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b maddesi gereğince idari eylem ve işlemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılan tam yargı davalarının idari dava türleri arasında sayıldığı; olumlu görev uyuşmazlığına konu uyuşmazlık konusu işlem, imar planı ve buna dayalı imar uygulaması sonucunda uğranılan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, 2577 sayılı Kanun’un 2/1-b maddesinde yer alan idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan zarar görenler tarafından açılan tam yargı davaları kapsamında idari yargı yerinde çözümlenmesinin gerektiği; bu nedenle, Danıştay Başsavcılığının 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesi gereğince yapmış olduğu başvurunun kabulü ile Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/150 esas sayılı görevlilik kararının davanın DOP ilişkin bölümü yönünden kaldırılmasına karar verilmesinin gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR,  Ali ÇOLAK, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Ayhan AKARSU ve M. AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 5.5.2014 günlü toplantısında;

l-İLK İNCELEME:Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalılardan Çankaya Belediye Başkanlığı vekilinin, anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcısı'nca, 10. maddede öngörülen biçimde, davanın yapılan imar uygulamasına ve bu uygulamalarda kesilen düzenleme ortaklık payına ilişkin kısmı ile anılan davalı idare yönünden olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay CumHU.yet Savcısı M. BAYHAN ile Danıştay Savcısı M. Ali GÜMÜŞ’ün davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacıların taşınmazlarının bir kısmına, imar/parselasyon planı ve şuyulandırma uygulamasıyla ilköğretim okulu yapmak, bir kısmına DOP kesilmek, bir kısmına ise başka ada ve parsellerden yer verilmek suretiyle fiilen el atıldığından bahisle; el atılan taşınmazların ilgili idarelere devri ile bedelinin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 10.000,00 TL’sinin, faizi ile birlikte tahsili istemiyle açılmış; Danıştay Başsavcısınca, davanın, yapılan imar uygulamasına ve bu uygulamalarda kesilen düzenleme ortaklık payına ilişkin kısmı yönünden olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmıştır.

3194 sayılı İmar Kanunu’nun “Planların hazırlanması ve yürürlüğe konulması” başlıklı 8. maddesinde; “Planların hazırlanmasında ve yürürlüğe konulmasında uyulması gereken esasların neler olduğu belirtilmiş; aynı Kanun'un “Parselasyon Planlarının Hazırlanması ve Tescili” başlıklı 18. maddesinde, “İmar hududu içinde bulunan binalı veya binasız arsa ve arazileri malikleri veya diğer hak sahiplerinin muvafakatı aranmaksızın, birbirleri ile, yol fazlaları ile, kamu kurumlarına veya belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirmeye, bunları yeniden imar planına uygun ada veya parsellere ayırmaya, müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya ve re'sen tescil işlemlerini yaptırmaya belediyeler yetkilidir. Sözü edilen yerler belediye ve mücavir alan dışında ise yukarıda belirtilen yetkiler valilikçe kullanılır.

Belediyeler veya valiliklerce düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların dağıtımı sırasında bunların yüzölçümlerinden yeteri kadar saha, düzenleme dolayısıyla meydana gelen değer artışları karşılığında "düzenleme ortaklık payı" olarak düşülebilir. Ancak, bu maddeye göre alınacak düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların düzenlemeden önceki yüzölçümlerinin yüzde kırkını geçemez.

(Değişik üçüncü fıkra: 3/12/2003-5006/1 md.) Düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tâbi tutulan yerlerin ihtiyacı olan Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ilk ve ortaöğretim kurumları, yol, meydan, park, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha, ibadet yeri ve karakol gibi umumî hizmetlerden ve bu hizmetlerle ilgili tesislerden başka maksatlarla kullanılamaz.

Düzenleme ortaklık paylarının toplamı, yukarıdaki fıkrada sözü geçen umumi hizmetler için, yeniden ayrılması gereken yerlerin alanları toplamından az olduğu takdirde, eksik kalan miktar belediye veya valilikçe kamulaştırma yolu ile tamamlanır.

Herhangi bir parselden bir miktar sahanın kamulaştırılmasının gerekmesi halinde düzenleme ortaklık payı, kamulaştırmadan arta kalan saha üzerinden ayrılır.

Bu fıkra hükümlerine göre, herhangi bir parselden bir defadan fazla düzenleme ortaklık payı alınmaz. Ancak, bu hüküm o parselde imar planı ile yeniden bir düzenleme yapılmasına mani teşkil etmez…” hükmü yer almıştır.

