Hukuk Bölümü         1997/12 E.  ,  1997/11 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacılar          : 1) N.Ç., 2) S.F., 3) K.Ö.

Vekili                 : Av. M.Y.

Davalılar           : 1) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü

                             2) Y.A., M.Ş. ve H.Ş., M.K., K.A., H.S., V.G., H.Ç., Has.Ç. ve İ.Ç., E.B ve Esr. B., E.S. ve Ed.S.

OLAY: Davacılar, müştereken maliki oldukları İstanbul Gaziosman­paşa İl­çesi, Küçükköy Mahallesi, 10 Pafta, 1080 sayılı parsel kapsamı arsa­nın, zeminde303 m2 olduğu halde kadastro çalışmaları sırasında yapılan ölçüm ve hesaplama hatası sonucunda tapu idaresince200 m2 olarak tescil edildiğini, çekişmesiz bulu­nan komşu 1081 ve 1082 sayılı parsellerle birlikte yeniden ölçüm yapılarak söz konusu hatanın düzeltilmesi için 3402 sayılı Kadastro Kanunun 41. maddesine göre 3.9.1991 tarihinde yaptıkları başvu­runun, Kadastro Müdürlüğünce reddedildiğini ileri sürerek, sözü edilen tapu kayıtları kapsamının tespiti ve çıkacak fazlalığın adla­rına tesciline karar verilmesi istemiyle adlî yargı yerinde, 1082 parsel sayılı gayri­menkul ma­liklerine karşı 29.6.1992 tarihinde 1992/521 ve 1081 parsel sayılı gayri­men­kul maliklerine karşı da 1994/491 sayılı esaslara kayıtlı tapu iptali ve tescil davalarını açmışlardır.

Gaziosmanpaşa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi: 13.11.1995 günlü E.1992/521, K.1995/1027 sayıyla, Mahkemelerinin 94/491 sayılı esasına ka­yıtlı dava dosyasını bağlantı nedeniyle bakılan dava dosyası ile birleştirdik­ten ve mahal­linde yapılan keşif sonrasında teknik bilirkişinin düzenlediği rapor ile Belediye Başkanlığına çıkarılan ara kararı cevabı alındıktan sonra toplanan delillere göre, davacıların müştereken maliki oldukları 2 adet evin yer aldığı 1080 sayılı parselin tapuda200 m2 olarak kayıtlı olmasına karşın, 1081 sayılı parsel içinde kalan75 m2 ve 1082 sayılı parsel içinde kalan13 m2 olmak üzere fazladan kullandıkları kısım­larla birlikte288 m2 alanı işgal ettikleri, hudutlarda bir değişiklik olmadığı ancak, taraflar arasındaki hu­dutta tapulama ölçümü ile zeminde kullanım arasında fark bulunduğunun anlaşıldığı, 3402 sayılı Kanunun 41. maddesi gereğince kadastrosu kesin­leşmiş tutanaklara ilişkin olarak gayrimenkullerin mülkiyet değişikliği dı­şında kalan, ölçü ve hesaplamalardan doğan fenni hataların kadastro mü­dürlüğünce dü­zeltilebileceği ve bunun tamamen idari bir işlem olduğu, bu nedenle davanın görüm ve çözümünde idari yargı yerinin görevli bulunduğu gerekçesiyle davayı görev yönünden reddetmiş, anılan karar temyiz edilme­yerek kesinleşmiştir.

Davacılar, 3402 sayılı Yasanın 41. maddesine göre teknik hatanın dü­zeltil­mesi için yaptıkları 3.9.1991 günlü başvurunun reddine ilişkin Gazios­manpaşa Ka­dastro Müdürlüğünün 4.9.1991 günlü, 328 sayılı işleminin iptali istemiyle idari yargı yerine 19.11.1996 tarihinde dava açmışlardır.

İstanbul 5. İdare Mahkemesi: 4.12.1996 gün ve E.1996/1484 sa­yıyla; da­vacıların kadastro müdürlüğüne yaptıkları başvurunun teknik hata olmadığı gerek­çesiyle reddedilmesi işleminin, müstakil idari nitelikte bir işlem olmadığı, 3402 sayılı Yasa uygulamasından doğan ihtilaf özel hukuk kuralları çerçevesinde çö­zümlenebileceğinden, davanın görüm ve çözü­münde adlî yargı yerinin görevli ol­duğu kanaatine varıldığını belirterek, 2247 sayılı Yasanın 19. maddesi uyarınca görevli yargı merciinin belirlen­mesi istemiyle Uyuşmazlık Mahkemesine başvurul­masına karar vermiş ve idare mahkemesi dosyası anılan Mahkeme Başkanlığının 7.2.1997 günlü yazısı ekinde Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmiştir.

