Hukuk Bölümü         2012/121 E.  ,  2012/117 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

            Davacı           : E.Ç.

            Vekili              : Av. B.S.B.

            Davalı            : Adalet Bakanlığı 

O  L  A  Y       : Davacı vekili, müvekkilinin Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nin E:2006/215,  K:2007/52  sayılı ilamı ile 4 yıl 2 ay hapis cezasına ve 100,00-TL para cezasına çarptırıldığını, dosya kapsamında 25.12.2002 tarihinde gözaltına alınarak tutuklandığını, 09.11.2004 tarihinde tahliye olduğunu, ancak Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararı kesinleştikten sonra müvekkilinin, 2007/5-2512 ilamat numaralı idari işlemle, müddetname tanzim edilmeden cezasını çekmek üzere Mersin E Tipi Kapalı Cezaevine götürüldüğünden, toplam 2 gün hükümlü kalması gerekirken, 19.07.2009 ile 03.08.2009 tarihleri arasında olmak üzere toplam 16 gün cezaevinde özgürlüğünden mahrum edildiğini öne sürerek, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, olay tarihi olan 21.07.2009 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte, 2.250.00-TL maddi, 5.000,00­TL manevi tazminata hükmedilmesi  istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

            MERSİN 1. İDARE MAHKEMESİ: 7.5.2010 gün ve E: 2010/877, K: 2010/863 sayı ile, davacının tazminini istediği zararın, idari eylem ve işlemlerden kaynaklanan bir zarar olmadığı, Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesinin kesinleşmiş 20.03.2007 tarih ve E:2006/215, K:2007/52 sayılı kararı gereğince cezaevine müddetname tanzim edilmeden gönderildiği iddia edilen davacının, cezaevinde hükümlü kalması gereken süreden fazla olarak 16 gün haksız ve yasal dayanaktan yoksun olarak özgürlüğünden mahrum edildiği iddiasına dayandığı, yani yargısal kararın uygulanmasından doğduğu iddiasına dayandığı sonucuna varıldığından, yargısal karardan dolayı uğranıldığı ileri sürülen zararın tazmini istemiyle açılan davanın görüm ve çözüm yerinin Adli Yargı yeri olduğu gerekçesiyle;  davanın 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu'nun 15/1-a maddesi uyarınca görev yönünden reddine karar vermiş; yapılan itiraz Adana Bölge İdare Mahkemesi’nin 7.7.2010 gün ve E:2010/3241, K:2010/3024 sayılı kararıyla reddedilerek karar onanmış ve kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez, aynı istekle, adli yargı yerinde dava açmıştır.

MERSİN 3.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ:23.12.2010 gün ve E:2010/635, K:2010/613 sayı ile, davanın haksız hükümlülük ve tutukluluk nedeni ile tazminat istemine ilişkin bulunduğu;  kanun dışı yakalanan veya tutuklanan kimselere tazminat verilmesi hakkındaki 466 sayılı Kanunun 2. maddesine göre, 1. maddede yazılı sebeplerle zarara uğrayanların kendilerine zarar veren işlemlerin yapılmasına esas olan iddialar sebebiyle haklarında açılan davalar sonunda verilen kararların kesinleştiği veya bu iddiaların merciilerince karara bağlandığı tarihten itibaren üç ay içinde, ikametgahlarının bulunduğu mahal, Ağır Ceza Mahkemesine bir dilekçe ile başvurarak uğradıkları her türlü zararının tazminini isteyebileceği,  Yasanın bu hükmüne göre davacının, tazminat istemini Ağır Ceza Mahkemesine açacağı davada ileri sürebileceği, Mahkemelerinin görevli olmadığı gerekçesiyle,  görev yönünden davanın reddine karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekili, her iki mahkemenin de görevsizlik kararları verdiğini, görev uyuşmazlığı doğduğunu ileri sürülerek giderilmesi istemiyle Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvuruda bulunması üzerine, Mersin 3.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce ait adli yargı dosyasının aslı başvuru dilekçesi ekinde; Başkanlık yazısı ile de İdari yargı dosyasının aslı Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE : Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 21.5.2012 günlü toplantısında: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA’nın başvurunun reddi gerektiğine ilişkin sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

Anayasa’nın 158. maddesinde, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkili olduğu belirtilmiş; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 1. maddesinde, “Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir…”, 14. maddesinde, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.

Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir.” denilmiştir.

Aynı Yasanın 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesinin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmiştir.

Olayda, Asliye Hukuk Mahkemesince;  davacının tazminat istemini, Ağır Ceza Mahkemesine açacağı davada ileri sürebileceği, bu nedenle Mahkemelerinin görevli olmadığı belirtilerek,   davanın görev yönünden reddine karar verildiği anlaşılmıştır.

Görüldüğü üzere, İdare Mahkemesinin kararı görevsizlik kararı olmasına karşılık; Asliye Hukuk Mahkemesinin kararı, idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş bir görevsizlik kararı niteliğinde olmadığından, adli ve idari yargı yerleri arasında görev uyuşmazlığı oluştuğundan söz etmek mümkün değildir. 

Belirtilen durum karşısında, 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşulu taşımayan başvurunun, aynı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir. 

S O N U Ç    : 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 21.5.2012 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.