Dava dosyasında bulunan 3.5.2013 tarihli cevap dilekçesinde, Çankaya Belediye Başkanlığı; dava konusunu oluşturan Kadastro 1690 ada 33 sayılı parselin,  9974 m2 yüzölçümlü olduğu, İmar İdare Heyetinin 08.04.1949 tarih ve 110 sayılı kararı ile kabul edilen 15500 nolu parsellasyon planı ile 405 m2’sinin zaiyat olarak kesildiği, 6800 m2’sinin dağıtım cetvellerinde diğer adalar içinde gösterildiği, bu planda,  kalan 2769 m2’sinin ise konut parseli olan imarın 4832 ada 4 sayılı parseline 423/4564 hisse, 4832 ada 5 sayılı parseline 446 tam hisse, 6 sayılı parseline 1032 tam hisse, 7 sayılı parseline 508 tam hisse, 20 sayılı parseline 360/564 hisse ile tahsislerinin yapıldığını;  diğer adalarda satırında gözüken kısmın ise yine İmar idare heyetinin 25.5.1959 tarih ve 424 sayılı kararı ile kabul edilen 40020 nolu parselasyon planı ile 1700 m2’sinin zayiat olarak gösterildiği ve kalan 4735 m2’sinin ise konut kullanımında olan imarın 5231 ada 5,6,7,8,9,10,11,12 sayılı parsellerine tahsis edilmiş olduğunu; ancak, imarın 5321 ada 5,6,7,8,9,10,11,12 sayılı parsellerinde İmar ve İskan Bakanlığının 03.01.1962 gün ve Planlama ve İmar Gen. Müd.Ş.B.Başkanlığının 04/012000 sayılı yazıları ile imar kullanımının Okul olarak değiştirildiğini ve tek parsel haline getirilerek 5231 ada 15 sayılı parselin oluşturulduğunu; Tapu kütüğünde yapılan incelemede ise parselin halen tapu kütüğünde aktif olarak yaşayan miktarının 2105 m2 olduğunu, bu miktarın 15500 nolu parselasyon planındaki 405 m2’lik zaiyat ile 40020 nolu parselasyon planındaki 1700m2’lik zaiyat miktarlarının toplamı olduğunu, toplam 2105 m2’lik zaiyat miktarlarının ise ana parselin yüzölçümü olan 9974 m2’ye oranının %21’ine denk geldiğini;  1928 yılında çıkarılan 1351 sayılı Ankara Şehri İmar Mülkiyeti Teşkilat ve Vezaifine Dair Kanununda bahsedilen “İmar Planı hudutları içindeki arsaların gerek münferiden ve gerekse hisseli olarak ifraz ve tevzi” olunabileceği ve bu eksikliğin %15’i geçemeyeceğinin hüküm altına alınmış olduğunu; bununla birlikte 1930 tarihli Belediye Kanunu, ve 1933 tarihli Belediye Yapı ve Yollar Kanununda yapılacak dağıtımlarda %15’e kadar zayiat yapılabileceğine yer verilmiş olduğunu, 1956 yılında çıkarılan 6785 sayılı İmar Kanunu ile Belediye Yapı ve Yollar Kanununun yürürlükten kaldırıldığını ve bu Kanun ile plan icaplarına göre müstakil veya şüyulu olarak parsellere ayırmaya ve bu yerleri %25’e kadar noksanı ile sahiplerine dağıtmaya belediyelerin yetkili kılınmış olduğunu; 6785 sayılı Kanunun 42.maddesinin, Anayasanın 38.maddesine aykırı olması nedeniyle 22.11.1963 tarih ve 1963/65E. 1963/278K. sayılı kararıyla iptal edilmesi nedeniyle, anılan madde ve 6785 sayılı İmar kanunun bazı maddelerinde yapılan değişikliklere ait 11.7.1972 tarih ve 1605 sayılı Kanun ile ilk defa Düzenleme Ortaklık payı İlkesinin getirildiğini;  420020 nolu parselasyon planının onaylandığı 1959 yılında, 6785 sayılı İmar Kanununun yürürlüğe girdiğini ve kesinti miktarlarının %25’e çıkarıldığını; bu sebeple, 15500 nolu ve 40020 nolu parselasyon planlarında zayiat olarak yapılan kesintilerin o günün mevzuatına göre yapılmış yasal kesintiler olduğunu, bu kesintilerin 1972 yılından bu yana düzenleme ortaklık payı kesintisi olarak adlandırıldığını ve terkin işlemi resen yapıldığı halde, 1972 yılından önce yapılan uygulamalarda bu kısımların terkin işlemlerinin ilgili tapu ve imar mevzuatı gereği, parsel maliklerinin tapu kütüğünde verecekleri feragat ile mümkün olması nedeniyle, bu hisselerin halen tapu kütüğünde aktif olarak yaşadığının görüldüğünü; dava dilekçesinde olaylar başlığı altında, parsel maliklerinin hisselerinin tahsis edildiği 4832 ada 4,5,6,7 ve 20 sayılı parsellerinin imar kullanımının konut olduğunu, bu parseller üzerinde maliklerince yaptırılan kat mülkiyetine konu olmuş yapılar bulunduğunu ve bu parsellere müvekkili İdare tarafından fiili el atmada bulunulmasının mümkün olmadığını;  aynı şekilde, 40020 nolu parselasyon planı ile oluşturulan ve konut parseli kullanımında bulunan 5231 ada 5,6,7,8,9,10,11,12 sayılı parsellerin yapılan plan değişikliği ile okul yerine dönüştürülmesi sonucu oluşan 5231 ada 15 sayılı parselin kamulaştırma ya da satın alım işleminin gerçekleştirildiğini ve parselin mülkiyetinin Maliye Hazinesi adına tapuda kayıtlı olduğunu, bu parsele de fiili bir el koyma işleminden bahsedilemeyeceğinin; sonuç olarak, dava dilekçesinde belirtilen 1690 ada 33 sayılı parselin 40020' nolu parselasyon planı ile 5231 ada 5,6,7,8,9,10,11,12 sayılı konut parseline tahsisi ve bu parsellerin daha sonra yapılan plan değişiklikleri ile okul yerine dönüştürülerek 5231 ada 15 sayılı parsel olması ve bu parselin ilgili kurum tarafından kamulaştırılmasının tamamlanarak mülkiyetinin “Maliye Hâzinesi”ne ait olması nedeniyle dava konusu yapılamayacağını;  1690 ada 33 parselin hisselerinin tahsis edildiği 4832 ada 4,5,6,7 ve 20 sayılı parsellerin konut kullanımında olması ve ilgililerince bu parseller üzerinde imara uygun yapılaşmaların yapılmış olması nedeniyle, gerek müvekkili İdare gerekse başka bir kurum tarafından fiili el atmanın yapılmayacağını;  15500 ve 40020 nolu parselasyon planlarının dağıtım cetvellerinde zayiat olarak ayrılan ve 1972 yılından bu yana düzenleme ortaklık payı olarak adlandırılan bu kesintinin ise ilgili planlardaki imar parsellerinin oluşumu için yol ve yeşil alanlar için yapılan kesintilerden olması ve bu kısmın ilgililerince Tapu kütüğünden terkin edilmesi gerekmekte iken, bu işlemin yapılmayarak kamulaştırmasız el atma davasına konu edilmesinin, iyiniyet hukuk kuralları içerisinde düzenlemeye alınarak zayiat alanlarını terkin edenler ile düzenleme ortaklık payı adı altında resen bu işleme katlananlar bakımından olmak üzere, imar planı uygulamasında kanunun özü olan eşit oran ilkesine aykırı bir talep olduğunu; plan ile terkin edilecek kısımlar karşılığında, 1690 ada 33 sayılı parsel maliklerine konut parselleri tahsis edildiğini;  yapılan kesinti miktarlarının ilgili yıllardaki yasal kesinti oranlarının altında olduğunu, davaya konu parsellerde bir kamulaştırmasız el atmadan bahsedilemeyeceğini savunmuştur.