İnceleme ve Gerekçe: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü, Sel­çuk Tüzün’ün Başkanlığında, O. Hulusi Mustafaoğlu, Süleyman Sezen, Nursel Aymakoğlu, Zafer Kantarcıoğlu, Dr. Erol Alpar ve Ertuğrul Taka’nın katılmaları ile yaptığı 24.3.1997 günlü toplantıda, Raportör Hâkim Ayten Anıl’ın raporu ile dos­yadaki belgeler okunduktan ve toplantıya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı yerine katılan Savcı Erdoğan Güneş ile Danıştay Başsavcısı yerine katılan Savcı Sinan Yörükoğlu’nun davanın görüm ve çö­zümünde adlî yargı yerinin görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıkla­maları da alındıktan sonra gereği görüşülüp düşü­nüldü:

Dava, davacıların maliki oldukları 1080 sayılı parselde yer alan taşın­mazla­rın zeminde işgal ettiği alan ile tapuda kayıtlı olan arasındaki farkın, tapuda kendi adlarına tescil edilmesi istemiyle açılmıştır.

3402 sayılı Kadastro Kanununun 1. maddesinde, bu Kanunun amacı­nın, kadastral topoğrafik haritasına dayalı olarak taşınmaz malların sınırla­rını arazi ve harita üzerinde belirterek hukuki durumlarını tespit etmek ve bu suretle Türk Me­deni Kanununun öngördüğü tapu sicilini kurmak olduğuna işaret edilmiş, “Uyuş­mazlıkların Kadastro Mahkemesinde Çözümlenmesi” başlığını taşıyan Beşinci Bölümde yer alan 24. maddede “Genel mahkeme­lere ait olup da bu Kanunun uy­gulanması ile ilgili dava ve işlere, belirlenen usul ve esaslara göre bakmak üzere her kadastro bölgesinde tek hakimli ve Asliye Mahkemesi sıfatını haiz yeter sayıda kadastro mahkemesi kurulur” hükmüne yer verilmiş; 25. maddenin birinci fıkra­sında da, Kadastro Mah­kemesinin, taşınmaz mal mülkiyetine ve sınırlı ayni haklara, tapuya tescil veya şerh edilecek veyahut beyanlar hanesinde gösterilecek sair hak­lara, sınır ve ölçü uyuşmazlıklarına, kadastroya ve tapu sicilini ilgilendiren ben­zeri davalara ve özel kanunlarca kendisine verilen işlere bakacağı hükme bağlanmış: 33. maddesinde de: “Kadastro işlemlerinin bir bölgede tamam­lanmasından sonra veya iş hacmi itibariyle Kadastro Mahkemesinin dava­sına ihtiyaç kalmadığının anlaşıl­ması halinde Adalet Bakanlığı o bölgede Kadastro Mahkemesini kaldırmaya ve görülmekte olan dava dosyalarını taşınmaz malların bulunduğu mahalli Asliye Hu­kuk Mahkemesine devret­meye yetkilidir...” hükmü yer almıştır. Aynı yasanın “Teknik hataların dü­zeltilmesi” başlıklı 41. maddesinin birinci fıkrasında ise, “Ka­dastroları ke­sinleşmiş taşınmaz mallarda vasıf ve mülkiyet değişikliği dışında kalan ölçü, tersimat ve hesaplamalardan doğan fenni hatalar, ilgilinin müracaatı veya kadastro müdürlüğünce resen düzeltilir. Düzeltme, taşınmaz mal malikleri ile diğer hak sahiplerine tebliğ olunur. Tebliğ tarihinden başlayan 30 gün içinde düzeltmenin kaldırılması yolunda sulh mahkemesinde dava açılma­dığı takdirde, yapılan dü­zeltme kesinleşir.” hükmünü taşımaktadır.

Öte yandan Türk Medeni Kanununun “Tapu sicilli” başlığını taşıyan yirmi beşinci bap “(E) Tekkin ve Tadil” bölümünün “Tashih”e ilişkin III. Alt bölümünde yer alan “Adi hata” başlıklı 935. maddesinin birinci fıkra­sında “Alakadarlar tahriren muvafakatlarını beyan etmedikleri halde mah­keme kararı olmadıkça tapu sicil me­muru, hiçbir tashih icra edemez” hük­müne yer verilmiş; ikinci fıkrasının birinci cümlesinde ise, tashihin, eski sicilin terkini ve yeni bir tescilin icrası suretiyle dahi yapılabileceğine işaret edilmiştir.

Belirtilen yasal duruma göre, kadastro işlemlerine yönelik olan ve tapu kay­dında tashih yapılmasını gerektiren isteme ilişkin bulunan davanın görüm ve çözü­münde adlî yargı yeri görevli olduğundan, İstanbul 5. İdare Mahkemesinin başvuru­sunun kabulüyle Gaziosmanpaşa 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin görevsizlik kara­rının kaldırılması gerekmektedir.

SONUÇ: Anlaşmazlığın niteliğine göre davanın adlî yargı yerinde gö­rül­mesi gerektiğine, bu nedenle İstanbul 5. İdare Mahkemesinin başvurusu­nun ka­bulü ile, Gaziosmanpaşa 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.11.1995 günlü, E.1992/521, K.1995/1027 sayılı görevsizlik kararının kaldırılmasına, 24.3.1997 gününde oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.