Olayda, dava davacıların taşınmazlarının, yapılan imar uygulamaları sonucunda oluşturulan parsellerin bir kısmının daha sonra imar planında okul alanı olarak değiştirilerek tek parsel haline getirildiği ve bu alanda okul yapıldığı, bu suretle fiilen el atıldığı,  yapılan imar uygulamasıyla parselden kesilen düzenleme ortaklık payının hatalı olduğu, taşınmazdan ikinci kez düzenleme ortaklık payı kesilemeyeceği iddialarıyla taşınmazlarının bedelinin ödenmesine hükmedilmesi,  fiilen el atılan 5231 ada, 15 parselin Ankara İl Özel İdaresine, 1690 ada, 33 parselin davalı Belediyeler adına tesciline hükmedilmesi istemiyle dava açıldığı; Danıştay Başsavcısınca, davanın, yapılan imar uygulamasına ve bu uygulamalarda kesilen düzenleme ortaklık payına ilişkin kısmı yönünden olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı görülmüştür.

Bu durumda, idarece kamu gücü kullanılarak, resen ve tek yanlı biçimde tesis edilen imar uygulama işlemlerinden ve bu uygulamalarla, önceleri zayiat, daha sonra  düzenleme ortaklık payı olarak adlandırılan kesintilerden kaynaklanan  zararın tazminine ilişkin bulunan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b. maddesinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında imar mevzuatı hükümleri çerçevesinde idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir.

Öte yandan, taşınmazın imar planında “dere mutlak koruma alanı”nda kalması nedeniyle taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisinin kısıtlanması nedenine dayalı olarak başka bir davacının Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde açtığı tazminat davasında, bu Mahkemece 4.11.1983 günlü, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6 ncı maddesinin bazı fıkralarının iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine yapılan itiraz başvurusunda; Anayasa Mahkemesi 25.9.2013 tarih ve E: 2013/93, K: 2013/101 sayılı kararında ”… Davacının mülkü üzerinde tasarruf etme hakkının kısıtlanması, idarenin bir eyleminden değil, idari bir işlem niteliğinde olduğu tartışmasız olan imar planından kaynaklanmaktadır. Olayda, idarenin fiili el koyma niteliği taşıyan bir eylemi henüz bulunmamakta, aksine kanunen yapması gereken kamulaştırma işlemlerini yapmamak biçiminde tezahür eden bir eylemsizliği söz konusudur. Öte yandan kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için taşınmaz zilyetliğinin idareye geçmesi ve taşınmazın fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş olması gerekmektedir. Oysa, mahkemede görülen davaya konu olayda olduğu gibi imar kısıtlamaları’nda taşınmaz zilyetliği malikte kalmaya devam etmekte olup, yalnızca malikin ilgili mevzuattan kaynaklanan bazı kısıtlamalara maruz kalması söz konusu olmaktadır. Sonuç olarak, davacının taşınmazının imar planlarında “ dere mutlak koruma alanı” nda bırakılması nedeniyle, tasarruf hakkının kısıtlanmasının kamulaştırmasız el atma sonucu olduğu ve tasarruf hakkının kısıtlanması sebebiyle doğan zararın ancak idari yargıda açılacak bir tam yargı davasına konu edilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır. Dolayısıyla bakılmakta olan dava, itiraz başvurusunda bulunan mahkemenin görev alanına girmemektedir. Nitekim, Anayasanın 158. maddesi ile, adli, idari ve askeri yargı merciileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkili kılınan Uyuşmazlık Mahkemesinin istikrar bulmuş içtihatları da bu yöndedir…” gerekçesiyle, Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvurusu, başvuran mahkemenin yetkisizliği nedeniyle oybirliğiyle reddedilmiştir. Yine taşınmazı imar planında “spor alanı” olarak ayrılan diğer bir davacının Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tazminat davasında, davalı idarelerin görev itirazları nedeniyle Danıştay Başsavcılığınca çıkartılan olumlu görev uyuşmazlığında, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce olumlu görev uyuşmazlığı talebinin kabulü ile ilgili Asliye Hukuk Mahkemesinin görevlilik kararının kaldırılması yolunda verilen karar nedeniyle, anayasal haklarının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru üzerine, Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümünce 18.9.2013 tarihinde verilen kararda (Başvuru No: 2013/1586)  “…Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibariyle yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Yargılama, Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından usul şartlarına ve hukuka uygun olarak gerçekleştirilmiş olup, başvurucu derece mahkemelerinde kendi delillerini ve iddialarını sunma fırsatını bulmuş ve bunlar Uyuşmazlık Mahkemesi’nce gereği gibi değerlendirilmiştir… Açıklanan nedenlerle, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarının kanun yolu şikayeti niteliğinde olduğu, Uyuşmazlık Mahkemesi kararının bariz bir şekilde keyfilik de içermediği anlaşıldığından, başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin ‘açıkça dayanaktan yoksun olması’ nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir…” gerekçesiyle, davacının başvurusu oybirliğiyle reddedilmiştir. (Resmi Gazete, 30.10.2013, Sayı:28806) Son olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.10.2013 tarih ve E:2013/603, K:2013/1503 sayılı kararıyla, imar planındaki kısıtlamalardan kaynaklanan ‘hukuki el atmalardan’ kaynaklanan tazminat istemli davaların idari yargının görevinde olduğu hüküm altına alınmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun kabulü ile davalılardan Çankaya Belediye Başkanlığı vekilinin görev itirazının reddine ilişkin, Ankara 14.Asliye Hukuk Mahkemesi kararının; yapılan imar uygulaması ve bu uygulamalarda kesilen düzenleme ortaklık payına ilişkin kısmının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile davalılardan Çankaya Belediye Başkanlığı vekilinin GÖREV İTİRAZININ REDDİNE İLİŞKİN Ankara 14.Asliye Hukuk Mahkemesinin 22.10.2013 gün ve E:2013/150 sayılı KARARININ- yapılan imar uygulaması ve bu uygulamalarda kesilen düzenleme ortaklık payına ilişkin kısmının- KALDIRILMASINA, 5.5.2014 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Eyüp Sabri

BAYDAR

 

 

 

 

Üye

Nurdane

TOPUZ

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU

Üye

Sıddık

YILDIZ

 

 

 

 

Üye

M.

AKBULUT